Bölüm 3

689 138 35
                                    


Bölüm 3

İyi akşamlar :) Aslında bölümler Çarşamba günleri, ancak bu konuda istikrar sağlayamıyorum hiç. Erkenden iki bölüm atmak istedim. İki bölüm olması da hikayenin bir süre geçmiş ve gelecek arasında geçiş yapmasından, kafa karışıklığını dağıtmak için. Umarım severek okursunuz. Hatalarım- kusurlarım affola :) Sevgiler :*

Dört Yıl Önce

Gürültülü, hafif karanlık barın girişi yeni gelenlerle birlikte kalabalıklaşmış, adım atmak neredeyse imkânsız hale gelmişti. Siyahlar içindeki adam, bu kalabalıktan sıyrılmış, başı hafifçe ileriye doğru uzamış, gözleri barın içindeki müşterileri tarıyordu. Aradığı adamı bulamadığında dişleriyle yumruğunu aynı anda sıktı. İçinden de bir lanet okudu. Tam, bardan çıkıp gitmeye karar vermişken aradığı gencin sevdiği kızın, bir grup gencin oturduğu bir masada olduğunu fark etti.

O da iş görürdü. Hatta belki daha da iyi olurdu. Çoğunlukla beraber gezindikleri için kızı yalnız yakalamak oldukça güçtü. Kendisi de gence mıknatıs gibi yapışık gezdiğinden imkânsıza yakındı. Yetişkinliğe adım attığından beri kendisiyle çok ilgili biri olmamıştı. Ama kızların onu yakışıklı bulduğunu biliyordu. Uzun boyluydu. Mavi gözlü, bronz tenli, kumral saçlı, mesleği gereği de atletik bir adamdı. Hatırı sayılır bir de kız arkadaş geçmişi vardı. O sıralar bilerek biraz kilo vermişti. Fakat bu zayıflık onda kötü durmamıştı. Sadece pantolon bedenini değiştirmişti. Eğer kızın arkadaşlarından birini kafalamak isterse... Kafalardı. Onların çevresinden bir sevgili edinirse muhtemelen daha kolay olurdu. Ancak bir sevgili de kendisinin ayağına dolanırdı. Her neyse...

Derin bir nefes aldı. Cebinden çıkardığı sakız kutusunun içinden bir tane sakız alıp ağzına attı ve çiğnemeye başladı. Hedefe kilitlenmiş ilerlerken daha kısa olduğu için dans pistinin ortasından ilerlemeye karar verdi. Onun kaybedecek bir dakikası bile yoktu.

Fakat... Kucağına bir şey düştü. Hayır, bir şey değil. Bir kız düşmüştü. Kolları tamamen kendinden bağımsız halde kıza dolandı, ikili birlikte geriye doğru bir adım kadar sendelediler fakat Bulut, sonunda genç kızı da kendisini de dengede tutmayı başarmıştı. Ve sonra aniden eli yanmış gibi kızı aniden bıraktı. Çünkü yanmasa da çarpılmıştı. Başını eğip önce şaşkınca ellerine, ardından da kıza baktı. Bu sırada da ağzında olduğunu unuttuğu sakızı yuttu. Siktir. Kız, kaşlarını da ellerini de havaya kaldırmış bir şeyler söylüyordu.

Dalgalı koyu renk saçları omzunun iki yanından salınmış, hafif makyajlı yüzünde hem şaşkın hem de merak dolu bir ifade vardı. Bulut, öylece durdu. Birileri dans ederken ona çarptı, hafif öne doğru itildi fakat tüm bunların farkında değildi. Kızın mavi olduğunu bildiği gözlerinden aşağıya doğru kendisini durduramadan iniyordu. Gerdanına bir sürü takı aynı anda takılmıştı. Üzerinde kolsuz bir bluz, file bir çorabın üzerine giydiği bir şort ve dizlerine kadar gelen çizmeler, bileklerinde yine bir sürü bileklik...

Tekrar yukarıya çıktı. Kızın ağzı kıpırdıyordu. Sanki hafif gülüyormuş gibi. Dudaklarının iki köşesinin hemen üstünde hafifçe içe göçmüş çukurları vardı ve giderek daha da belirginleşiyordu. Bulut, başını sertçe iki yana salladı.

Genç kız, hala elleri havada özür diler bir halde dururken, "İyi misin?" diye merakla sordu. Muhtemelen bunu ilk defa sormuyordu.

Bulut, bir adım öne attı. "Beni çarptın!"

Kıymet, "Sana çarptım," diye onu düzeltti.

"Hayır! Beni çarptın. Resmen. Ucu açık bir kablo gibi ve 1000 watt!" Yarım eldivenli ellerini havaya kaldırırken müziğin sesini bastırmak için sesleri oldukça yüksek çıkıyordu.

BENİ BULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin