Bölüm 13

535 121 66
                                    

Bölüm 13

İyi geceler : ) Fazla kontrol edemeden attığım bir bölüm oldu. Umarım keyifle okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Hatalarım- kusurlarım affola. Sevgiler: *

Genç kadın, şezlongun üzerinden havluyu alıp, ıslak bedenine sardı. Kulağını da yana eğip hafifçe salladı. İçine dolan su yüzünden kulağı sanki sağır olmuştu. Haftanın ortasıydı, güneş çok güzel parlıyordu ve deniz çarşaf gibiydi. Tüm bunların birleşimi Kıymet'i balkonda içtiği kahveyi yarıda bırakmaya ve kumsala indirmeye itmişti. Verdiği karardan da çok memnundu.

Yerine henüz yerleşmişti ki, yanında bir karaltı belirdi. Hafta ortası olmasına rağmen aşırı bir kalabalık kumsalı esir almıştı. Umursamadan güneş gözlüklerini takıp, daha rahat bir pozisyon bulabilmek için kıpırdandı. Hemen yanı başından yükselen müziği duyduğunda başı hızla o yöne döndü. Genç adam, dudaklarında hafif bir gülümseme, gözlerinde canlı bir parıltıyla ona bakıyordu.

Alçak sesle, "Selam," dedi.

Kıymet, ona çok kısa süre daha baktı. Şapkasının üzerinde, Bulut'un kendi el yazısıyla yazdığı cadaloz kelimesini gördüğünde de başını hemen diğer yana çevirdi. Sanki kumsalda oynayan çocukları seyrediyormuş gibi görünmeye çalışırken yutkundu. Bu, onun yanında olduğu zamanlarda istemeden yaptığı bir hareketti. Adam hep yutkunmasına neden oluyordu. Öyle ya da böyle... Fakat adamın telefonunun hoparlöründen yükselen şarkının sözleriyle de elinde olmadan gülümsedi. Tabi, bunu ona belli ederse kendisini denize atar bir daha da çıkmazdı.

Manga. Yine yeni yeniden.

Daha sonra şarkıya adamın sesi de eşlik etmeye başladı. Bir süre söyledikten sonra da aniden susup iç çekti. Kıymet, hala ona bakmıyordu. Fakat kısa süren suskunluğunun ardından yumuşak sesini gayet iyi duymuştu.

"Hadi, beni yine sev."

Nasıl oluyordu bu? Nasıl bir ses tonu birkaç kelimelik cümleyi satırlar dolusu bir paragraf anlatmış kadar yoğun hissettirebilirdi. Kıymet, bir tepki vermeyecekti fakat kendine engel olamadı. Başını çevirip kaşlarını kaldırırken orta parmağını kaldırdı.

Bulut, genişçe gülümserken arkasına yaslandı. "Bu, neredeyse iyi bir başlangıç!"

Genç kız, tekrar diğer tarafa dönerken nefes gibi bir sesle mırıldandı. "Ben, öyle demezdim."

Adam, anında "Ben diyorum," dediğinde, başını öyle bir hızla çevirdi ki, boynundan bir kütürdeme sesi geldi. Kendisini nasıl duymuş olduğunu anlayamamıştı. Dudaklarından ufacık bir ses dahi çıkmamıştı. Denizin, insanların, büfeden gelen seslerin ve Bulut'un telefonundan yükselen sesin arasında kendisini duyması imkânsızdı. Belki de dışından söylemişti. Bulut, onun şaşkınlığının farkında değilmiş gibi mavi camlı güneş gözlüklerinin ardındaki gözlerini, top oynarken kavga eden çocuklara dikti. Kıymet de başını diğer tarafa çevirdi.

Ona bakmayı reddettiği iki saatte, yan yana hiç konuşmadan dalgaların sesini ve kalabalığın gürültüsünü dinlediler.

***

Bulut, kapıdan çıkmadan hemen önce portmantonun aynasında kendisine şöyle bir baktı. Parfümüne uzanıp kıymetin en sevdiği kokuyu abarta abarta her yerine sıktı. Dudağında hafif bir oynama olurken düşünceyle elindeki şişeye baktı Zaten her şeyleri abartılı değil miydi? Tanışmaları, bakışmaları, sevmeleri, ayrılmaları... Parfüm şişesini yerine koyup evden dışarı çıktı. Nefesini dışarı verirken ilk çıkma teklifini edecek bir çocuk kadar heyecanlıydı. Tam merdivenleri çıkmış genç kadının kapısına vurmak üzereydi ki kapı aniden açıldı.

BENİ BULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin