Bölüm 15

480 111 103
                                    


Bölüm 15

İyi akşamlar, gençlik : ) Elimde olan son hazır bölümü de atıyorum : O Oldukça da uzun bir bölüm. Yoğun haftalar geçiriyorum, ama bulduğum ilk fırsatta da elime kalemi alıyorum. Bölümleri sizlerle paylaşmak, tepkilerinizi ve merakınızı görmek çok keyifli, çok heyecanlı ve gerçekten çok mutlu oluyorum. Onun için de kısa sürede yazıp sizinle buluşturmak istiyorum. Umarım severek, beğenerek okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Yorum ve eleştirilerinizi de bekliyorum. Hatalarım- kusurlarım affola. Sevgiler : *

Kıymet, biraz önce Bulut'un getirdiği buz gibi sodadan kocaman iki yudum aldı. Karasu'nun insan nüfusunun iki katına çıktığı bir zamanda ev bulmak kolay değildi. Hele de Bulut'un istediği gibi bir ev bulmak çok daha zordu. Adam site içinde olsun istiyordu. En fazla üç katlı olsun istiyordu. Kapı kilitleri sağlam olsun, güvenliği olsun ve kalacakları bina kalabalık olsun... Tüm bunların hepsini bir arada bulabilmek için de sadece öğle yemeği için mola vermişler, o sırada da sürekli telefon görüşmeleri yapmışlardı. Bir de Bulut, bir kırtasiyeye girmiş, telefonuna gelen bilgilerin çıktısını almıştı.

Yorulmuş, sıcaktan bunalmış, aslında banyo yapacak hali dahi kalmamıştı. Ama tenindeki yapışkan hisle ölse yatağa girmezdi. Dairenin iki yatak odası, Amerikan mutfaklı bir salonu, geniş banyosu ve en güzeli de harika bir terası vardı. Kıymet, büyük yatak odasına eşyalarını yerleştirmiş, diğer oda da Bulut'a kalmıştı. Şanslarına daire de bir gün önce temizlenmişti. Ve daha önce kaldıkları binadan çok çok daha iyiydi.

Gözlerini, karşılıklı oturdukları masadan kaldırdığında Bulut'un bakışlarıyla buluştu. Adam sırıtıyordu. Gözleri de ağzı da hatta yüzünün her bir milimi sanki eğlencesine eşlik ediyordu.

Kıymet, asabi bir tonla, "Sırıtmayı kesecek misin?" diye sordu.

Bulut, parmaklarını kıvırıp dudağının üst kısmına yerleştirdi. Boğazını temizledi. Ancak çok da etkili olmadı. Gözlerinin kenarında hala gülüşünden kalma kırışıklık duruyordu. "Deniyorum." Adamın sesi de boğuk geliyordu. Tekrar boğazını temizledi. "Ama bir süre daha başarılı olabileceğimi sanmıyorum."

"Seni bu kadar eğlendiren ne?" Kıymet, bu soruyu gayet ciddi sormuştu. Evin içine girip de kendilerini serin terasa atana kadar Bulut da gayet ciddi duruyordu. Hatta ev bulmak için yaptığı görüşmelerin arasında kendi çalışma arkadaşlarıyla da görüşmüş, onlardan bazı taleplerde bulunmuştu.

"Eğlenmek?" Bulut, şaşırmış bir görüntü sergilemeyi başardı. Dirseğiyle kolunu kaşır ve bakışlarını da kendi parmaklarına dikerken "Bu, eğlenen bir sırıtma değil, güzellik!" dedi. Bakışları tekrar Kıymet'e çevrildi. "Saf, mutluluk."

Kıymet, onunla aynı dairede ve aynı masada karşılıklı oturduğuna inanamıyordu. Eğer ona davranışının ve ayrılıklarının nedenlerini anlatmamış olsaydı, Bulut, Kıymet'e her türlü mesafeden uzakta kalmış olurdu. Kıymet, hangi tür tehlikeli işin içinde olmuş olursa olsun! Fakat bir şeyler söylemişti ve genç kadının demirden kalbini kendi ateşinde usul usul eritmeye başlamıştı. Ne kadar karşı koymayı isterse istesin başarılı olamıyordu. Elbette direnecekti. O Kıymet'ti. Hem de demirden kalbinin son noktası eriyene kadar...

Çenesini havaya dikti. Yüzünde yapmacık olduğu tamamen belli olan bir mutsuzluk ifadesi vardı. "En azından birimiz mutlu!" Adamın yüzündeki ifadeyi kaçırmamak için gözlerini kırpmadan, doğrudan bakıyordu.

Bulut'un dudaklarındaki geniş gülümseme azaldı, fakat solmadı. Bakışları ise aniden parladı. İşte o anda gerçekten eğleniyordu. "Yalancı!" diye mırıldandı.

BENİ BULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin