bölüm 26

962 55 8
                                    

Mariadan

Fazlasıyla korkuyordum. Ardayı daha yeni çıkarmışlardı. Burada öleceğimi biliyordum. Gözlerim benden bağımsız kapanıyordu. Dün gece sıla abla ile güzel bir gece sohbeti yapmıştık. Sıla abla... 1 ay kadar kısa bir sürede onu o kadar sevmiştim ki sanem ablamdan farkı yoktu. O da yokluğumu farkeder miydi? Bunun hakkında hiçbir düşüncem yoktu. Gözlerinden, hareketlerinden hiçbir şey anlamıyordum ama kalbindeki sevgisini görebiliyordum. Babamı özlemiştim mesela. Onunla küs ayrıldığım için pişmandım. O da pişman olur muydu? Eren abimin kolları arasında uyanmayı da özlemiştim. Baran dayımla beraber gelecekti o da. Beni göremeyince çok üzülmüş müydü? Sanem ablam yokluğumuzu anlayınca kendini suçlamış mıydı? Kesinlikle evet eğer bu onun başına gelseydi ben kendimi çok suçlardım. Şuanda suçluyordum. Bir aptal gibi semih abinin miraya evlenme teklifi edeceğine inanmıştım. Kim süpriz olan evlenme teklifini bilebilirdi? Hiç sorgulamadan gitmiştim onunla beraber. Kendime çok kızıyordum. Semih abiye üzülüyordum. Sevdiği kadının vatan haini olması onu üzmüştür. Bunun gibi milyonlarca düşünce yüzünden uyuyamıyordum. Şimdi eren abim olsa saçlarımı severdi. Hayal ettim onu. Mayıştım önce biraz sanki soğuk bir duvara yaslanmıyorum. Sanki abimin kollarındayım. Yumuşak sıcacık, nefes alışverişleri benimle. Kendimi biraz olsun sakinleştirdim zaten kapandı kapanacak olan gözlerim bu düşüncelerimle kapanmıştı.

Evden

Mert sanemi bir dakika dahi yalnız bırakmamıştı. Kapıda barut timinden 4 asker vardı. Baran ve eren gelmişti. Azat beyin omuzları çöküktü. Baran ve eren ise hem sinirli hem de suçlu hissediyordu. Onlar gelmeseydi şimdi arda ve maria evde olurdu. Onlar gelmeseydi azat bey torunlarını yalnız bırakmazdı. Eren 3 haftadır görmediği kardeşini özlemişti. Korkuyordu. Onu da kaybedecek diye korkuyordu. Kaybetmezdi değil mi? Yavuz ve borayla iletişime geçmeye çalışıyordu hepsi ama onlar asla telefonlarını açmıyordu. Onlar telefonları açmadıkça sanemin hıçkırıkları, zerya hanımın ah etmeleri duyuluyordu sessiz evde. Gece yeni bastırıyordu konakta bulunan herkesin yüreginde korku vardı. Bu korkuyu en üst seviyeye taşıyan şey oldukça yakından gelen bir el silah sesiydi. Eren ve baran birbirlerine baktı. Azat bey ise hemen yerinden kalkmıştı. Mert sanemi tutarken aşağıda olan hasan ve ceyhun silah sesinin geldiği yöne doğru gitti. Diğer iki asker kapıda bekliyorken baran da azat bey de silahlarını çekmişti. Bir arka sokakta ardanın bedenini gördüler. Hasan hemen ardanın yanına yetişmişti. Azat bey ve baranın adımları duraksamıştı. Ardanın tipi kaymış olsa da iyi gözüküyordu. Maria neredeydi? Hasan ardanın yarı kapalı bilinciyle söylediği şeyi dinliyordu ceyhun ise binbaşı oğuza bilgilendirme yapıyordu. "48 dakika, 48 dakika, ablam yok. Bıraktı beni, beni kurtardı. Gitti, ablam gitti." Koca sokakta ardanın sesi yankılandı. Gitti ne demekti? Baran ve azat beyin omuzları düştü arkada olan eren ise kalbinin durduğunu hissetti. Yalnızca 3 kelime duymuştu. 'Gitti, ablam gitti.' 3 kelime bir insanın kalbinin durmasını isteyebileceği kadar canını yakar mıydı? Yakarmış. O sokağın başında duran 3 adamında canı acıyordu.

Arda fazlaca hırpalandığı için ambulans çağırılmış, hastaneye getirilmişti. En azından herhangi bir iç kanamasının olmaması herkes için biraz moral olmuştu. Hasan komutanlarına ardadan duyduğu her şeyi söylemişti. Bora sinirliydi öfkesini kusuyordu, yeri geliyor ağlıyor yeri geliyor kırıp döküyordu. Hakkıydı. Yavuz hala sakindi, bu sakinliği hem oğuzu hem sılayı korkutuyordu. En azında hala mardinde olduklarının bilincindeydi ikisi de. Arda uyandıktan sonra gerekirse mardinin bütün dağlarını çıkacak. Her deliğine bakacaklardi. Sıla sevdiği birini daha kaybetmeyecekti. Tabii hala kaybetmediyse... Yavuzun sessizliğinden bütün tim korkmuştu. Çünkü o Komutan Yıldırımdı. O içinde yaşamazdı bazı şeyleri. Sevda Yüzbaşının kaçırılma haberinde aynı bora gibiydi. Şimdi ne olmuştu? Ardanın odasından çıkan doktor gülümseyerek konuştu. "Hastamız uyandı, baya korkmuş, susuz kalmış aynı şekilde hırpalanmış. Biz sıvı takviyesi yapıyoruz, yaralarına pansuman yapıldı. Şuan onun bilgisine başvurmanız taraftarı değilim. Onu korkutabilirsiniz." Kadın lafını bitirince bora yükselmişti. "Korkmuş. Korkmuş mu? Korktuğu için bilgi alamazmışız duydun demi oğuz. O korkmuşsa maria ne yapacak? Maria neden burada değil? Maria için neden biri çıkıp korkmuş görüşmeyin demiyor?" Boranın daha soracak çok sorusu vardı. Omzunun üzerine iki kere vuran yavuz ile sustu o bile şaşırmıştı çünkü gün içinde yavuzdan aldıkları ilk tepkiydi. Oğuz ve sıla ise içeri girmek için adımladılar. Ne olursa olsun, mariayı ölü ya da diri o adamın eline bırakmayacaklardı.

MARİA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin