Flowers

18 3 24
                                    

(...)

"Gidip erkek kardeşimi bulalım. Seninle tanışmak isteyecektir."

Percy itiraz etmedi. Bu gizemli erkek kardeşle tanışmak istiyordu. Hem belki bu sayede Hazel'ın geçmişiyle ilgili bir şeyler öğrenebilirdi. Babasının kim olduğunu, ne tür şeyler gizlediğini anlayabilirdi.

Hazel, Percy'yi tepenin kenarına inşa edilmiş siyah renkli bir yeraltı mezarına götürdü. Mezarın önünde siyah renkli bir kot pantolonla pilot ceketi giymiş bir çocuk duruyordu.

"Hey, sana bir arkadaş getirdim," diye seslendi Hazel.

Çocuk onlara döndü. Percy'nin beyninde yine o tuhaf şimşeklerden biri çaktı: Sanki bu çocuğu tanıyordu. Çocuk en az Octavian kadar solgundu ama koyu renk gözleri ve dağınık siyah saçları vardı. Hazel'a hiç benzemiyordu. Kafatası biçiminde gümüş bir yüzükle kemer yerine bir zincir takmıştı ve üstünde kafatası resimleri olan siyah bir tişört giymişti.

Çocuk, Percy'ye baktığı anda şok geçirdi. Hatta sanki araba farına yakalanmış tavşan gibi panik içinde kaldı.

"Bu, Percy Jackson," dedi Hazel. "İyi bir çocuk. Percy, bu da erkek kardeşim, Pluton'un oğlu."

Çocuk toparlanıp elini uzattı. "Tanıştığımıza memnun oldum," dedi. "Ben Nico di Angelo."

Percy suratını buruşturdu. "Be-ben seni tanıyorum." dedi.

Nico kaşlarını havaya kaldırdı. "Öyle mi?" Bir açıklama bekler gibi Hazel'a baktı.

Hazel tereddütlüydü. Kardeşi tuhaf davranıyordu. Sakin görünmeye çalışıyordu ama Percy'yi ilk gördüğünde onun bir an için paniğe kapıldığını fark etmişti. Nico onu tanıyordu. Bundan emindi. Peki, neden onu tanımıyormuş gibi davranıyordu?

Hazel konuşmak için kendini zorladı. "Şey... Percy hafızasını kaybetmiş," dedi. Sonra Percy kampa gelene dek olan biteni anlattı.

"Eee, Nico..." dedi temkinle. "Ben sanmıştım ki... Ne de olsa birçok yere gidiyorsun. Belki Percy gibi melezlerle tanışmışsındır."

Nico'nun ifadesi Tartarus kadar kasvetli bir hale büründü. Hazel bunun sebebini anlamamıştı ama Nico'nun ne demek istediği belliydi: Konuyu kapat.

Nico'nun isteği yerine geldi. Kaderin cilvesi, yakınlardan bir ses duyuldu. "Nicholas!"

Nico'ya seslenen bu kişinin görüntüsü, onunla ters düşüyordu. Kızın omzundan aşağı dökülen sarı saçlarının arasında çiçeklerden bir taç vardı. Yeşil, pileli elbisesi, o yürüdükçe uçuşuyordu. Gözleri kapalıydı ve yüzünde kendinden geçmiş bir gülümseme vardı, elindeki çiçek demetinin kokusu gerçekten güzel olmalıydı. "Bulduklarıma inanamayacaksın!"

En sonunda gözleri açıldı, Nico'yu gördüğünde parıldadı.

Yeşim renginde gözler... Percy kaşlarını çattı, bu gözler hatırlayabildiği tek şeydi... Olabilir miydi?

Nico gergince gülümsedi. "Hey, gerçekten güzeller..."

"Hazel? Geldiğini görmemiştim-" Kızın nefesi aniden kesildi, adeta gözleri yerinden fırladı. Dudakları aralandı, bir şey söylemek istiyordu sanki.

"Koklayabilir miyim, çok hoş gözüküyorlar." dedi Nico, onun dikkatini çekmek için çiçekleri elinden aldı.

Kendini toparlamalıydı.

Yere baktı, hafifçe boğazını temizledi ve yüzüne bir gülümseme kondurdu. Elini Percy'e uzattı.

"Ben Jadira. Seni daha önce buralarda görmemiştim, yeni misin?"

Percy'nin kafası karışmıştı. Evet, hatırasındaki yüze çok benziyordu ama o sarı saçlı değildi. Hem... Onu tanımıyordu.

Doğrusu... Pluton'un oğlu da tanımıyordu. Ama Percy onlarla ilgili bir şeyler hissediyordu, onlarla ilgili  günyüzüne çıkmayı bekleyen anıları vardı sanki...

"Şey, sayılır ve ben... ben sanırım, seni tanıyorum."

Jadira'nın yüzü kireç kesildi. "Bilmiyorum, belki de öyledir. Adın ne demiştin?"

Hazel'ın gözleri Jadira ve Nico arasında gidip geldi. Evet, bu ikisi kesinlikle bir şeyler saklıyorlardı.

"Percy, Percy Jackson."

Omuz silkti Jadira. "Yani, tanıdık gelmiyor."

(...)

° ° °

Kitaba aylardır bölüm atmadım çünkü uzuuunca yazdığım bölüm silindi ve tekrardan yazmak çok zor geliyor. Ayrıca... Başlangıç çok sıkıcı geliyor bana, klasik Percy maceraları (Amber'ın ilk iki kitabı gibi düşünün)...

Tüm hikâyeyi zihnimde tamamladım ama yazmaya üşeniyorum

26.01.24
~Deniz

Deniz'in Taslak DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin