1. BÖLÜM

3.6K 314 242
                                    

Tezahüratlar kulübün içini doldurmuştu. Müzikten çok etrafımdaki insanların sesini duyuyordum. Barmenin seri hareketlerle değiştirdiği shot'lara, oradan da karşımdakinin kaymaya hazır gözlerine baktım. Daha beşinci shot'ı yeni bitirmişti ama suratında saf bir gülüş vardı. Buna rağmen beni alt edeceğine o kadar emindi ki...

Aynı şekilde ben de beşinciyi kafama diktim. Yanımdaki kalabalık çığlık çığlığa tempo tutuyordu.

"Sonunu iyi görmüyorum, bebek."

Ona sırıtarak karşılık verdim. "Bahse var mısın?" Art arda iki shot daha diktim. Midemde hafif bir yanma hissettim ama umursamadım. Yine de bir yerde durmam gerekecekti. "Sana yüklenmiş gibi oldum ama kusura bakma. O iki taneyi bitir de devam edelim." Sinirli bir ifadeyle gözümün önünde ikisini de art arda dikti. Sözlerim gururuna dokunmuştu sanırım. Hmm...

"Abartmadın mı?"

Kulağıma eğilen arkadaşım Zeynep'e döndüm. "Dur ya! Eğleniyoruz, kızım. Hem bunu ilk kez yapmıyorum. Endişelenme."

"Ama endişeleniyorum. Saat çok geç oldu. Ayrıca içimde nedense işlerin boka soracağına dair bir his var."

Ona daha dikkatle baktığımda, yüzündeki panik izlerini yakalamam zor olmadı.

"Hadi ama yavrum! Daha ne kadar bekleyeceğim?" Herife dönünce o iğrenç sırıtışı gördüm. "İstersen pes et. Arabam dışarıda. Evim de çok yakın," derken gevşek gevşek gülüyordu.

Ooo! Bu salak gerçekten de kaybedeceğime inanıyordu. Ama beni hiç tanımıyordu. On beş shot'la ayakta kalabildiğimi bilseydi bu riske hiç girmezdi. "Boş konuşan erkeklerden hazzetmiyorum, tatlım." Bakışlarının kararmasıyla tatmin olmuştum. Alnından ter damlıyordu. Belli ki sıkıntıdaydı. Vah vah!

Vakit kaybettiren konuşmadan sonra masadaki shot'ı kaptım. Hızla dudaklarıma götürecektim ki biri koluma çarptı. Votka elime dökülürken bardak yere düştü. Hızlı bir refleksle elimdeki içkiyi yaladım. Zavallının ne suçu vardı?

Müziğin sesi sanki daha da yükselmişti. Biraz geri çekilip başımı kaldırdığımda delice bir elektrik her yanımı sardı. Alkol kokusunun yoğun olduğu bir yerde burnuma dolan koku dikkatimi çekti. Kalp atışlarımdaki bu çıldırmışlık neyin nesiydi, bilmiyordum.

Gözleri barın ışıkları altında çok koyu görünüyordu. Kopkoyu renkteki gür saçlarını, kirli sakalının çevrelediği yüz hatlarını ve esmer tenini inceledim. Üzerinde siyah, yakalı bir tişört vardı. Gözlerimi ondan ayırmakta zorlanıyordum. Hipnotize olmuş gibiydim. Dudaklarının kıpırdadığını fark edince gözlerimi kırpıştırdım. "Ne?"

"Affedersin! Oyununuzu bozdum galiba." Ses tonu bütün vücudumu titretmişti. "İzin verir misin?" Uzanıp barmenden viski istedi.

Çok sıcaktı. Ya aşırı kalabalıktan ve yetersiz havalandırmadan ya da bambaşka bir sebepten...

Kısa bir an kendimi rahatsız hissettim çünkü resmen donup kalmıştım. Kaşlarımı çattım.

"Arkadaşım! Sana söylüyorum! Ne yaptığını sanıyorsun?"

İçimden ofladım. Şu saçma oyunun diğer tarafı canımı yeterince sıkmıştı ve artık oyuna devam etmek falan istemiyordum. Masadaki yan yana dizili bardaklara baktım. Sonra hemen dibimde duran yabancıyı yok saymaya çalışarak karşımdakine diklendim. "Gördün mü bak! Dışarıdan müdahale bu oyunu bitirir." Ona elimi sallayıp arkadaşıma döndüm. "Hadi, gidelim."

"Nihayet!"

Zeynep'in huysuzca söylenişine gülmeden edemedim. İyi ki yanımdaydı. Ama tam kendimi özgür hissederken duyduğum ses, kaçışımın kolay olmayacağını gösteriyordu. Üstelik omzumdan tutup beni çevirmesi tüylerimi diken diken etmişti.

KANUN KAÇAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin