Bölüm 2

830 181 27
                                    


Bu da yeni bir başlangıç için bonus bölüm J ancak bölümleri yayınlamayı başarmak iki saatimi alıyor, tam bir teknoloji özürlüsüyüm J Hatalarım kusurlarım affola, sevgiler :*

Kıymet, gözlerini kapamış, tenini yakan güneşin tadını çıkarıyordu. Denizin kokusu, insanların uğuldayan sesleri, hafifçe esen rüzgâr ve yorgun bedeni onu tatlı tatlı uykuya çağırıyordu. Henüz güneş doğmadan yola çıkmışlar, oyalanarak vakit kaybetmek istememişlerdi. Daha yola çıktıkları ilk yarım saatte, aracın içinde eğlencenin dibine vurmuşlardı. Henüz kargaların bile kahvaltı yapmamış olmaları umurlarında olmamıştı. Geldikleri gibi de bavullarını tuttukları dairede bırakıp bikinilerini giymiş, kendilerini plajda bulmuşlardı. Daha ev nasıl bir şey onu bile bilmiyorlardı. Meltem'in bir arkadaşı daireyi onlar için tutmuş, birini bularak temizletmiş ve kendilerine hazır hale gelmesini sağlamıştı.

Dört arkadaşın bir tatile ve özellikle de birlikte olmaya oldukça ihtiyaçları vardı. Görüntülü arama sırasında Elif 'Niye bir tatile çıkmıyoruz ki?' diye sormuş, bir saat içinde de planlarını yapmışlardı. Ve işte şimdi burada, saatlerce denizde yüzmüş, şakalaşmış, eğlenmiş bir halde şezlonglarına uzanmış dinleniyorlardı. O kadar gülmüştü ki, Kıymet'in yanak kasları hala acıyordu.

Uyku ve uyanıklık arasında Elif'in alçak sesle bir şeyler söylediğini fark etti. Tek gözünü açıp hemen yanındaki şezlongda yarı oturur yarı uzanmış pozisyonda duran arkadaşına baktı. Meltem ve Nur da kendilerinin alt sırasındaki iki şezlongda uzanıyorlardı. Şezlongların ortasına ufak, plastik bir masanın üzerinde içecekleri ve abur cuburları duruyordu.

"Denizdeki manyak! Saat iki yönünde, gözlerini pörtletmiş bakıyor yine!" Elif, gözlerini kısıp bakışlarını adamın olduğu yöne dikmişti. Islak, kıvırcık saçlarını mandal bir tokayla başına gevşekçe tutturmuştu.

Meltem, başını arkaya doğru çevirip gözlüklerinin üzerinden Elif'e baktı. "Ajan mıyız, biz! Doğru düzgün söylesene,"

Nur, yattığı yerden hiç kıpırdamadan ," Aman, sağ çaprazında işte. Kocaman, kırmızı donu var. " Tuhaf bir gülüşle sözlerine ara verdi. "Sana abayı yaktı, Elif. Senin de kırmızı bikinin var. Bence bu bir işaret! Hemen git evlenme teklifi et. Hayallerinin erkeği!"

"Hımm. Kardeşi var mı diye de sorarım. Onu da sana yaptık mı, çifte düğün. Masrafları da bölüşürüz. Kıymet de gelinliklerimizi diker. Mis gibi. Evlenmek bu devirde çok pahalı," Elif, hala adamın olduğu yöne suratını buruşturmuş bir şekilde bakıyordu.

Kızlar hep bir ağızdan güldüler. Elif, hariç. "Ne?" diye sordu genç kadın. Fakat hepsinin neden güldüğünü gayet iyi biliyordu.

"Allah aşkına, Elif!" Kıymet, kıkırdamalarının arasında konuşmakta güçlük çekiyordu. "Şaka yaparken bile hesap yapıyorsun."

Bir organizatör olan ve kendi şirketi olan arkadaşı azıcık bile utanmadan omuz silkti. "Hayat pahalı!" Sonra kaşlarını derince çattı. "Vay şerefsiz!"

Kızların hepsi kırmızı şortlu, geldiklerinden itibaren Elif'i göz hapsine almış olan adama baktılar. İki küçük çocuk adama doğru koştururken 'Baba!' diye bağırıyorlardı. Arkalarından da uçuk mavi tül bir pareolu, omzuna astığı yeşil çantasıyla salına salına yürüyen bir kadın geliyordu.

Kıymet, açık kalan ağzını kapamadan önce, "Kadın dördümüzün toplamından daha güzel." Diye bariz olanı bildirdi. Bir manken gibi orantılı bir vücudu, ay kadar berrak bir yüzü olan kadın, eli ayağına dolanmış adamın yanına gelerek onu yanağından öptü.

BENİ BULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin