Sevmek güzel şeydir. Emek ister. Sevmek aynı menekşelere benzer. Ne kadar emek gösterirsen göster sadece biraz güneşe bakarak açarlar, sadece o güzel çiçekleri bir güneş ışığını görünce şenlenir. Serkanda benim güneşim. Her ona baktığımda içime işleyen sevgisi beni biraz daha kendine çekmeyi başarıyor.
Daginik saclarimi bir çırpıda yukardan at kuyruğu yaparak salona doğru yürüdüm. Bugün izin günüm olduğu için rahattım. Banyoya gittim elimi yüzümü bir güzel yıkadım. Odaya geri döndüm de telefon titreme sesi odayı doldurdu. Komodinin üzerindeki telefonu aldım. Ekranına baktım ve arayan Serkandi.
" Alo efendim Serkan" dedim yatağın üzerine oturarak.
" Serkan mı Serkancığıma noldu?" dedi yüzünü görmesem bile dudak büzdüğünü anlayabiliyordum.
"Tamam Serkancığım bişey mi oldu." dedim sabah sabah araması şaşırtmıştu doğrusu.
" Yooo hazırlanda kahvaltıya gidelim hadi" dedi
" Ya gerçekten hiç gidesim yok sen buraya gelsen ben sana kahvaltı hazırlarım olmaz mı?" dedim
" Daha iyi olur. Ama yorulursun sen" dedi
" Bişey olmaz gel hadi sen gel çayı koyuyorum ben" dedim ve telefonu kapatim.Hızlica yataktan çıkıp dolabımda olan siyah eşofman takımını üzerime giydim. Saçlarımı topladım. Odayı da düzenleyip doğruca mutfağın yolunu tuttum. Çayı koydum. Kahvaltılıklari çıkardım. Salatalık ve domates doğradım. Patates kızartın, yumurta haşladim. Salondaki ufak, yuvarlak masaya örtüyü serdim. Sırasıyla tabakları, çataları, bardakları ve kahvaltılıkları koydum. Herşey hazırdı. Sadece Serkan eksikti.
Saate baktığımda 2 ye geliyordu. Aynanın karşısına geçtim. Son bir kez kendime baktım. Ardından kapı çaldı.
Koşarak kapıyı açtım. Serkan benimkine benzeyen bir eşofman takımı giymişti. Saçları çok güzel duruyordu, sakalları var ve yok arasinda bir şeydi. Kemikli yüzü sivri çenesi ile mankenleri kıskandıracak kadar güzeldi."Hoş geldin, gel" diyip kapıyı sonuna kadar açtım ve geriye çekildim.
" Hoş bulduk sevgilim" dedi bunu duymak beni garip hissettirmişti.
İçeri girdi. Uzun olmam rağmen benim iki katım dı. Uzandım ve boynuna sarıldım. Tek elini belime kaydı ve kafasını boynuma gömdü. Ayrıldım ve dudağının kenarine ufak bir öpücük kondurdum.Elindeki poşetleri aldım.
" Ne gerek vardı her şey vardı zaten" dedim
" Olsun canım. Hemde daha sıcak görünce alayım dedim" dedi.
" Hadi sen geç içeri ben bunları kesip geleyim" dedim. Mutfağa gittim. Simit aldığını kokusundan belliydi. Ben küçükken babam simit çok alırdı. Ankara simitinin yerini tutmasa da Serkan'ın aldıkları da bı o kadar tayzeydi. Hemen kesip uygun bir tabağa koydum. Hızlica salona gittim. Serkan masaya çoktan kurulmuştu.Çayları doldurdum ve masaya oturdum.
" Senin bu gün izinli olduğunu bilmiyordum" dedim tabağıma biseyler koyarken.
"Evet izinliyim ama genelde çalıştığım için izin kullanmıyorum. Ama şimdi sen varsın ve senin için bütün izinlerini kullanabilirim" dedi
Gülümsedim.Sevdiğin kişi karşında sapa sağlam olması dünyanın en huzurlu aynıydı.
Bir anda onu kaybetme korkusu sardı içimi ürperdim. Nasıl dayanırım. Onsuz nasıl dururdum bilmiyordum.
Biz polislerin hayatı bir uçurum kenarında genellikle. Her çatışma da sağ çıksakta, çıkamadığımız zamanlarda oluyordu.
Sevmek böyle bir şeydi demek ki. Sevdiğin olmadan yaşayamamak korkusu.Kapı çaldı. " Ben açarım otur" dedim ve ayağa kalktım. Kapıya yürüdüm ve açtım. Karşımda genç yaşlarda uzun böyle bir adam duruyordu. Bir anda üzerime yürüdü. Elindeki bıçağı bana doğrulttu. Arkama geçip bıçağı boynuma dayadı.
" Geç şöyle geç" dedi adam salona doğru yürüdük.
" Ne oluyor ya bırak Defneyi" dedi Serkan eli beline gitti ama adam bağırdı.
"Sakin. O elini çek belinden" dedi.
" Tamam... Tamam sakin bi ne istiyorsun söyle" dedim. Bıçağın boynumdaki basıncı arttı.
" Çıkar tüm parayı mücevherleri çabuk" dedi.
" Bak bizim kim olduğumuz biliyor musun basına büyük bela alırsın. Bırak Defneyi" dedi Serkan
" Kim olduğunuz bana sökmez lan" dedi.
" Ahh..." küçük bir inleme koptu boğazımdan.
" Defne. Lan şerefsiz naptın kıza "dedi. Adamın üzerine yürüdü.
Boynum kesilmişti. Açıyordu hemde çok...
" Ben... ben böyle olsun istemedim..." Dedi ve bıçak elinden düştü beni bıraktı. Koşarak evden çıktı. Elim boynuma gitti. Ufak bir kesikti. Ama kanıyordu.
" Defne Defne iyi misin sevgilim?" dedi.
" İyim iyim sorun yok sadece kanıyor" dedim elim yaramda gezindi. Yüzümü acıyla buruşturdum. Kalkmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet Büro
ChickLitYeni kurulan cinayet büro özel ekibinin içindeki komiserlerin zorlu hayatları ve aşkları " Beni senin için bir kurşun değil bin kurşun olsa da seve seve yerim onu" dedi bunca şeye rağmen kalbinden bir gram bile sevgi eksilmemişti."