İyi akşamlar herkese <3
Hemen küçük bir açıklama yapayım.
Oğuz'un Lale'nin eski sevgilisi olduğunu düşünenler gördüm yorumlarda. Arkadaşlar bu beni üzer! Lütfen yapmayın, düşünmeyin böyle şeyler :D Lale'nin ona olan tavrı ondan hiç hoşlanmamasından kaynaklı. Hatta kendi tabiriyle ayar olmasından :D Bunun da bir sebebi var 😉
Herkes sakin olsun hahaha :D Bizim kıskançlık olayımız başka birinden gelecek :D İlerledikçe yeni karakterler de dahil olacak hikâyemize 😉 Orada göreceğiz zaten.
Şimdi bölüme uçun ve diğer bölümlerde olduğu gibi birbirinden güzel yorumlarınızı ve yıldızlarınızı eksik etmeyin <3
Hepinizi seviyorum <3
Bölüm şarkısı:
Emel Müftüoğlu – Deli Et Beni
Zeynep'in gözlerinde içki sebebiyle hafif bir kızarıklık ve hüzün vardı. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Konuşabilecek miydim ondan da emin değildim. Yavuz'un parmakları avucumda geziniyor, bilmeden de olsa bedenimdeki gerginliği hafifletiyordu."Sakıncası yoksa..." Sessizliği bozan Taner'di. "Sevgi'nin kim olduğunu sorabilir miyim?" dedi yumuşak bir ses tonuyla.
Buna ben cevap veremezdim. Şimdiden bir el boğazımı sıkıyordu. Zeynep'in konuştuğu andan beri iyi değildim.
Onat'ın boğazını temizlediğini duydum. Bakmasam da sandalyesinde kıpırdandığını görebilmiştim. "Sevgi bizim çok yakın arkadaşımızdı. Bu gruptan biriydi." Kalp atışlarım her kelimede daha da sertleşiyordu. "Lale, Zeynep ve Sevgi çocukluktan arkadaşlar. Biz..." Durdu. Bakışlarımı ona çevirdim. "Ne yazık ki onu kaybettik," dediğinde Yavuz'un elini sıktım.
"Üzgünüm. Affedersiniz..." Taner'in sesi az öncekine göre daha düşüktü.
"Bizim için zor günlerdi," diyen Onat'ın daha fazla devam edip etmeyeceğini düşündüm. Konuşmamasını isterdim çünkü boğuluyordum. "Silahla vuruldu," dediğinde Zeynep'ten canının yandığına dair bir ses duydum.
Ben ise... Korkunç bir durumdaydım.
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Boşta kalan elim aniden enseme gitti. Kaşımaya başladım. Sonra durdum. Bu sefer kaşıntı boynuma doğru yayılınca tırnaklarımı oraya geçirdim. Galiba bacağım da kaşınıyordu. Oturduğum yerde hiç rahat değildim. Elbisenin kumaşının üzerinden kaşımayı denedim fakat öyle yapınca sızısı daha da arttı. Biraz eğilip kumaşı sıyırdım. Tırnaklarım tenimin üzerinde hızlıca hareket ediyordu. Canımı acıttığımı bilsem de rahatlattığını da görmezden gelemiyordum.
Yavuz'un elini elimde hissettim. Beni durdurmuştu. Bakışlarım ona döndü. "Bu kadar yeterli bence. Tahriş olabilir." Başını kaldırıp Onat'a baktı. "Kaşıntıya iyi gelecek bir krem var mı evde?"
"Var. Banyodaki ecza dolabında," derken hareketlendi.
Yavuz hemen müdahale etti. "Biz hallederiz. Teşekkürler," dedikten hemen sonra beni kaldırdı. "Hadi, Lale." Ona karşı koymadım. Her ne kadar açık havada olsak da oradan uzaklaşmak bana iyi gelecekti. Duyabildiğim tek ses, tabletten bize ulaşan ve benim o an ne olduğunu bilmediğim bir şarkının sözleriydi.
İçeriye geçtiğimizde önden banyoya ilerledim. Ecza dolabını biraz karıştırıp aradığımı buldum.
Yavuz kremi benden alırken, "Otur sen şuraya," dedi. Kapalı klozetin üzerine oturduğumda, önümde bir dizini yere koydu. Elbisemi sıyırıp sol bacağımı inceledi. "Biraz kızarmış." Benimle göz teması kurmuyordu fakat ben yüzündeki her ifadeyi merak ettiğim için dikkatim ondaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANUN KAÇAĞI
ActionBedenimin az önceki sıcaklıktan sıyrılıp soğuduğunu hissettim. Yavuz'a dair yepyeni sorular zihnimde birbirine bağlanmıştı. Bu yaralar ne zaman, nerede ve nasıl olmuştu? Çok merak ediyordum. Yavuz'un bana baktığını gördüm. Telefonu ne ara kapatmıştı...