Ertesi gün, bir önceki günden daha da güzel bir göğe sahipti. Havada, tüm ihtişamıyla parlayan güneşi gölgeleyecek en ufak bir şey yoktu.
Elbette bu sıcaklığın artmasına neden oluyordu ancak Nerice durumundan şikayetçi değildi. Hatta tenini yakan güneşten memnundu.
Oldukça neşeliydi, bunda açık havanın da payı vardı elbette, fakat bir başka nedeni de kütüphaneye gidiyor olmasıydı; Lester, yarın tekrardan kütüphaneye geleceğine dair söz vermişti.
Delilerce şarkı söylemek geliyordu içinden; zıplamak, dans etmek, çığlık atmak... Hayal edemeyeceği, aklına gelmeyecek duyguları deneyimliyordu.
Ancak durmaksızın düşündüğü tüm gece boyunca korkmuştu. Taparcasına sevdiği kişinin buna tepkisi ne olacaktı? Lester konusu için ne diyecekti? Belki de onun yüz karası olduğunu düşünürdü... Hayatına parlayan ışığını ondan çekerdi... Mutluluğunu sona erdirirdi.
Çünkü o hayatın ilhamıydı.
Hava kararmaya başladı; güneş, tenindeki ısıyı geri çekiyordu: Titredi, bu ani soğuğa hazır değildi. Bulutların ardına saklanmış alev topuna baktı. "Özür dilerim..." Soluğunu ağır ağır verdi. "Benim... Benim aklım çok karışık." Omuzlarını düşürdü, umutsuzca göğü izledi. "Seni seviyorum. Benim aşkımsın, her şeyimsin! Ama o... Lester... Zihnimi bulandırıyor. Ne hissedeceğimi bilmiyorum..."
Sustu. Göklerden cevap gelecekmişçesine bekledi. Ama hayır, dakikalar geçti ve en ufak bir şey olmadı.
Yorulduğunu hissetti. Kim, daha önce görmediği birine bu kadar bağlanabilirdi ki?
Belki de bir banka oturmalıydı.
Ya da eve gitmeliydi. Evet! En mantıklı yol buydu, hızlıca melek Lester'i unutup kendisini biricik sevgilisine adayabilirdi.
Oturduğu yerde hareketlendi, yüzüne vuran günışığıyla cesaretlendi; anlaşılan o da, kızın bu kararını destekliyordu.
"Seni kaybettim sandım!"
Birdenbire solundan gelen sesle irkildi. Buradaydı işte, geç kalmıştı; altından saçları, gökten gözleri ve muhteşem gülümsemesiyle Lester, tam karşısında duruyordu.
"Buradayım..." dedi Nerice, gerginlikle.
Lester hafifçe kaşlarını çattı ve doğrudan onun gözlerine baktı. "Canını sıkan bir şey mi var, sevgili Piyanist?"
Sevgili Piyanist, ha? Bir insan nasıl bu kadar zarif olabilirdi?
"Ben de bilmiyorum." Gözlerini kapattı. "Ben... Çok garip bir ikilemdeyim, Lester-"
"Bana Apollon diyebilirsin, Nerice." Onun yanına oturdu.
Kız iyice gerildi ve ona baktı. "Ha - tabii."
Apollon özür dilercesine gülümsedi. "Sözünü kesmek istememiştim. Lütfen, devam et."
"Önünde iki seçenek olsa..." Tereddütle gökyüzüne baktı. "Ve seçmen gerçekten çok zorsa... Ne yapardın?"
Keyifle onu süzdü genç adam. "Ben sanatsal biriyim, güzel Nerice, daima kalbime kulak veririm. Peki ya sen nasıl birisin?"
Omuz silkti. "Bilmiyorum."
"Hayır, biliyorsun."
Nerice ona hak verdi. Saniyeler süren sessizlikte kalbini dinledi. "Sanırım... Anladım."
"Korkuyor musun?"
"Neyden?"
Apollon'un altın bukleleri hafifçe savruldu. "Seçiminin sonuçlarından. İyice düşündün mü bunu?"
"Mantığımı kullanmadım ki, niye düşüneyim?"
Kırmızı, şekilli dudakları sevinçle kıvrıldı. "Evet, haklısın." Ayağa kalktı ve elini ona uzattı. "Biraz gezmeye ne dersin?"
Nerice, neye uğradığını şaşırmışcasına kıkırdadı. "Bugün çok neşelisin?" dedi sorarcasına.
"Çünkü..." Elini onun avcuna koyan Nerice'i kaldırdı ve onu kendi etrafında döndürdü. "Bugün çok güzel bir gün."
Nerice bir kahkaha attı. "Tanrım, neşen ne kadar da bulaşıcı!"
"Umarım sorununu çözmüşümdür?" Bu sefer, koluna girmesi için kolunu uzattı.
"Hayır, tam olarak değil..." Gülümsedi. "Ama önemli bir kısmı için oldukça yardımcı oldun."
"Ne mutlu bana!.."
° ° °
Ne zaman kitabı yayınlarım bilmiyorum
14 Şubat Sevgililer Günü'nüz kutlu olsun!
Saplar, selam olsun... 🫡
14.02.24
~Deniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz'in Taslak Defteri
FanfictionAklıma kurgularımla ilgili biiiiir sürü fikir geliyor. Hepsini bir arada toplamanın mantıklıca olduğunu düşündüm... Ancak dikkat edin, ağır spoiler darbeleriyle karşılaşabilirsiniz!.. Umuyorum ki zevkle okursunuz! Her bölüm birbirinden bağımsızdır! ...