"Savaş, aşk gibidir. Her zaman bir yolunu bulur."
Bertolt Bretch
Gün aydınlanıyordu. Oysaki benim için dün hâlâ bitmemişti.
Aklımdan silmeyi başaramadığım cümleler beni çok zorluyordu. Kulaklarımı kapatıp, hepsi bitene kadar öylece kalmak istiyordum.
Delirmek gerçek anlamda nasıl bir şeydi bilmiyordum ama sanki delirecekmişim gibi hissediyordum. İşte bu yüzden, beynimde konuşan her ne varsa hepsini baskılamam gerekiyordu. Ve bunun için de bambaşka seslere ihtiyacım vardı.
Gecenin bir yarısı, saat dörde çeyrek kala dayanamamıştım. Ayaklarım geri geri gitse de o kapıyı çalmış, birkaç saniyenin ardından açılmasına ise şaşırmıştım. Telefon isteğim sorgulanmamış, aksine normal karşılanmıştı.
Bir buçuk saat kadar durmaksızın şarkı dinlemiş, kendime işkence etmek için canımı en çok acıtanları seçmiştim. Belki de öldürmeyen acının güçlendirdiği gibi kimin söylediğini bilmediğim saçma bir sebebe sarılmıştım.
Havuzun çaprazında kalan çardakta otururken, onca can yakan şarkı boyunca neden hâlâ ağlamadığımı, ağlayamadığımı düşünüyordum. Ruhum öldüğündendi belki... Belki de yaşadığım ne varsa sıfırlamak istediğimden...
Kalbime saplanan bıçağı çevirip duruyordum. Veya bu bıçak sırtımda da olabilirdi. Buna henüz karar vermemiştim.
Hayatımızdaki bir duygunun bizi öldürecek kadar güçlü olması ne tuhaftı! Üstelik bunun yaşamaya devam ederken gerçekleşmesi de ayrı bir meseleydi. Sanırım nefes almanın dışında, aslında o ruhun bizden koptuğunu anladığımız an bitiyordu her şey.
Eğer bir şansım olsaydı uzunca bir süre hissetmemeyi dilerdim. Hissetmeyince unuturdum, unutunca da yine şanslıysam yeniden başlayabilirdim. Çünkü bana inat aydınlanan bugünde ne yapacağım belirsizdi. Belirsizliklerden hiç hoşlanmazdım. Bilmek beni hep daha güvende hissettirirdi. Ve bunun benim için, inandığım her şeyin sonunu getirebileceği ihtimalini düşünmemiş olmam da hayatın bir cilvesiydi.
Rüzgâr estiğinde titredim. Düşüncelerimden sıyrıldığımda, hoparlörden yayılan şarkının sözlerine kulak kesildim.
Ne ceza bu ne reva bu
Kor yara
Ne hazin son ne garip bir elvedaBu ihanet, kıyametim
Ya bu hançer, felaketim...
Bu son, en son hatam
En zor vedam...Biçareyim derdimden, harabeyim
Gel gör ki...
Biçareyim aşkından, harabeyim
Gel gör ki...*Şarkıyı kapattım. Derin bir nefes alırken ileride bir hareketlilik gördüm. Kalbim yine çok hızlı atmaya başlamıştı. Elimi göğsüme bastırdım. Oysaki hissetmemeyi dilemiştim...
Çardaktan çıkıp eve doğru ilerledim. Bağırışların arasında ne yazık ki o sesi tanımıştım.
"Nerede?!" Her şey istediği gibi gitmişken niye böylesine öfkeliydi? "Hepinizin gelmişini, geçmişini sikerim! Bak, bundan daha ne kadar kibar olunur, bilmiyorum! Silahımdaki kurşunu zapt etmek konusunda da acayip zorlanıyorum şu an." Ses tonundaki alaycılık, zarar gören tek kişinin ben olduğumu anlatıyordu aslında. Bahsettiği kurşun ise silahından zaten çıkmış ve kalbimde durmuştu. Onu üzerimde taşıyordum.
Elimdeki telefonu sıktığımda, gerginliğimin toz bulutundan hâllice olan cesaretimi de aşağıya çektiğini fark ettim.
Kendimi toparlamayı denedim. Nihayet tekrar adım atabildiğimde onlara biraz daha yaklaştım. Silahı karşısındakilere dönüktü. Görüş açısına girmemle, anlamını kavrayamadığım bakışları aniden bana yöneldi. Dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm. Kolu ağır bir hareketle indi. Silahın emniyetini kapatıp beline yerleştirdi.
Bana doğru geldiğini fark ettiğimde nefesimi tuttum. Aynı anda birinin Sakın! dediğini duydum. Ama öylesine odaklanmıştım ki gözlerimi ondan alamıyordum. Silah ortadan kaybolduğuna göre beni ikinci kez öldürmek için onu kullanmayacaktı. Öldürmenin başka yöntemleri de vardı sonuçta. Kısacık bir süre önce bizzat deneyimlemiştim.
Aramızdaki mesafeyi kapattı. Koyu kahvelerine karşılık verebilmek için başımı ona doğru kaldırdım. Belli ki daha söyleyecekleri vardı. Belli ki saatler önce karşı karşıya dururken söylemeyi atlamıştı. Buraya öfkeyle gelişi de bu sebeptendi.
Neler duyabileceğime dair ihtimalleri sıralayabilirdim. Zor olmazdı. Fakat şimdiki sınavımın konusu da bir önceki gibi asla ama asla çalışmadığım bir yerden gelmişti. Yani... Aşk gibi, nefret gibi bir yerden...
"Eve gidiyoruz!"
*Sözleri Şehrazat'a ait olan, "Biçare" isimli şarkıdan alınmıştır.
Eveeet !!! KANUN KAÇAĞI'na resmen başlıyoruz :)
Bizi çok güzel, gizemli, bol aksiyonlu, yer yer eğlenceli ve tabii ki ilk günden beri ödün vermediğim cesur anlatımımla yeni bir macera bekliyor.
Yorumlarda buluşalım ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANUN KAÇAĞI
ActionBedenimin az önceki sıcaklıktan sıyrılıp soğuduğunu hissettim. Yavuz'a dair yepyeni sorular zihnimde birbirine bağlanmıştı. Bu yaralar ne zaman, nerede ve nasıl olmuştu? Çok merak ediyordum. Yavuz'un bana baktığını gördüm. Telefonu ne ara kapatmıştı...