15. BÖLÜM

1.5K 197 272
                                    

Herkese mutlu bir akşam diliyorum 😊

Kanun Kaçağı'nın 15. bölümüyle karşınızdayım <3 Dilerim keyifler yerindedir. Çünkü neden olmasın :D Çünkü özlem giderecekmişiz bizimkilerle 😉

Ama dedim ki azıcık alevlensin ortalık :D Hatta sona doğru biraz da kıskançlık modunu açıyorum :D Hani şöyle bir tık başlıyoruz, demedi demeyin 😉

Şimdiden keyifli okumalar hepinize <3 Birbirinden güzel yorumlarınızı ve yıldızlarınızı da bekliyorum tabii ki <3

*Gemolojist: Değerli taş bilimiyle uğraşan uzman kişiye verilen ad.


Yavuz'un sesini duyduğumda, sol elimdeki tableti koltuğa fırlatmış; aynı anda şoktan açılan ağzım yüzünden, diğer elimdeki bira komple üzerime dökülmüştü. "Hiii!" Kucağıma düşen şişeyi tutup koltuktan âdeta fırladım. Yapış yapış olmuştu. Sehpaya bıraktığımda gömleğimi çekiştirdim.

"Bırak, yardım edeyim," diyen Yavuz, zaten feci gergin olan sinirlerimi tavan yapmıştı. "Bacağına da döküldü. Gel, içeri girelim."

Bedenim resmen kaskatıydı. Bakışlarımı ona çevirdim. Artık nasıl bakıyorsam, hafifçe kaşlarını çatmıştı.

"Lale, iyi misin?"

Başımı sallayıp saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Evet. Boş bulundum ya... Dalmıştım. Yani sen öyle seslenince korktum." Üstümü daha dikkatli incelediğimde, resmen alt dudağımı sarkıttım. "Çok seviyordum bu gömleğimi. Üstelik daha yeni almıştım," derken gerçekten de ağlayacak gibiydim. Ama gömlek yüzünden miydi yoksa gizli bir iş yaptığım için yakalanmam nedeniyle miydi emin değildim.

Yavuz'un gülümsediğini duyunca hüzünlü gözlerle ona baktım.

"Ben sana yenisini alırım. Üzülme," dedi.

İç çekerek ilikli olan üç düğmeyi açtım ve gömleği çıkardım. "Leke kalmaz umarım..." Koltuğa otururken bir bacağımı altıma aldım. "Bacağım yapış yapış olmuş," dediğimde Yavuz'a bir şey yap der gibiydim. Fakat onun benim mahvolan gömleğimle ya da birayı bacağıma da dökmüş olmamla hiç ilgilenmediği bakışlarından anlaşılıyordu. İstemsizce yutkundum. Tutkuyla kararan gözleri tam olarak dantelli büstiyerimde, yani göğüslerimdeydi. Yanaklarımın yandığını, vücudumun karıncalandığını hissettim.

"Patron, bir konumuz..."

Yavuz aniden arkasına dönüp elini Engin'e doğru kaldırdı. "Kal orada! Şimdi değil!" Sesi de aşırı sert ve otoriter çıkmıştı. Açıkçası ağzımı sulandıracak tarzdaydı.

Engin'in yüzünü göremiyordum fakat patronunun emrine uyarak geri gittiğine emindim. Bu durum beni güldürdü. Yavuz bana döndüğünde, dudaklarımdaki muzip gülüş yerli yerindeydi.

"Giy onu üstüne," dedikten hemen sonra boğazını temizledi. "Sonra da yukarı çıkıp kıyafetini değiştir."

Ama benim hiç öyle bir niyetim yoktu. Çünkü ben onun damarına basmak istiyordum. "Niye çattın şimdi kaşlarını? Ay şarkı sözü gibi oldu!" derken keyifli bir kahkaha attım.

Yavuz sabır dolu bir iç çekti. "Lale, hadi."

Ben ise olduğum yere iyice yayılmıştım. "İyi ya böyle! Serin serin." Tepkisini merak ettiğim için kendime engel olamadım. Azıcık üzerine gidebilirdim bence. "Beğeni dolu gözlerle bakman çok hoşuma gitti." Dudağımı ısırdığımda bakışları oraya, ardından da tekrar gözlerime yöneldi. "Büstiyerime yani!" diye açıklama yaptım. "Ben de çok severek giyiyorum," dediğimde bu kez gülüşümü serbest bıraktım.

KANUN KAÇAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin