Mutlu akşamlar canlarım! <3
Çok özlemişim <3 Son bölümün üzerinden azıcık zaman geçmiş aslında ama insan alışınca böyle oluyor demek ki ;)))
Yeni bir olay kopmadan önce :P ve Acaba ne olacak? sorularıyla birlikte, sizi güzel bir bölümle baş başa bırakıyorum ;)))
Yorumlarınızı ve yıldızlarını eksik etmeyin <3
Seviyorum sizi çok <3
Sabah erkenden uyanmıştım. Yavuz'la keyifli bir kahvaltı yapmış, ardından da onu şirkete uğurlamıştım. Ajandamda aksiyon almam gereken konuları belirledikten sonra da Ferda'yı aramıştım.
"Günaydın, Ferda."
"Laleciğim! Günaydın. Çok sevindim aramana. Nasılsın?"
Sanırım ona sadece babam yüzünden kızıyordum. Çünkü düşünüyordum, taşınıyordum ama bana en ufak kötü bir davranışını ya da sözünü bulamıyordum. Benimle gerçekten yakın olmak istiyordu. Senelerdir uğraştığını inkâr edemezdim. Annem faktörü olmasaydı belki de bu kadar katı olmazdım.
"İyiyim. Sizde durumlar nasıl?" diye sorarken babamla ilgili tansiyonu anlamaya çalışıyordum. Bütün gece yatakta dönüp durmuştum.
"Baban biraz mutsuz. Hatta huysuz desem daha doğru olur."
"Benimle ilgili, değil mi? Yavuz'u niye böylesine reddettiğini anlamış değilim," derken kaşlarım çatılmıştı.
"Yani aslında bu durum biraz kız babası olmasından kaynaklı. Seni çok seviyor, biliyorsun. Sen onun biriciğisin." Ferda'nın kötü veya yuva yıkan kadın olma potansiyeli, onunla her konuşmamda azalıyordu. Of! İçimdeki bu savaştan çok yorulmuştum ve bence buna mahkûm olmaktan asla kurtulamayacaktım.
"Dün akşam yine tansiyonlu bir konuşma yaşadık. Aslında yüz yüze konuşursak, bir şeyleri çözebileceğimize inanıyorum. Şirkete gitti sanırım, değil mi?"
"Evet, canım. Bence iyi bir fikir bu. Seni görünce dayanamaz zaten," derken çok emindi.
"Ben de ona güveniyorum aslında. Neyse... Öğlen olmadan gideyim en iyisi."
"Laleciğim, kendine iyi bak. Bir ara yine gel ama. Babanı da mutlu etmiş olursun."
"Tamam. İşlerimi ayarlarım. Görüşürüz."
Telefonu kapatıp hemen çantamı aldım. Odadan çıkmadan önce aynada kendime baktım. Güne enerjik başlamıştım ve umarım aynı tempoda sürdürebilirdim. Akşamki rakı balık eğlencemiz için son derece hazırdım. O yüzden de babamla mutsuz bir konuşma yapmak istemiyordum.
Dışarı çıktığımda, Feridun'un bana doğru geldiğini gördüm. "Günaydın, Lale Hanım," dedi saygılı bir tavırla.
"Günaydın, Feridun. Kendi arabamı alıyorum. Babamın şirketine gideceğim. Haberiniz olsun," dedikten sonra güneş gözlüğümü taktım.
İlerlerken arkamda Feridun'un sesini duydum. "Yavuz Bey kendi araçlarından birini ayarladı. Size eşlik edeceğiz."
Yavuz'a bugün için babamı görmeye gideceğimi söylemiştim. Adımlarımı durdurup Feridun'a döndüm. "Tamam, eşlik etmenizde sorun yok. Ama arabamı kullanacağım," derken gözlüğümü hafifçe indirmiş ve ona kararımın bu olduğunu belirtmiştim.
Hızlı adımlarla arabama doğru ilerledim. Açık garajda duruyordu. Bindikten sonra çantamı yan koltuğa bıraktım. Motoru çalıştırdım, emniyet kemerimi taktım ve park yerinden çıktım. Feridun hâlâ bana bakıyordu. Camı indirdim. "İstinye'deki Sümer Mobilya'ya gidiyorum. Beni takip edebilirsiniz." Başını hafifçe olumlu anlamda salladı. Gaza bastığım sırada ana giriş kapısı da açılıyordu. Dikiz aynasından kontrol edince, siyah bir aracın hareketlendiğini gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANUN KAÇAĞI
ActionBedenimin az önceki sıcaklıktan sıyrılıp soğuduğunu hissettim. Yavuz'a dair yepyeni sorular zihnimde birbirine bağlanmıştı. Bu yaralar ne zaman, nerede ve nasıl olmuştu? Çok merak ediyordum. Yavuz'un bana baktığını gördüm. Telefonu ne ara kapatmıştı...