Birkaç gün sonra;
"Jimin hyung yine benim yerime geldin!" diye bağırdı Sehun sevinçle. Onun yoğun isteği üzerine ailecek salondaki masada monopoly oynuyorduk. Jungkook'um yoktu ama. Çalışan bir eşe sahip olmak zordu. Onu sürekli özlüyordum.
"Bu sefer param var, parası olmayanlar düşünsün." dedim babamın önündeki birkaç kağıt parçasına bakarken.
"Fakir olmak çok kötüymüş ya." diye huysuzlanan babam, masanın başındaki herkesi güldürürken kapı çaldı. Kim gelmişti ki?
Tanrım, umarım biricik yakışıklı aşkım Jungkook gelmiştir.
"Efendim önce haber vermem gerekiyor, bekler misiniz?"
Hizmetli kadının endişeli sesi dikkatimizi çekerken salona bir anda orta yaşlı bir kadın girdi.
Oldukça bakımlı görünüyordu, ve cidden güzeldi. Açık kahverengi saçları, ela gözleri vardı.
Üzerindeyse beyaz bir bluz, siyah bir kumaş pantolon vardı.
"Senin ne işin var burada?"
Babam hiddetle masadan kalktı. Bu hareketi üçümüzü de tedirgin ederken, Jisoo annem koruma iç güdüsüyle Sehun'u üst kata çıkarttı.
"Sana de merhaba Jihoon. Görüşmeyeli bayağı oldu."
Kadının yüzündeki alaycı tebessüm hoşuma gitmezken ben de yavaşça ayağa kalktım.
Burada ne dönüyordu?
"Tek kelime etme ve çık git bu evden Jia. Zoru kullanmak istemiyorum."
"N'oldu korktun mu?"
Kadının bu kadar özgüvenli oluşu kaşlarımı çatmama sebep oldu. Kimse babamla böyle konuşacak kadar cesaretli olmazdı.
"Jia. Sana. Git. Dedim."
"Baba, kim bu?" diye sordum kadına bakmaya devam ederken. Tanıdık geliyordu yüzü. Biraz daha baksam hatırlayacak gibiydim.
"Tanımana gerek yok, oğlum. Hadi sen de çık yukarı."
"Jimin, kal burada."
Bu kadın kimdi ve ismimi nereden biliyordu? Sinirim gittikçe bozulurken babama döndüm.
"N'oluyor?"
"Bizi tanıştıracak mısın yoksa ben kim olduğumu söyleyeyim mi?" dedi kadın tehdit edercesine.
Babama bakmaya devam ettim. Soğuk soğuk terliyordu. Ve bu, korkmama sebep oluyordu.
"Oğlum..."
"Seni dinliyorum baba."
"Jia-"
"Ben senin annenim Jimin."
Öfke dolu bakışlarım, hâlâ tebessüm eden kadını buldu. Şaka falan yapıyor olmalıydı?
"Ne saçmalıyorsun sen?"
Kimse bir şey demeyince: "Baba bir şey söylesene!" diye bağırdım elimde olmadan. Oysa susmayı tercih etti.
Duyduklarım doğru muydu?
"Niye susuyorsun?!" diye tekrar bağırdım, gözlerimde yaşlar birikmeye başlarken.
"Doğru söylüyor."
Duyduğum şeyler nefesimi keserken, gözyaşlarımın akmasına izin verdim.
Bana öldü demişti.
Bana, annen evlendikten iki yıl sonra öldü demişti.
Beni kandırmıştı.
"Ne?" diyebildim sadece. Kalbim kırılmıştı. En çok güvendiğim insan bana yıllarca yalan söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dirty Lips|Jikook|✔
RomanceParası için onu kullanan insanlardan sıkılan Jimin, yeni tanıştığı yakışıklı çocuğa bir yalan söyler. Fakat bu yalana yeni yalanlar eklenir ve işin içerisinden çıkamayacak hale gelir. Peki Jungkook gerçekleri öğrendiğinde nasıl bir tepki verecek? •S...