Bölüm 17

431 101 100
                                    


Bölüm 17

Herkese iyi günler : ) Yine kısa bir ara buldum ve bölümü elimden geldiğince düzenledim. Umarım severek, beğenerek okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi de bekliyorum. Hatalarım-kusurlarım affola, sevgiler : ) : *

Maun rengi lambri ile kaplanmış odanın içindeki tek kişilik pirinç yatağın üzerinde birbirine dolanmış iki bedenden birinin gözleri yarı kapalı bir şekilde karşısındaki duvara kilitlenmişti. Henüz birkaç dakika önce bilmem kaçıncı kez çalan telefonun sesine uyanmış, ancak olduğu yerden bir milim kıpırdamıyor, aslında sert nefes dahi almamaya çalışıyordu.

Ona, bir can simidine sarılmış gibi dolanan kadının derin bilinçsizliği, yüksek sesli telefon melodisiyle bile bölünmemişti. Eh, o da genç kadın uyanana kadar kıpırtısız duracaktı. Zor bir gece geçirmiş, sabahın erken saatlerinde yatmışlardı. Siyah, beyaz renklerde olan basit duvar saatine göre sadece dört saat uyumuşlardı. Kendisi mesleği gereği düzensiz uyku saatlerine de uykusuzluğa da insanın kalbini deşen cesetlerin getirdiği travmalara da oldukça alışıktı.

Ve Kıymet'in ne kadar sarsıldığını tahmin etmeye çalışsa da muhtemelen yanından bile geçemezdi. Evet, bunun için her iç çekme isteğini bastıracak, boğazına yapışıp kalan kaşıntıyı görmezden gelecek, pozisyonunu da bir milim bile kıpırdatmayacaktı. Zaten genç kadın uyandığında muhtemelen aynı şokları bir kez daha yaşayacak, aynı ağır hislerin üzerinden bir kere daha geçecekti. O ağır yumruğun sersemletici darbesini tekrar yiyecekti.

Ve muhtemelen de sürekli çalan telefonunun diğer ucunda Kıymet'in, haberleri görüp onu merak eden arkadaşları olmalıydı. Ya da ailesinden herhangi biri... Yoksa bu ısrar başka neden olabilirdi ki? Keşke onun telefonunu da kendisininki gibi titreşimde bırakmış olsalardı. Gözlerinin önüne aniden bodrum katındaki anlar düştü. Boğazı hafifçe gerilirken, istemsizce dişlerini sıktı. İçinde yaşadığı duyguları, dışarı aktarmamaya o kadar alışmıştı ki, genç kızın ölmüş bedenini gördüğü andan itibaren katlanarak artan öfkesini yine sessizce içinde yaşıyordu. Öfkesine dair tek belirtisi; sıktığı dişleriyle belli belirsiz titreyen yanaklarıydı. Yine de bu öfkeyi bile o anda kendilerinin dışında bırakabiliyordu.

Her ne kadar olayın üzerinde çalışan ekiple birlikte olmak için can atıyor olsa da o istek; her saniye onunla sarmalanmış havayı içine çekmenin, sıcak bedeniyle kendi bedenini dağlamanın, genç adamın bedeninin üzerine gelişigüzel attığı bacağının eziyetinin ve Kıymet'in çok çok gerisinde kalıyordu. Dışarıda kıyamet kopsa; onun için tenine vuran alçak sesli soluklardan, göğsünü gıdıklayan saç tellerinden daha az sarsıntı yaratırdı. O anda bir fanustaydı ve ne yaşanmış olursa olsun hepsini fanusun dışında bırakıp, anın keyfinde yüzüyordu.

Birkaç dakika sonra yeniden başlayan telefonun sesiyle birlikte, yanındaki beden kıpırdandı. Bulut, başını eğerek gözlerini genç kadının huzursuz yüzüne dikti. Kıymet, tekrar kıpırdanırken genç kadının kaşları da derince çatıldı. Yüzü ağlamaktan resmen şişmiş, dudakları da gerginlikle sürekli dişleyip durduğu için berelenmişti.

Genç adam, gözlerini yüz hatlarından ayırmazken, dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. Onu beğenmediği tek bir an var mıydı? Hoşuna gitmeyen tek bir çizgisi? Hem içiyle hem dışıyla dudak büktüğü tek bir noktası var mıydı? Kavgacı halinden, hafif, tek bir dokunuşuna duyarlı bedeninin titreyişine, katı dürüstlüğünden, utançtan yanakları kızarmış haline, gururuna, aşkına, mantığına ve sağduyusuna... Kıymet'e her haliyle hayrandı ve onu Kıymet yapan her şeyine de bayıla bayıla düşmüştü.

Genç kadın, huzursuz bir ses çıkardı ve olduğu yerde kıpırdandı. Bulut'un istemsizce dudaklarından kaçan inlemeyle, genç kadının yumruk olmuş eli aniden göğsündeki baskısını artırdı. Ve genç kadının şaşkın, uykulu ve dağınık yüzü Bulut'un göğsünün üzerinde yükseldi. Kıymet, gözlerini iki kez kırpıştırdı. Bakışları genç adamın keyifli yüz hatlarından aşağıya, bedenlerine kaydı. Boğazını temizlerken hızla doğrularak bedenlerini ayırdı ve dizlerinin üzerine oturdu. Yüzünde utanmış bir ifadeyle bir eli gergince saçlarının arasından geçti.

BENİ BULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin