14. BÖLÜM

1.3K 182 187
                                    

Mutlu akşamlar herkese 😊 Umarım hepiniz iyisinizdir 😊

Son bölümü mutlu kapatmıştık. Şimdi yeni bölümde yine biraz merakımız artsın diyorum ben :D Heyecanı diri tutmak önemlidir 😉

Güzel yorumlarınızı ve yıldızlarını bekliyorum <3 Keyifli okumalar <3


Gözlerimi zorlukla araladığımda, önce nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Üzerimde tonla ağırlık vardı sanki.

Birkaç saniye boyunca boşluğa baktım, sessizliği dinledim. Dün akşama dair görüntüler ve sesler aniden zihnime üşüştü. Yaşananlar daha şimdiden, yani güne başlarken beni yormanın derdindeydi anlaşılan. Hatırlamak bana hiç iyi gelmemişti.

Uyumadan önce Zeynep'i aramış, olanları ona detaylarıyla anlatmıştım. Onat'a haber vermek isteyince neyse ki onu sakinleştirmiştim. Tuana'yla yan yana olduklarını bildiğim için daha ilk günlerinde adamı kendi derdimle boğmak istemiyordum. Nasılsa gündüz anlatacaktım. Zeynep'in onca şeyin arasında Tuana'yı duyması da ayrı bir mesele olacaktı çünkü.

Komodine uzanıp elimle üzerini yokladım. Boşluktan başka bir şey hissedemeyince, kafamı yastıktan kaldırmak zorunda kaldım. Telefonu en uç noktaya ben mi itmiştim acaba? Söylenerek telefonu kaptım ve ekranına baktım. Yığınla WhatsApp bildirimi vardı. O kadar çoktu ki gözlerim henüz tam açılmadığı için aradaki detayları ilk anda fark edememiştim.

Kaşlarım çatıldı. Yatağın içinde hızlıca doğrulup, sırtımı yatağın başlığına yasladım. Gece on bir civarlarında annem aramıştı. Hem de arka arkaya üç kez... Hatta Suna da aramıştı. Hatta Ferda da. Ve hatta... Babam da...

Elimi göğsüme bastırdım. Duyduğum sözlerin acısı hâlâ tazeydi. Gözlerim sulanır gibi olunca, elimle rüzgâr yapıp buna engel oldum. Pek ağlamazdım ben. İçime atardım hep. Fakat dünden beri defalarca kez kıyısına gelmiştim...

Saat sekiz buçuktu ve bugün pazardı. Annemi şimdi arasam acaba uyanmış mıydı?

Kendime düşünme fırsatı vermeden arama tuşuna bastım. Telefonu kulağıma götürürken gözümü ovuyordum. Birkaç çalışın ardından annemin sesini duyduğumda, sanki tüm kelimeleri unutmuştum.

"Lale! Kızım, iyi misin?" Sinirli bir nefes aldı. "Ne söyledi sana o baban olacak adam? Terbiyesiz, saygısız!" Anladığım kadarıyla babam annemi aramış, bütün sinirini bir de ondan çıkarmıştı. "Bir ton laf etti anneliğime! Ama ben ağzının payını verdim onun. Terbiyesiz! Bak, Lale! Sen o adamın söylediklerini ciddiye almadın, değil mi? Tanımıyorsun sanki babanı! Her zamanki bencilliği. Sen onun her istediğini yaparsan, onun gözünde mükemmelsin hep. Kimi seveceğine o mu karar verecekmiş?! Terbiyesiz, hadsiz! Utanmadan paranı kesmekle tehdit etmiş bir de! Onun buna gücü yetmez ama."

Annemin her lafın arkasına babam için söylediği terbiyesiz, saygısız ve hadsiz kelimelerine gülmüştüm. Sadece paramı kesmekle tehdit etmediğini, evle arabayı da bırakmamı istediğini dile getirmedim. Gerek yoktu.

"Lale, benim güzel kızım... Sen sakın dert etme hiçbirini, tamam mı? Senin annen var yanında. Ben hep yanında olacağım," dedi.

Yanağımdan süzülen tek damla gözyaşına engel olamadım. Hemen silip derin bir nefes aldım. "Anne, iyiyim ben. Haklısın... Onca yıldır tanıyorum babamı. Her zamanki hâlleri işte..." Aslında her zamanki gibi değildi. Canım ilk kez bu kadar yanıyordu. Fakat tekrar tekrar konuşup kendimi boğmak istemiyordum.

Annem de derin bir iç çekti. "Gerçi..." derken bir an duraksadı. "Lale..." Nasıl söyleyeceğini bilemez gibiydi. "Sen bu adamı, yani Yavuz'u daha ne kadardır tanıyorsun? Bak, baban gibi olmayacağım bu konuda. Beni yanlış anlama. Ama seni merak ediyorum. Seviyorum diye haykırmışsın babanın suratına?" Bunu sorarken sesi bir ton düşmüş, çekinceli bir hâle bürünmüştü.

KANUN KAÇAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin