28- Kalp Acısı

1 0 0
                                    

SERKAN'DAN...

Çalan telefon ile sesizlik bozulmuştu. Arayan Naz komiserdi. Telefonu açtım duyduklarım karşısında donup kaldım. Benim kardeşim dediğim kişi Defne'me dokunmuştu. Benim dokunmaya kıyamadığım, elini tutuğum zaman canı yanmasın diye sıkmadığım, kalbinde bir sızı oluşmasın diye sesimi yükseltmediğim kadına benim kanımdan biri canını yakmıştı. Ben onu koruyamamıştım. Güneş gibi sacları. bembeyaz tenini ve mükemmel olan yüzü tamamlıyordu. Onun da cemre gibi benim yüzümden canı yanmıştı. Bunun hesabını sormalıydım. Bunu yapan kardeşim dahi olsa hem bir polis olarak hem de sevdiğim kadına dokunmanın hesabını sormalıydım.

Odadan çıktım aşağı kata indim. Salona girdiğim de Semih camın önünde dışarıyı seyrettiğini gördüm. Yanına gitti yakasından tuttum. Yüzü bana dönünce ilk darbeyi benden yemiş oldu. Semih yediği yumrukla yere düştü. O ara Defne'nin yanıma gelip bizi ayırmaya çalışmıştı ama gücü yetmemişti. Semih bana vurmaya hazırlandığı sırada belimde ki silahımı çektim. Önce Defneye baktım duvar köşesine sinmiş ağlıyordu. İçim yanmıştı, onu o şekilde görmeye alışık değildim. O ana düşündüm ki ben gerçek Serkan değildim ben kardeşimi vuramazdım. Semih bende önce davranıp silahın üzerine atladı. Bir el ateş etmişti silah. Vurulmuştum...

Elimin üzerinde sıcak bir el hissetim. karnımda hissettiğim korkunç ağrı gözlerimi açmama engel oluyordu. gözlerim aralandığında ilk beyaz bir oda gördüm. Galiba hastane odasıydı burası. Gözlerimi yana kaydırdığım da ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerle bana bakan Defne'm duruyordu. Çok ağlamıştı. Ateş gibi kızıl sacları dağılmıştı. O an kendime lanet okudum burada yattığım için onu korumam gereken yerde ben karnımdaki yaranın iyileşmesini bekliyordum.

"Serkan iyi misin yanındayım canım" dedi sevdiğim kadın onu görmek bana iyi gelmişti. "iyiyim" dedim hava makinesinin maskesini ağzımdan çıkardım. Derin bir nefes aldım. "ben özür dilerim, benim yüzümden oldu" dedi basını eğdi. Benim her şeyden çok sevdiğim onun sayesinde ayakta kaldığım kadın başını eğiyordu hem de suçu olmadığı halde.

Elimi çenesine koydum. Yüzünü yukarı kaldırdı. Toprak gibi gözleri sonunda gözlerimi bulmuştu. "sakın bir daha böyle düşünme senin bir suçun yok olamazda zaten" dedim sesim kısık çıkmıştı ama o beni anlamıştı. "ama yine de bu olanlar Semih'in bana saldırması benim kendimi koruyamama sizin kavga etmeniz ve senin vurulman benim hatam" dedi onun hatası değildi. Bu Kardeşim bildiğim adamın hatasıydı. "ben sana ne kadar senin hatan değil desem de sen hep bildiğini okuyacaksın biliyorum tanıyorum seni" dedim.

Güneşe çıktığı zaman kızaran tenini, çileğe olan alerjisini, kızdığı zaman kızaran gözlerini, utandığında kızaran yanaklarını, soğuk havalardan nefret ettiğini, sarılmayı çok sevdiğini biliyordum...

"seni seviyorum bunca şeye rağmen yanımda olduğun için teşekkür ederim" dedi. Bende onu çok seviyordum ne yaşamış olursa olsun o benim güzel kızımdı kimse bunu değiştiremezdi.

Ağzımı açtığım sırada nefes alamadım gözlerim kararmaya başlamıştı. Kalbimdeki sızı kendini güçlü bir ağrıya bıraktı. En son duyduğum Defne'nin ağlama sesiydi. Bilincim kapanmıştı...

Uyandığımda başında doktor vardı. Elinde bir dosya vardı. Kendime geldiğimde ise ağzımda bir hortum vardı. Galiba entübe edilmiştim. Uyandığımı gören doktor ağzımdaki hortumu çıkardı. "Serkan bey nasılsınız?" dedi. Nasıl olmamı bekliyordu. Yorgundum ve en önemlisi Defneyi özlemiştim. "Defne. Defne nerede?" dedim yutkundum. "Defne hanım yan oda da dinleniyor. Sakinleştirici vermek zorunda kaldık "dedi doktor. Benim yüzümden acı çekiyordu.

Kendimi yukarı kaldırmaya çalıştım. Yatakta doğrulduğumda doktor bunu yapmam konusunda beni uyardı. "Benim Defneyi görmem lazım onun bana ihtiyacı var" dedim. Yataktan aşağıya ayaklarımı salladım. Bana getirilen terlikleri giydim ve ayaklandım. "Tamam ama çok kısa kendinizi yormayın" dedi doktor.

Cinayet BüroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin