Bölüm 34: kurban psikolojisi

175 24 2
                                    


Eleine Reyhan'ın üç gündür kendinden kaçındığının bilincinde olduğundan üzgündü, hatta çokça kırgındı da. Barzan Mirza da küçük kızın şokunu atlarabilmesi adına sevgilisiyle dışarda veya kendi dairelerinde vakit geçiriyordu. Eleine'i zor durumda bırakmak en son isteyeceği şeyken durum ortadaydı.
"Eleine güzelim lütfen bu kadar dert etme. O da kabullenecek ve bir gün durup şu halinize güleceksiniz." Genç kadın yorgunlukla biraz da bıkkınca göz pınarlarını ovaladı. Bunu yaparken göz kapaklarının öetülüp kurpiklerinin yanaklarına gölgeler düşürmesi de narin parmaklarının kıvrılıp bükülmesi de adama büyüleyici geliyordu.
"Bilmiyorum Mirza. Reyhan kadın erkek ilişkilerine karşı çok farklı bir tutum içerisinde. Yaşadıkları sanki onun içinde bir şeyleri parçalamış gibi. O yüzden ilişkimizin onu ürküttüğünü düşünüyorum. Bense kırılıyorum. Bu tavrı sandığımdan çok dargınlık ekiyor içime." Barzan Mirza genç kızın mesafesinin tek sebebinin iliskileri olmadığını zaten fark etmişti. Bunun bir kadın ve erkek arasında olabilecekleri yeniden kabullenmenin bir aşaması olduğunu düşünüyordu. Unutmayı ya da görmezden gelmeyi seçtiği aşk, cinsellik ne varsa hepsini yeniden tanıma sürecindeydi. 

Reyhan için mesele ne Eleine ne Barzan Mirza'ydı. Mesele Reyhan'ın geçmişindeki adam ve bugün onun kapılarını zorlayan Semih'ten başkası değildi. Semih'in getirdiği duyguların yüzüne çarpılması ikisinin ilişkisiyle olmuştu. Dünya üzerinde kadın ve erkek diye iki tür vardı. Ezelden beri birbirini sevmenin farklı türlerini keşfediyorlardı. Ve Semih bir erkekti. Yakışıklı, güçlü hatta çarpıcı bir erkekti ve iyi bir adamdı. İşte Reyhan'ın reddettigi buydu. 
"Eleine... Reyhan bence Semih'ten hoşlanıyor. Ya da bilmiyorum beğeniyor veya her neyse işte! Mesele sen veya ben değiliz. Mesele ikimizin arasında olanların ikisi arasında olabileceğini fark etmesi bana kalırsa. Ve bundan korktuğuna eminim." Çayını masaya bırakan Eleine hayretle sevgilisine döndü. Semih ve Reyhan... evet bir gün olabileceğini ummuştu ama o günün bu kadar yakın olduğunu fark etmemişti.
Yüzüne savrulan saçı geriye atıp açık olan pencereyi kapatmak için ayaklandı. Öğle arasını bitiren askerler yavaş yavaş yemekhaneden dağılıyordu. Bu güruhu izlemeyi bırakıp sert esen rüzgârı germek için camı usulca kapattı. Arkasını döndüğünde üniforması içinde kendisini izleyen adamla göz göze geldi. Barzan Mirza'yı üniformalı görmeyi ne kadar sevdiğini söylemiş miydi? Söylemediyse bundan sonra dile getirmeye hazırdı. 

Adamın vücudunu saran yeşil kamuflaj, omzunda binbaşı rütbesini gösteren apoletler, sağ omzuna takılmış bordo beresiyle tam bir doğal afetti. Her ne kadar aktif görevdeyken sevdiği kirli sakalları gitse de o sakalların gölgesi bile yüzüne çarpıcı bir yakışıklılık veriyordu.
"Reyhan'ın bir ilişkiye hazır hissetmesini geç hoşlanmaya bile hazır olduğundan emin değilim. Korkusu olabilecekler mi, yoksa olamayacaklar mı bilmiyorum ki. Çocuklu bir kadın olmasının kendisini sevilmez kıldığını düşünüyor. Sevilse bile kabul edilebileceğine ihtimal vermiyor. Bütün bunlar bir yana, oğlunu kan bağı olmayan bir adamla büyütmekten de ödü kopuyor. Semih de eğer ondan hoşlanıyorsa isi çok zor." Adam sevgilisinin bu sözlerine bir yorumda bulunmadı. Başka bir erkek olsa Eleine'in fazla korumacı olduğunu düşünebilir veya kendisi ile ilgilenmesini isteyebilirdi ama Barzan Mirza kesinlikle öyle bencil bir adam değildi. Eleine'in derdine içtenlikle ortak oluyordu.
"Senin de kafanı şişiriyorum asker."
"Eee psikolog hanım terzi kendi söküğünü dikemezmiş. Ben de terzin olmaya gönüllü olduğuma göre... hem iyi günde kötü günde değil mi bu iş?" Diyerek noktayı koyup onun yanına yürüdü. Eleine'in rujunu bugün üçüncü kez bozmaya kararlı bir ifade takınmıştı. Genç kadın ise hem sözlerden etkilenmiş hem de onun sevgisinden ötürü duygulanmış haldeydi ve burnunun direği sızlıyordu. Barzan Mirza sulugöz sevgilisini öpmeden önce belinden tutup kendine çekti.
"Reglin yakın değil mi?" Diyerek burnunu boynuna sürttü. İşte bu Eleine'i şaşırtmıştı. Adamın kendi özel günlerini takip ettiğine inanamıyordu. Elini saçlarına götürüp yüzünü iyice kendine çekerken hayretini dile getirdi.
"Takip etmiyorum yavrum. Hissediyorum. Duygusallaşıyorsun. Zaten uç bir insansın ama regl öncesinde ve regilken duyguların iyice uçlara çıkıyor. Bence bu zamanı iyi değerlendirmeliyiz. Perhiz öncesi beni tamamen doyurman lazım!" Bu cümleyle Eleine kendini kıkırdamaktan alamadı. Barzan Mirza'nın bitmek bilmeyen açlığını doyurabileceğine inanmasa da kesinlikle zamanı iyi değerlendirmeleri konusunda ona katılıyordu. Kapı tıklatılınca Barzan Mirza oflayarak başını çekip kalorifer peteğine yaslandı. Eleine içeri davet ederken ikisinin kalorifer önünde sohbet eden iki insan portresi çizdiğine inanıyordu; ama Albay Erdal iceri girince şòyle bir duraklayıp ikisine bakmış ve yüzünde anlayıs olan bir ifade belirmişti. Eleine yanında hazırola geçen adamdan uzaklaşarak Albay Erdal'a doğru yürüdü.
"Hoşgeldiniz komutanım." Elini uzattığında kırk yılda bir gördüğü adamın ne sebepten burada olabileceğine dair fikir yürütüyordu. Adam en başta Eleine'den rahatsızlığını belli etmiş mesafesini korumustu. Ancak yavaş yavaş işindeki yetkinliği ònyargıları kırıp buzları eritmişti. Eleine'in elini sıkarken artık samimiydi.
"Hoşbuldum Eleine Hanım." Adam sonra Barzan Mirza'ya dònüp "Rahat asker!" Dedi. Barzan Mirza "Sağol komutanım!" Derken Eleine bu her seferinde hayret ettiği formaliteye şaşkınca tepki vermemek için ifadesini korumaya gayret etti. Barzan Mirza'nın esas duruştan rahata geçişi ona şöyle bir dönüp bakmasına sebep olsa da tekrar dönüp albaya baktı.
"Sizi dinliyorum komutanım."
"Binbaşı bizi yalnız bırak." Barzan Mirza askeri selamı verip tam tekmil kapîya yürüyüp çıktı. Burda demiri kesen emire alıştığından Eleine sevgilisinin çoktan gittiğini biliyordu.
"Binbaşı ile yakın olmanıza sevindim."
"Öyle mi albayım?"
"İlk tanışmamızda size sert davrandığımı biliyorum, lakin siz çoktan kendinizi kanıtladınız. Ayrıca binbaşının yeniden bir kadına aşkla bakabiliyor olması minnet sebebim." Eleine teşekkürle başını salladı. Sonra adama koltukları gösterirken kendisi telefona gitti.
"Ne içersiniz komutanım?"
"Lütfen Eleine Hanım ben bir şey almayayım sağolun. Siz de oturun lütfen."
Eleine de adamın karşısına oturdu. Gülümsemesi sakin ve sabırlıydı. Bu da adamın dilini çabucak çözdü.
"Çocuk psikolojisinden anlıyor musunuz bilmiyorum ama benim kızım bir çocuk evlat edindi. Pek tatlı bir şey yumurcak ama yaraları derin... konuşmuyor bir deliğe saklanıyor çıkmıyor, kendine yaklaştırmıyor." Diyerek başlayıp küçük yaşta ailesi tarafından istismara uğramış çocuğun bilhassa üvey babasından sebep erkeklere karşı çok ürkek olduğundan ve yaşadığı kötü şeylerden bahsetti.
Eleine travmalar konusunda uzmanlaşsa da çocuklar bambaşka bir konuydu. Yine de temel şeylerden bahsetti. Çocuğun çevreyi tanıması için bir süre kendi haline bırakılmasından, iletişimi tek taraflı olsa da devam ettirilip güven adımları atmaktan bahsetti. Zamanla çocuk kendini güvende hissettikçe adım atacaktı. Hemen yanına bir psikolog da götürmek mümkün değildi zaten. Böyle özel çocuklar yabancılara karşı temkinli olurdu. Yemeği masada bırakıp kendi haline bırakmak en iyisiydi. Belki başta çocuk yemeği alıp tekrar saklanırdı ama zamanla o masada yemeye alısırdı.
Uzun uzun konuştular. Ve Eleine Ankara'da seminerlerde tanıdığı iyi olduğundan da emin olduğu bir pedegogun iletişim kartını verdi.
"Lale Hoca alanında uzmandır albayım. Üstelik böyle özel çocuklarımızla da ćokca tecrübesi vardır. Siz bir öngörüşme yapmadan ben arar bilgi veririm zira randevu sırası çok uzun. Zaten o da çocuğumuzla birebir görüşme için erken olacağını söyleyecektir ama kızınız ve esiyle görüsmek ister." Adam teşekkür ederek ayaklandı. Tam kapıdan çıkacakken geriye dönüp Eleine'i şaşirtan bir cümle kurdu.
"Barzan ile bir akşam bize yemeğe gelin. Sizi ağırlamak isteriz. Siz müsait olduğunuz bir günü sòyleyin Barzan'a, hanıma haber etmezsem çok kızar hazırlanamadım diye." Eleine sadece basını salladı. Çok şaskındı çünkü. Bir adamla beraber gelen onca saygı, sevgi ve insan Eleine'i gün güne şaşırtıyordu. Sadece Barzan Mirza için değil onunla gelen her şey için yaratıcıya şükrediyordu.

VUSLAT BİR HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin