Bölüm 4

657 135 42
                                    

Bölüm 4

Hatalarım-kusurlarım afffola:) Keyifli okumalar olsun :) Sevgiler:*

Dört Yıl Önce

Karşıdan karşıya geçmek için sabırsızlanan genç kadın, elindeki dosyayı kendisini yağmurdan korumak için başının üzerinde tutuyordu. İçindeki çizimleri kurtarmak için artık ümidi kalmamıştı. En azından bir işe yaramış olurdu. Hoş, ıslanacağı kadar ıslanmıştı ya. Üzerindeki kıyafetler de aniden değişen hava için elverişli değildi. O anda tek derdi; yağmur dinene kadar kafede biraz zaman geçirmekti. Kızların üçü de aynı salgına yakalanmış, evde yatıyorlardı. İçini çekerek araçları tekrar kontrol etti ve hızla karşıya geçmeye başladı. Yanlarına gitmek için yola çıkacağını söylese de kızlar, onu eve almayacaklarını söyleyerek Kıymet'i kabul etmemişlerdi.

Her zaman oturdukları kafenin bahçe kısmı tıklım tıklım doluydu. Yağmur öylesine şiddetli yağıyordu ki, tentenin altındaki masalara bile rüzgârın etkisiyle savruluyor, insanları ıslatıyordu. Herkes bir ağızdan konuşuyor, gürültü Kıymet'in kulaklarını rahatsız ediyordu. Adımları duraksamadan kafenin içine doğru hareket etti. İki basamak merdiveni çıkmış, kapılardan içeri geçmiş, boş bir masa bulurum umuduyla çevreyi tararken ve bir yandan ilerlerken yanından geçen adamı fark etmedi.

Adam, onu fark etmişti ama. Genç kadını geçip yürümeye devam ederken içinde tuhaf bir ikilem yaşıyordu. Hala ilerlemeye devam eden kadının, adamın bu duraksamasından haberi yoktu. Adamın dudaklarını sinirle büzüp geri geri adımlar attığından da haberi yoktu. Tam kadının bir adım önüne geçecekken telefonunun çaldığından ve açtığı telefondan kulaklıklarına gelen öfkeli uyarıdan da haberi yoktu.

Kıymet, sonunda bir masa bulmuş ilerlerken adam, omzunun üzerinden arkaya bir bakış attı. Fiziksel olmasa da ona tuhaf bir şekilde çarpan kız adım adım ondan uzaklaşırken saçma sapan bir hayıflanma ile baş etmeye çalışıyordu. Mantıksız bir şekilde orada bulunma nedenini unutup, kadınla birkaç saniye olsun konuşma fırsatını kaçırdığı için anlık bir öfkeye kapılmıştı. Sadece saniyenin onda biri kadar.

Kulağındaki ses ona, "Yoluna devam et!" diye bir uyarıda bulundu. Derin bir iç çekip sözlerle cevap vermese de adımlarını tekrar ileriye atmaya başladı. Kafeden çıkıp şiddetli yağan yağmurun altında aracına doğru hızla ilerlemeye devam etti.

"Biraz acele et! Eleman birazdan bir taksi bulup gidecek," kulağındaki adamın sesi oldukça sinirli geliyordu.

Bulut, dudaklarını sıktı. Ardından boş kaldırımda ilerlerken, "Kör taklidi mi yapıyorsun?" diye soludu. Zaten nasıl hızlı gittiğini oturduğu yerden gayet iyi görüyordu.

"Senin mal taklidinin yanında hiçbir şey," Ardından dudaklarından bir 'cık cık' sesi yükseldi.

Bulut, aracının yanına gelmiş, hızla binmiş ve motoru çalıştırmıştı. Arkadaşının biraz önceki sözleri aklına geldiğinde göğsünden tuhaf bir ses yükseldi. Sonra bu tuhaf ses gittikçe gürültülü bir kahkahaya dönüştü. "Kaderim benimle taşak geçiyor."

Arkadaşı kaderine sunturlu bir küfür savurdu. "Hala gidemedin mi?" diye de sabırsızca sordu.

Bulut, genç kadının bulunduğu durağa varmak üzereydi. Zaten çok kısa bir mesafedeydi. "Gelmek üzereyim." Kendi kendine homurdandı. "Bir arabulucu olmadığımız kalmıştı."

"Bunların ikisini aynı yerde tutmak zorundayız. Gerekirse eros olup ok atmaya başlarız." Mehmet, kişner gibi gülmeye başladı.

Bulut, aradıkları genç kadını durağın içinde beklerken gördü. "Senin tuzun kuru tabi, olan bana oluyor." Durağın önünde durdu ve yolcu tarafındaki camı indirdi. Yağmur damlaları hızla açtığı camdan içeri girmeye başladı. "Hey, Defne?"

BENİ BULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin