Bölüm 12: Gerçekler ve Panik

796 97 21
                                    

Bir önceki bölüm geç geldiği için epey uzun bir bölüm yayımlamıştım telafi amaçlı. Şimdi de hafta dolmadan kısa ama vurucu bir bölüm yayımlıyorum. Neden vurucu olduğunu okuyunca anlarsınız. Ben konuya girmek için dallandırıp budaklandırmayı sakız gibi uzatmayı sevmiyorum. Umarım tatmin edici bir bölüm olmuştur. Lütfen bu sefer çokça yorum bekliyorum. Öpüldünüz dostlarım ;)


Hak etmek? Eleine Böyle olduğunu hiç düşünmemişti. Bunun yaşamak veya ölmek istemek gibi iki şıklı bir soru olduğunu düşünmüştü. Öyle ya silahı hak etmek neydi? Silah Eleine için cansız bir aletten başka bir şey değildi; fakat düşününce, ince eleyip sık dokuduğunda, empati kurunca anlam kazanıyordu. Dostunu, vatanını, canını korurken kullandığı silah bir doktor bir hemşire için steteskop veya bir cerrah için neşter neyse öyle olsa gerekti. Kendini bir konuda suçlu sayıyorsa çok mantıklıydı cevabı. Ve cevabı aynı zamanda derin yaraları işaret ediyordu. Çok derin belki de iltihaplı...

Eleine Barzan Mirza'nın durumunun sıkça rastlanan bir PTSB(post travmatik stres bozukluğu, yani travma sonrası stres bozukluğu) vakası olduğunu mu sanmıştı? Değildi. Sadece travma değil, acı, vicdan, suçluluk da vardı. Duygular birbirine düğüm düğüm girmişti ve hepsi iç içeydi. Yara büyük ve hassastı.

"Sakıncası yoksa nedenini sorabilir miyim?" Eleine Barzan Mirza'nın koltukta öne kayıp arka cebinden cüzdanını çıkarmasını izledi. Kaşları çatık gözleriyse meraklıydı. Sonra cüzdandan dörde katlanmış gözüken sararmaya yüz tutmuş Eleine'in plakasına yerleştirdiği kâğıtlardan birini çıkardı. Kâğıda somut acıya bakıyormuş gibi bakıyordu. Sonra eli titrerken Eleine'e uzattı. 

Ne anlamı vardı kâğıdın? Eleine düşünürken kanı kulağında uğulduyordu.

Eleine yıpranmış kat izleri yerleşmiş kâğıdı açtı.

08.07.2016

Teröristlerce alıkonulmuş iki istihbarat subayı, altı er ve bir üsteğmeni kurtarmak amacıyla 06.07.2016 tarihinde  saat 03.00 sularında Şafak Operasyonu düzenlenmiştir. Yaklaşık on iki saat içerisinde düşman karargâhında çatışma başlamış olup T.C bir şehit ve üç yaralı vermiştir. Çatışma sonunda ölü, yaralı veya sağlam 188 terörist; çok sayıda cephane, uyuşturucu ve para(ekte belirtilmiştir) ele geçirilmiştir. Alıkonulan iki istihbarat subayımızdan İbrahim MEVZİLİ şehit olmuş, diğer subayımız Nebi COŞAR ağır yaralı bulunmuştur. Altı erimiz "Güven SARSILMAZ(Adana), Hüseyin KUŞGUN(Eskişehir), Cemil DATLU(Kahraman MARAŞ), Sami DURGUN(İSTANBUL) Cem DOĞULU(Ankara), Mert BÜYÜK(ÇORUM)" şehit edilmiştir. Üsteğmen Cemre VATANDAŞ işkence görmüş, kemikleri kırılmış vaziyette kırılmaz demir bir plaka ile kimyasal silah düzeneğine bağlı bulunmuş olup düzeneğin inaktif edilemeyeceği anlaşılınca alanın tahliyesi başlatılmıştır. Üsteğmen Cemre VATANDAŞ şehit olmuştur. Üstlerimin bilgilerine arz ederim

...Birliğinden Yüzbaşı Semih ATALAY

Eleine kâğıdı titreyen ellerle tutuyor defalarca okuyordu. Ne zaman elleri titremeye başlamış ne zaman gözleri dolmuştu bilemiyordu. Kâğıdı özenle katladı ve sahibine geri uzattı. Kağıt eski yerini alırken başını kaldırıp da Barzan Mirza'ya bakmaya korkuyordu. Yine de cesaretini toplayıp gözlerini kaldırdı.

"Semih benim yardımcı komutanım. Bu raporu benim yazmam icap ediyordu; ama yazabilecek durumda olmadığımdan... Üsteğmen benim nişanlımdı. Ve ben onu kurtaramayacağımı anladığımda, onun isteğiyle kendi ellerimle onu..." Eleine adamın durumunu sözlerinin gittiği noktayı anlamıştı. Bazen sevdiklerimiz acı çekmesin diye bunu yapmamız gerekiyordu; fakat kendi ellerinle onun son nefesini almak... Eleine bunun nasıl yaralar açtığını idrak edemiyordu.

VUSLAT BİR HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin