Herkese mutlu akşamlar!
Bir kez daha Lale ve Yavuz'la buluşuyoruz <3
Şu an kalp atışlarım inanılmaz hızlı <3 Bu hikâyeyi yazarken ve sizinle paylaşırken içim içime sığmıyor <3
Bölümü yıldızlamayı, yorum yapmayı ve heyecanınızı benimle paylaşmayı unutmayın ;)))
Hepinizi seviyorum <3
Bölüm şarkısı:
Nalan – Tutmayın Beni
Sabah gözlerimi açtığımda alarmın çalmadığını fark ettim. Komodinin üzerindeki saate baktığımda henüz yedi buçuktu. Alarmdan önce uyanmıştım. Gece lambaları hâlâ yanıyordu. Uzanıp düğmeden ikisini de kapattım.
Gözlerim kapandıktan sonra neredeyse deliksiz uyumuştum. Sadece bir ara klimayı açmak için hareketlenmiştim çünkü evi resmen zırhlı araçtan hâllice duruma getirmiştim. Sıcaktan bayılmayayım diye en azından o gerginliğin içinde bunu akıl edebildiğim için de ayrıca şanslıydım. Yoksa muhtemelen havasızlıktan ölürdüm.
Bakışlarım yatak odamın kapısına döndü. Kısa süren huzursuzluğumun bitmesi beni rahatlatmıştı. Yeni bir güne başlamıştım. Dolayısıyla hiçbir şey olmamış gibi devam edebilirdim.
Biraz miskinlik yapmak için yan tarafıma dönüp gözlerimi kapattım. Aklımda Yavuz vardı. Zaten bir haftadır aklım fikrim Yavuz'la doluydu. Bu düşünceyle istemsizce sırıttım. Ne kadar mutlu olduğumu düşündüm. Bir hafta içinde çok şey yaşamıştım. Şikâyetçi değildim. Aksine hayatımdaki bu gidişattan çok memnundum.
Uzun dakikaların ardından üzerimdeki örtüyü tekmeleyip attım. Hemen banyoya geçtim. Ilık bir duşun iyi gelmeyeceği hiçbir şey yoktu bana göre.
Dakikalar sonra duş kabininden çıktığımda bornoza uzandım. Giyinirke aynada kendime baktım. Parmak uçlarımla dudaklarıma dokunduğumda hissettiğim boşluk tuhaftı. Yavuz'un dudaklarına nasıl bu kadar çabuk alışmış olabilirdim ki? Eksikliği âdeta hüzünlü bir sızı gibiydi.
Yarın akşam döneceğini bilmek beni hem mutlu ediyor hem de sabırsızlandırıyordu. Çünkü ortalama bir buçuk gün kalmıştı ve buna rağmen onu uzun zamandır görmemişim gibi özlemiştim.
Bu özlem duygusu, ilişkilerimde hatırladığım bir his olmaktan çok uzaktı. Ben hep mantıklı taraftım. Aşırı duygusallık beni tanımlamıyordu fakat belki de bu tamamen karşı taraftan aldıklarımla ilgiliydi. Yavuz'la ise daha ilk bakıştığımız anda, içimde âdeta alevler yükselmişti. Bana bakışı, dokunuşu, sözlerinin bende yarattığı heyecan beni bambaşka âlemlere sürüklüyordu. İçim kıpır kıpırdı. Ayaklarım sanki yerden kesiliyordu. Onunla olmak çok doğaldı, kendimi neredeyse hiç kısıtlamıyordum.
Suratımda salak bir gülümsemeyle giyinmiş, saçlarımı kurulamıştım. Salona geçip perdeleri çekmiş, gündüz gözüyle etrafı incelemeyi de es geçmemiştim. Hatta havuz tarafındaki bahçe kapısını açıp, normal diye tanımladığım güne kendimi alıştırmaya çalışmıştım. Ortalıkta tehlike uyandıracak kimse yoktu. Her şey doğruydu, sakindi.
Hemen telefonuma sarılıp Yavuz'a mesaj yazmak istedim. Fakat WhatsApp'ı açmamla Yavuz'dan mesaj gelmesi bir oldu. Kalbim göğsümde pıt pıt atıyor, yanaklarım yanıyordu. Midemde kıpır kıpır bir şeyler vardı. Ve bana ne oluyordu, hiç bilmiyordum.
Günaydın... Uyandın mı yoksa hâlâ çakırkeyif misin?
Sözlerine sırıttım. Ona hemen cevap verirken, midemdeki kıpırtılar kelebeklerin kanat çırpışına benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANUN KAÇAĞI
ActionBedenimin az önceki sıcaklıktan sıyrılıp soğuduğunu hissettim. Yavuz'a dair yepyeni sorular zihnimde birbirine bağlanmıştı. Bu yaralar ne zaman, nerede ve nasıl olmuştu? Çok merak ediyordum. Yavuz'un bana baktığını gördüm. Telefonu ne ara kapatmıştı...