Merhaba canlarım <3 Yeni ve upuzun bir Kanun Kaçağı bölümüne hazır mıyız 😊
Lale ve Yavuz'un son ateşli sahnesinin ardından, kaldığımız yerden devam ediyoruz 😉
Şimdiden hepinize keyifli okumalar diliyorum <3
Yorumlarınızı ve yıldızlarınızı da tabii ki bekliyorum <3
Odada yaşadığımız, üzerimde bıraktığı hisleri asla unutamayacağım o dakikalardan sonra birlikte aşağıya indik.Yavuz beni birinci kattaki çalışma odasının önünde bıraktı. Akşam için Gülümser Hanım'a vereceği bazı direktifler olduğunu söyledi. Hiçbirini merak etmiyordum. Çünkü benim deli gibi merak ettiğim sorulara cevap vermemişti. Vücudundaki yaraların ne zaman ve nasıl olduğu büyük bir sırdı. İkimiz de çok istiyorken, sırf bir telefon yüzünden tansiyonu yüksek yakınlaşmamızı yarım bırakması da öyle!
Sanırım şimdilik bunların hiçbirine cevap alamayacaktım.
Kafamı dağıtmak için çizimlerime geri dönmeliydim. Fakat her şey zaten darmadağınıktı. Eve geldiğimde çizim çantamı odama çıkarmıştım. Hatta telefonum da ne yazık ki Yavuz'un çalışma odasında kalmıştı. Yani hepsi farklı bir yerdeydi.
Söylene söylene asansörle en üst kata ulaştım. Daha kolay çalışabilmek için saçlarımı toplasam iyi olurdu. Banyoya geçip lastik tokamı buldum ve yukarıdan at kuyruğu şeklinde topladım.
Şu anda bulunduğum yer, bana uzun dakikalar önce düşündüğüm telefon konusunu hatırlatmıştı. Göğsümde rahatsız edici bir his boğazıma kadar yükseldi. Bu şekilde duramazdım. Kafamdaki ihtimali elemem gerekiyordu.
İçeri geçip gardırobun kapağını kaydırdım. Raflardan birini çantalarım için ayırmıştım. Pek sık kullanmadığım bir tanesini aldım. İçinden ağzı kapalı olan keseyi çıkardığımda, kalp atışlarım gerginliğimi âdeta söze döküyordu.
Normalde bir kutu içinde tutardım ama bu evdeki temizlik benden bağımsız olduğu için risk alamazdım. Hiç kimse bu tarz bir özel eşyanın temizliğini yapmazdı. Hele de çantamın içini karıştırmaya asla cesaret edemezdi. Yani umarım öyleydi... Yavuz'dan yana hiç şüphe duymuyordum zaten.
Kesenin içinden telefonu çıkardım. Hiç hoşlanmadığım anlardan birindeydim yine. İletişim kurmak zorunda kalmaktan nefret ediyordum.
Bakışlarım kısa bir an kapıya kaydı. Ses duymadığımdan emin olduktan sonra, ciğerlerime derin bir nefes çektim. Sakinleşmeliydim.
Cihazın kenarına basıp açılmasını bekledim. Kısa süre sonra şifreleri girdiğimde kullanıma hazırdı. Burada sadece birkaç telefon numarası kayıtlıydı. En çok konuştuğum, daha doğrusu konuşmayı tercih ettiğim kişiye mesaj yazdım.
Elmaslarla ilgili başım dertte olabilir. Bunun arkasında siz mi varsınız?
Gönderdikten sonra cevabı beklerken tedirgindim. Aradan bir dakika geçti. Ses yoktu. Ensemin terlediğini hissedince, saçlarımı sinirle arkaya savurup rüzgâr yaptım. Bir an önce kapatıp aşağıya inmem lazımdı. Gözlerim sürekli ekrandaydı çünkü telefonun sesi de titreşimi de devre dışıydı.
Nihayet beklediğim cevap geldiğinde mesaja girdim.
Konudan haberimiz var fakat bizimle ilgisi yok. İçin rahat olsun.
Tuttuğum nefesimi sertçe ve sesli bir şekilde bıraktım. Üzerimdeki ağırlık kaybolmuştu. Mesajları sildim ve telefonu kapattım. Önce keseye, sonra da çantama geri koydum. Rafta arka tarafa doğru ittirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANUN KAÇAĞI
ActionBedenimin az önceki sıcaklıktan sıyrılıp soğuduğunu hissettim. Yavuz'a dair yepyeni sorular zihnimde birbirine bağlanmıştı. Bu yaralar ne zaman, nerede ve nasıl olmuştu? Çok merak ediyordum. Yavuz'un bana baktığını gördüm. Telefonu ne ara kapatmıştı...