Herkese merhaba <3
Bu akşam upuzuuun bir 18. Bölümle buradayım! Hep birlikte tadını çıkaralım 😉
Siz uğraşın diye ben yine ortaya biraz soru işaretleri bıraktım :D Zaten kurgu gereği bundan sonra çok sık karşılaşacağız. Her soru, devamında başka soruları da getirecek elbette.
Hepinize keyifli ve heyecanlı okumalar diliyorum 😉
Yorumlarınızı ve yıldızlarınızı eksik etmeyin <3 Seviliyorsunuz!
Yavuz'la Taner'i gönderdikten sonra telefonumu aldım. Zeynep de Onat da cevap yazmışlardı. Tabii son saatlerim tamamen Yavuz'la geçtiği için ancak görebiliyordum.
Hemen Zeynep'i aradım. İkinci çalıştan sonra, "N'aber, canım?" diyerek açmıştı telefonu.
"İyi valla. Çıktın mı holdingden?" Dönüp masaya baktım. İş başa düşmüştü. Telefonu kulağımla omzumun arasına sıkıştırdım.
"Henüz değil ama bitti işim. Ne oldu ki?"
Elimdekileri dikkatlice mutfağa taşıyordum. "Sana geleceğim. Eve geçiyorsun, değil mi? Yavuz'un bir görüşmesi var. Dönüşte beni senden alacak."
"Seni benden mi alacak?" diye sordu gülerek. "İstemeye gelecek gibi oldu."
Bu sözlere sırıttım. "Kes dalgayı. Bana şarap soğut. İçemedim henüz." Yemekleri dolaba koydum.
"Tamam. Evde tatlı yok ama. Sonra bana çemkirme. Size de iyi akşamlar!" dediğini duydum kim olduğunu bilmediğim birine ya da birilerine.
"Ben tatlımı yedim, canım. Sadece şarap yeterli." Masadaki her şeyi toplamak için birkaç kez gidip gelmem gerekmişti.
"Bekle bir dakika," dedi. O sırada ben de kirlileri makineye koyuyordum. "Tamam. Yol yirmi dakika falan. Eğer sürpriz bir trafiğe girmezsem zamanında evde olurum."
"Ben de üstümü değiştireyim. Hadi, görüşürüz." Kısa süreliğine vedalaştıktan sonra odama çıktım.
Kıyafetlerime şöyle bir baktım. O sırada üzerimdekilerden kurtulmuştum. Havada şu anda rahatsız edici bir sıcaklık olmadığı için ince kumaştan bol bir jean pantolon giydim. Raftaki siyah, boyundan bağlamalı crop bluzumu da giyip saçımdaki tokayı çıkardım. Yerdekileri toplayıp banyodaki çamaşır sepetine attım.
Aynada makyajımı kontrol ettim. Hafif yaptığım için neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Onu da halledip saçlarımı parmaklarımla tarayıp havalandırdım.
Koşturarak içeri geçtim. Spor ayakkabılarımı da giydiğimde artık hazırdım. Çantamla telefonumu alıp aşağıya inerken aşırı enerjik hissediyordum.
Dışarı çıktığımda Feridun telefonda biriyle konuşuyordu. Beni görünce hafifçe başını salladı. Konuşurken de bana bakmaya devam etti. Hattın diğer tarafındaki kişi herhâlde Yavuz'du. Nihayet kapattığında yanına gittim. "N'aber, Feridun?"
"İyiyim, Lale Hanım. Siz nasılsınız?"
"Sayende hamburgerden sonra ben de aşırı iyiyim," derken gülüyordum. "Arkadaşım Zeynep'in evine gidiyoruz."
Tamam anlamında başını sallayıp aracın kapısını benim için açtı. Bindikten birkaç saniye sonra hareket ettik.
***
"Bugün gerçekten de şanslıydım."
Bakışlarım Zeynep'e yöneldi. Koltukta yayılmış oturuyorduk. "Ne açıdan?"
Gergin bir tavırla bana baktı. Sonra bir süre elindeki kadehe dikti gözlerini. "Bugün onu görmedim. Holdingde yoktu. Bana da toparlanmam için fırsat oldu açıkçası." Oturduğu yerde kıpırdanıp rahat bir pozisyon bulmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANUN KAÇAĞI
ActionBedenimin az önceki sıcaklıktan sıyrılıp soğuduğunu hissettim. Yavuz'a dair yepyeni sorular zihnimde birbirine bağlanmıştı. Bu yaralar ne zaman, nerede ve nasıl olmuştu? Çok merak ediyordum. Yavuz'un bana baktığını gördüm. Telefonu ne ara kapatmıştı...