6

643 96 13
                                    

Ne kadar bilsem de, duygularını bir de ağzından duymak kusma isteği yaratmıştı bende.

Durmuş, tüm vücudumda atan kalbimi dinliyordum. Kulaklarım uğulduyor, nefesim hızlanıyordu.

Jeon Jungkook hem maddi hem de manevi olarak beni etkiliyordu.

"Jihyun, bir cevap verecek misin?"

Boşluğa dalmış olan bakışlarım onun meraklı hareleriyle karşılaştı. Baksa anlardı zaten ona olan duygularımı.

Gözlerim bir inci gibi parlıyordu ona bakarken...

"Ju-Jungkook ben şey..."

Beynim bütün işlevini yitirdiği için bana yardımcı olmazken, elim ayağıma dolaşmıştı.

"Ben, sadece daha fazla gizlemek istemedim. Senden hoşlanıyorum, ayrıca sana hayranım..." dedi elini elimin üzerine koyarken.

Jungkook konuştukça kalbim acıyor, aynı zamanda hızla atmaya devam ediyordu. Eh, benim gibi o da ne yapacağını şaşırmıştı. 

"Akışına bırakalım bence. Zaman bize her şeyi göstersin, ne dersin?"

Sonunda net bir şey söylemeden cevap vermiştim. Tabii kalbimden geçen cevap bu değildi. İkimiz için de sağlıklı olanı buydu sadece.

"Peki...Sen nasıl istersen." diyip istemeye istemeye elini çekti. Ve inanın, o güzel elini çekmemesi için nelerimi verirdim.

Ben Park Jimin, çok yanlış kişiye aşık olmuştum. Ve bu yanlışlığın sebebi de bendim.

Her şey çok karışıktı, çok...

...

Uzun zaman sonra giymiş olduğum pahalı kıyafetler içerisinde oldukça huzurlu hissediyordum.

Oldukça güzel geçen günün sonunda evlere dağılmış, ama iletişimde kalmaya da devam etmiştik.

Ve dün aldığım minik itiraf beni çok değerli hissettirmişti.

Yüzümde yine aşık bir gülümseme oluşurken karşımda gördüğüm bedenle gözlerim kısıldı.

"Minnie!"

Taehyung kırmızı görmüş boğa gibi üzerime koşarken, kollarımı iki yana açmış onu bekliyordum.

Nihayet bedenlerimiz buluşunca sıkıca sarıldık birbirimize.
Ve ciddili özleşmiştik.

"Bir an karşıma farklı bir Jimin çıkacak sandım. Böyle alışık olmadığım kıyafetler giyen..."

"O Jeon Ateşli Jungkook'a özel bir tarife Taehyung, üzgünüm."

"Ne kadar üzüldüğümü bilemezsin."

Taehyung geri çekildikten sonra bana şakasına onaylamaz bakışlar attı. İtalya'da da evi olduğu için sadece sırt çantasıyla gitmişti.

Zengin olmayı seviyordum, seviyorduk.

"Eee, yemeğe nereye götürüyorsun beni Park Jimin?"

"Hım...Nereye gitmek istersin?"

"Paranı güzelce yiyebileceğim herhangi bir yer kulağa leziz geliyor canım benim."

Söylediği şeyden sonra kıkırdayıp kolumu omzuna attım ve çıkışa doğru ilerledik.

Uzun zamandır binmediğim siyah Porsche'uma atlayıp babamın benim için açtığı biftekçiye sürmeye başladım. İnsanın sevdiğine minik sürprizler(!) yapması gerekiyordu.

Dirty Lips|Jikook|✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin