Bölüm 5
İyi akşamlar, gençlik : ) İki bölüm birden gözden geçirmişken yine iki bölüm birden atayım dedim : ) Daha sonra bunlar tek bölüm olacak tabi. Ama hikâyenin başları biraz karışık onun için böyle atmak istedim. Ve yine bugün Çarşamba değil. Umarım seveceğiniz bölümler olur. Hatalarım-kusurlarım affola. Sevgiler: *
Kıymet, soğuk birasından bir yudum alıp karanlıkta kalan denizi seyre daldı. Arkadaşları dışarı çıkmışlardı, ancak tüm ısrarlarına rağmen onu ikna edememişlerdi. Çıkacak hali yoktu. Kumsalda –şükürler olsun ki Bulut yoktu- uzun dakikalar geçirmişler, ardından da eve gelip akşam yemeğine kadar uyumak için uzanmışlardı. Fakat Kıymet, tekrar aynı kâbusu görmüş, bu defa çığlık atmamıştı. Ancak öylesine terlemiş, korkmuş bir halde yataktan fırlamıştı ki, ondan birkaç dakika önce uyanıp telefonuyla ilgilenen Nur'un aklını almıştı.
Arkadaşları kâbuslarını Bulut'un ortaya çıkışıyla bağdaştırıyorlardı. Fakat ilgisi yoktu. Yine aynı kız yatağının ayakucuna gelmiş, onu sarsmış ve bu defa ağzını açtığında bir şeyler söylemişti. Tuhaf, kulak tırmalayan sesiyle, "Beni bul!" demişti. Kâbusundan sonra kalkmış, kızları beklemeden yemek hazırlamaya başlamıştı. Kafasını bir şeylerle meşgul etmesi gerekiyordu. Başka türlü aklını kaçıracak gibi olmuştu. Ancak ne kadar kendini meşgul ederse etsin, kâbusunun hemen ardından simitçi çocuğun sözleri aklına gelmiş ve yer etmişti.
Kaldıkları binaya tatil için gelenlerden bazıları geceleri çığlıklar atıyor, ikinci günün sonunda da ya tatili yarıda kesiyorlar ya da başka bir daire kiralıyorlardı. Bina da bu yüzden, yazın en yoğun zamanlarında bile çoğunlukla boş oluyordu. Masanın üzerine uzanıp sigara paketinden bir sigara aldı. Çakmağıyla yaktıktan sonra dudağını ısırdı. Bu, ne anlama geliyordu? Mantıklı bir açıklaması olabilir miydi? Ya da en basitinden kafayı üşütüyordu. Bir kâbusa bu kadar takılması saçmalıktı, fakat elinde değildi. Belki de simitçi çocuk Kıymet'in çığlık attığını öğrenince onunla alay etmişti. Biraz daha düşününce bunun daha da olası olduğu fikri aklına daha çok yatıyordu. Bu düşünce onu biraz daha rahatlatınca hafifçe güldü. Genç bir çocuğun oltasına gelmişti resmen. Ama oltaya gelmiş olması, diğer düşüncelerinden çok çok daha iyiydi. Delirmekten ve ona musallat olmuş olan her neyse ondan...
Bir anda aşağıdan gelen sesle birlikte yüzünde acı bir ifade belirdi. Bulut'tan tüm gün ses çıkmamıştı. Fakat o anda yine balkona hoparlör koymuş, Toygar Işıklı'nın Çok Geç adlı şarkısını sonuna kadar açmış, karanlığa karışmasına ve Kıymet'in ruhuna ardı ardına darbeler vurmasına izin veriyordu. Sigarasını kül tablasına bıraktı. Bir eliyle saçlarını arkaya doğru taradı ve ardından elini alnına dayadı. Ve ister istemez şarkıyı dinlemeye koyuldu.
Genç kadın, bir dakika sonra arkasına yaslanırken gözlerini kapadı. Artık, onunla ilgili ya da doğrudan onun olduğu her andan sonra gözlerinin kıyısında hazır bekleyen damlalardan bir iki tanesi peş peşe yanağından aşağıya yuvarlandı. Şarkının sözlerinin her kelimesi onu daha dibe çekiyor, yüreğini söken adamın orada durmuş, soluk alıp veriyor olduğunu bilmek kendisini allak bullak ediyordu. Onu ne kadar düşünmemeye çalışırsa çalışsın, aklının bir köşesi daima ona adanmış, her düşüncesinin arkasında bir hayalet gibi kendini belli ediyordu.
Şarkının son sözleri 'kalbine bir bak, ben oradayım' diyerek biterken, genç kadın hiç istememesine rağmen dudaklarından bir hıçkırık kaçırdı. Sonra da adamın şarkının son sözlerine karışan sesini duydu.
"Ben hala oradayım,"
Buna öylesine inanır geliyordu ki sesi, Kıymet bunu kırmak istedi. Ancak kendi sesine güvenemiyordu. Ve adamın haklı olduğunu bilmek onu daha iyi yapmıyordu. Kalbine dönüp baktığında orada adamdan başka kimse yoktu. Her ne yapmış olursa olsun kahrolası yerini öyle sağlamlaştırmıştı ki, bir milim bile kalbinden uzağa gönderememişti. Nasıl olabilirdi? Nasıl kendisine böylesine bir acı yaşatmışken adama olan sevdası aynı şekilde sapasağlam yerinde durabilirdi. Bu, gururunu öyle bir kırıyordu ki, bazen kendisinden tiksiniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ BUL
General FictionBirazcık polisiye, birazcık korku, birazcık gerilim ve çokça aşk kokan bir hikayemiz var :) Sevgiler... "Neden hep böyle olur olmaz işlerin içinde buluyorum seni?" "Belki kahramanım olmanı istiyorumdur." "Kahramanın olmak istemiyorum. Kocan olmak is...