Bu sefer yeni bölüm yok arkadaşlar. Ben elimden geldiğince yazıyorum; fakat yorum yapan o kadar az dostum var ki? Siz beni karakterlerimde duyuyor ve tanıyorsunuz; ama düşüncelerinizi bana çok görüyorsunuz. Küstüm size; ama yine de kıyamadığım için ilerleyen bölümlerde göreceğiniz bu kesiti sizinle paylaşıyorum.
Eleine de ilk kez o akşam yıldızların altında ağlamaktan kızarmış gözleri şiş göz kapakları ve dudakları, adamın kollarıyla sarıldığı için elektriklenmiş saçlarıyla Barzan Mirza'nın nefesini kesmişti.
Bir de tüm o göz yaşlarının üstüne hafif manalı bir gülümseme bırakmıştı ki... Barzan Mirza'nın aklına gelen mısralar nerde okuduğunu hatırlamadığı bir yerdendi.
'Şiir gibi ağlarken gülen kadın
Şiir gibi döküldü yanaklardan damlalar
Gözleri yaşlı yüreği telaşlı kadın'Eleine de şiir gibi ağladıktan sonra bir de üstüne şiir gibi gülmüştü. Eleine'i daha önce böyle görmüş müydü? Evet. Barzan Mirza'nın hikâyesine kendi yaşanmışlığına ağladığından daha çok ağlamıştı. Adam onunla beraber ağlayan kadını sakinleştirmek için neler yapmamıştı?
Değişen neydi? Biraz düşündükten sonra değişenin kendisi, kendi gözü olduğunu fark etti. Bunun tam anlamını da bilmiyordu. 'Dostum, sırdaşım' dediği kadını o an o dakikada dudaklarına hapsetmek istiyordu. Yine de yapamazdı. Kendi içindekini çözmeden yapamazdı. Eleine basit bir heves uğruna kaybedilmeyecek kadar kıymetliydi hayatında. Zaten durumun kendine has olmadığını kadının gözlerinden anlamıştı.
Eleine de o dakikaya kadar böyle bakmamış, aklından bile geçirmemiş olduğundan şaşkın vaziyetteydi.
Sustular ve birbirlerinin gözlerine takıldılar. Sonra Barzan Mirza "Hadi birer çay koy da içelim Sabah Şekerim!" dedi. En yakın iki dostunun 'Esmer Şekerim' dediğini anlatmış, Barzan Mirza da kendine alternatif versiyonunu uydurmuştu. Eleine'in sabah uyanınca olan tersliğine bir göndermeydi. Şekeri yükselen insanların siniri gibi... Kızması gerekirdi; fakat Eleine de seviyordu yeni takma adını.
Semaverde kaynayan çaydan birer bardak dolduran Eleine birini kendi aldı diğerini Barzan Mirza'ya uzattı.
"İçelim..." Yıllar sonra bile bu an aralarında kalacak ve tekrar edilecek, önemli bir an olarak hatırlanmaya devam edecekti.
Birbirlerini gönül gözüyle gördükleri ilk andı bu. Aynı anda aynı bakışta aynı şeyi düşünmüşlerdi. Birbirlerini düşlemişlerdi. Psikolog ve hastası olarak değil veya iki sırdaş olarak değil... Kadın ve erkek olarak. Dünyanın en eski en ilkel iç güdüsüyle düşlemişlerdi. Sahiplenme ve şehvet.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT BİR HAYAL
RomanceBiz seninle gidilmeyen şehrin, çıkılmayan yokuşlarında soluklandık. Ve hiç olmayan panjurlu bir evin hayalini üstümüze çatı yaptık. Yani anlayacağın adamım ,seninle bir yalanı yaşadık! *** Yol gitti, Eleine bitti; fakat mesafeler hiç tükenmedi. Kı...