"Hayır, vaktimizi alıyor." Klaus Mikaelson, öfkeyle mırıldanırken odada volta atmaya başladı.
Elleri, esirin şakaklarında olan Hela, gözlerini açmadan konuştu. "Bana biraz daha zaman ver, başarmak üzereyim-"
"Zamanımız yok!" diye bağırdı Klaus. Hela'yı kenara itti ve esirin önünde dikildi. Onun gözlerinin içine baktı ve "Eğer şimdiden konuşmaya başlamazsan boğazını koparacağımdan şüphen olmasın!"
Evet, büyük ihtimalle öyle yapardı.
Ancak esir meydan okurcasına konuştu. "Dene! O zaman bilgi alabileceğin tek kişiyi kaybetmiş olursun."
Klaus hiddetle böğürdü, sağ taraftaki ahşap sandalyelerden birinin kolunu kopardı ve onu hızlıca oturur durumdaki esirin bacağına sapladı. "Sabrımı sınama!"
Başı acıyla arkaya giden adam bağırdı. "Ne yaparsan yap, konuşmayacağım!"
Klaus bir şey demek üzereyken Hela onu durdurdu. "Kaba kuvvetle hiçbir işi çözemezsin." dedi. Onu uzaklaştırdı. Adamın yanında diz çöktü. Gülümsedi. "Endişelenme, sana zarar vermeyeceğim." İki parmağını çenesinin altına koydu ve başını hafifçe kaldırdı. Dudağını büktü. "Hmm, hayır, tatlı insanlara zarar vermek büyük bir ziyan olurdu."
"Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu adam, şüpheyle.
"Seni rahatlatmaya çalışıyorum, aşkım." dedi Hela.
"Niye-" Az sonra bacağından çıkarılan tahta parçasıyla inledi.
"Önemli değil, önemli değil..." Ellerini onun siyah saçlarına daldırdı. "İyileşecektir, eminim. Bu arada... Bir anlaşma yapmaya ne dersin?"
"Hayır derdim." Arkada Klaus'un homurtuları duyuldu.
"Ama sana buradan güvenle kurtulmayı garanti ediyorum, hayatım."
"Eninde sonunda buradan kurtulacağım zaten."
"Ah öyle mi?" Güldü, onun açık boynuna yaklaştı ve sıcak nefesini oraya verdi. "Dene. Adım atmana kalmadan damarlarındaki tüm kanı kuruturum." Uzaklaştı ve ona korkutucu bir tebessüm verdi. "Ama bizim tehditlere ihtiyacımız yok, değil mi? Ah, hayır, seni korkutmak istemem." Gözlerinin altındaki damarlar koyulaştı ve köpek dişleri sivrileşti. "Bir anlaşmaya varalım, en iyisi öyle yapalım, değil mi?" diye mırıldandı, onun saçlarını okşarken.
Esir gözlerini kıstı ve onu izledi. Epeyce düşündü, bu sırada Klaus'un adım sesleri sertçe kuvvetlenmişti. Bir açığını ararcasına gözlerini ondan ayırmadı ama ağır ağır başını salladı.
Hela sırıttı. "Ah, iyi çocuk." Ondan uzaklaştı ve konuşmasını işaret etti.
"Bu iş bitince beni bırakacaksın, değil mi?"
"Sana güvence veriyorum, Atlantis'im. Ancak konuşmazsan fikrimi değiştirebilirim."
° ° °
Deniz
21.04.24
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz'in Taslak Defteri
FanfictionAklıma kurgularımla ilgili biiiiir sürü fikir geliyor. Hepsini bir arada toplamanın mantıklıca olduğunu düşündüm... Ancak dikkat edin, ağır spoiler darbeleriyle karşılaşabilirsiniz!.. Umuyorum ki zevkle okursunuz! Her bölüm birbirinden bağımsızdır! ...