Bölüm 7
Selamlar, gençlik : ) Bu bölümler baya erken geliyor, çünkü haftaya bölüm atamama ihtimalim var. Umarım severek ve beğenerek okuyacağınız bölümler olmuştur. Yorum ve eleştirilerinizi de bekliyorum. Hatalarım- kusurlarım affola. Sevgiler : *
Genç kadın, çantasından not defterini çıkarıp, sıcak havanın iyice belirginleştiği minibüsün içinde yüzüne doğru sağa sola sallamaya başladı. O minibüsün içinde olduğuna, dahası telefonuna girmiş olduğu adrese doğru gittiğine inanamıyordu. Elif ve Nur'un ardından önce kumsala inmeye karar vermişti. Sonra hangi akla hizmet araştırma yaptığı sitelere tekrar girmiş, kayıp kızın adresini bulmuş ve hızla giyinip kendini evden dışarı atmıştı. Minibüse binmeden önce de arkasını iyice kontrol ederek Bulut'un onun peşinden gelip gelmediğine bakmıştı. Gelmiyordu.
Kızlar yanından ayrıldıktan sonra yüzüne taktığı maskesinin altında kalan ifadesini artık saklamaya gerek görmüyordu. Kendine de yalan söyleyemezdi ya! Kalmasının nedenini; kendi kendine de dinlenmek için olduğunu söyleyebilirdi. Fakat... Değildi işte! Şükran, kafasının içine de kâbuslarına da yapışıp kalmıştı.
En azından ailesinin yanına gider, onlara kızları hakkındaki gelişmeleri sorar- o ana kadar kızın ailesine karşı ne kadar tuhaf kaçacağını düşünmemişti- kendi gönlünü rahatlatır, belki bu durumdan da tamamen sıyrılırdı. Minibüsün içindeki dört yolcudan biriydi. İkisi kendisi bindikten beş dakika sonra binmiş, diğeri de şoförün yanındaki koltukta oturmuş, adamla sohbet ediyordu.
Kıymet, ineceği yeri kaçırmamak için sürekli olarak telefonunu takip ediyordu. Altı dakika kadar daha ilerleyeceğini belirten ekranındaki dakikalar azalırken, birden içine geri dönme isteği doğmaya başlamıştı. Ne halt ediyordu ki? Yani... Cidden. Kızı tanımıyordu bile. Merak edip araştırması; evet! Kâbusunda gördüğü kızın kayıp ilanını gördüğünde ürkmesi; evet! Ama kızın evine ziyarete gidip ailesiyle konuşma isteği? Bu, tam bir saçmalıktı. Yine de bir dakika sonra o minibüsten inecek ve kızın ailesiyle –hala oradalarsa- görüşecekti.
İnmeden önce minibüs şoförüne gideceği yer hakkında birkaç soru sordu ve adamdan tuhaf bir bakış kazanmasının ardından tam olarak nereye gideceğini öğrenmişti. Anayoldan ve sahil şeridinden ayrılıp, içerilere doğru ilerledi. Fındık bahçelerinin yanında geçti. Sonra da karşısına çıkan kulübe tarzı köy evine ilerlemeden önce derin bir nefes aldı. Tellerle çevrelenmiş bahçenin girişine giderken çantasından bir saç tokası çıkarıp saçlarının başının tepesinde gelişigüzel topladı. Sıcaktan bütün saçları ensesine yapışmıştı.
Evin taşlı yoluna giren kapıya ulaşmıştı ki, evden on altı, on yedi yaşlarında olduğunu tahmin ettiği bir genç kız çıktı. Elinde, leğen kemiğine koyduğu bir çamaşır sepeti vardı. Başını kaldırdığında Kıymet'i fark etti.
"Birine mi baktın, abla?" Merakla, boşta kalan eliyle saçlarını geriye savurarak Kıymet'e doğru ilerledi.
"Şükran Gündoğan'ın yakınlarıyla görüşmek istiyordum?" Hafifçe gülümsedi.
Genç kızın elindeki sepet kayıp yere düştü. İçindeki kıyafetler de olduğu gibi toprak yola saçıldı. "Polis misin?" Hızlı, ancak dengesiz adımlarla Kıymet'e doğru ilerledi. "Haber mi var?" Eliyle, bahçenin giriş kapısına tutunup destek alıyormuş gibi görünüyordu.
"Hayır. Hayır. Ben-" Genç kadın, bir an kendisinin kim olduğunu söyleyemedi. Aklına gelen ani bir fikirle, "Araştırma yapıyorum," diye uydurdu. Beceriksizce gülümsedi. "Kayıp insanlarla ilgili bir araştırma."
Genç kızın omuzları hüsranla çöktü. Yüzünden acı ifadesi gelip geçti. "Ben de ondan bir haber var sandım."
"Gazetede okudum, hala kayıp mı onu merak ediyordum." Geldiğine ve genç kızı böylesine bir üzüntüye soktuğuna pişman olmuştu. Ona dikkatle baktığında fazlasıyla Şükran'a benzediğini fark etti. "Özür dilerim." Kızın acısını deşmesi kendini o kadar huzursuz etmişti ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ BUL
General FictionBirazcık polisiye, birazcık korku, birazcık gerilim ve çokça aşk kokan bir hikayemiz var :) Sevgiler... "Neden hep böyle olur olmaz işlerin içinde buluyorum seni?" "Belki kahramanım olmanı istiyorumdur." "Kahramanın olmak istemiyorum. Kocan olmak is...