Bölüm 5
Geçmiş Ruhlu Adam
İnsanlar garipleşirdi. Bir şeyi elde ettiklerinde ruhlarına da bundan pay katarlardı. Bir değişimle beraber bambaşka bir şey ruhlarında canlanırdı. Diğer insanlara karşı bakışları epey değiştiren bir duygu eklenir kibrin en net satırları çizilirdi. Bir rütbe düşünürlerdi. Kendilerini bir rütbenin satırına koyar üste bakmaktan kaçınarak aşağıya doğru gülerlerdi. İnsanlar buydu. Kazandıkları her ne ise onlara bir üstünlük havası katıyordu. Bu huydan nefret ediyordu. Çünkü öylesine kör ediciydi ki… Bunu fark etmiyordu o insan.Bunu görmezken ne mi yapıyordu? Aşağı rütbelere merdivendeki alt basamaklara gülüyor bir dalgadır zevkten diğerlerini eziveriyordu. Onlara karşı tavırlarından beslenerek kendini daha üstün görüyordu. Bunu bu gün yeterince deneyimlemiş olması oturduğu sandalye de başını bile kaldıramamasını sağlıyordu. Oturduğu sandalye tahta ve eskiydi ama bunu umursamıyordu. Diğer insanlar kendilerine bakmasın diye eğik başı gibi bedeni de ufacık durmaya çalışıyordu. Yerin dibinde kalmak istiyordu…
Bu gün iş arıyordu. Dün ailesine yalan söylemiş hâlâ çalıştığını ima etmişti. Onların gözünde o mutluluğun habitatı olan harika mobilyacıda çalışıyor, her gün bambaşka mobilyalar yapıyordu. Bunları yalanlarken öylesine kötü hissediyordu ki o an gülebilmek kendinden nefret etmesine sebebiyet veriyordu. İğrenç bir insan olduğu için ruhu kendine küsüyor, karanlık mutfağın havasızlığı üstüne tekrar çöküyordu.
Sabah kalktığında üstüne o eski penye ile eşofmanı geçirmişti. Normal bir kıyafet giymeye hevesi yoktu. Artık çoğu şeye hevesi kalmamış bir hâlde dolandığına bakılırsa bu normaldi… Annesinin ona hazırladığı kahvaltıya oturmamıştı. Bu gün de o yalanları tekrar edip nakarat oluşturmaya hiç niyeti yoktu. Yeterince masal anlatmıştı. İş bulması gerekiyordu. Koca şehirde bir iş arıyordu…
Gezdiği onca yerden sonra tepkileri ezberlemiş, insan tanımına yeni şeyler eklemişti ve de insan dışı varlıklar kısmı için yeni birer yaratık… Artık aşağılanmaya bile alıştığını hissediyordu. Bir aptal muamelesi görmek canını o kadar yakmıyordu. Bu sözlerden oluşan bir kalkan ruhunu koruyordu zaten. İlk duyduğunda hissettiği o duygu ikincisinde kalbini sökecek kadar şiddetlenmişti ama üçüncü de… Artık bazı şeyleri farklı kullanabilmişti. Bu sözler artık umurunda değildi.
“Şuan kimseyi işe almayı düşünmüyoruz. Hem de üniversiteli arıyoruz. Okuduysan bir şey uydurabiliriz.” Evet, evet öyle… Onlar da iş aramıyordu. Sokak aralarında yeterince dolanmıştı ve hiçbir şekilde sokak arasında iş bulamamıştı. Bunun üzerine fabrikaya sormaya karar vermişti. Bunun sonucu da belliydi. İşçi aramıyorlardı üniversiteli bir adam arıyorlardı. Alt kategoriyle işleri olmayacaktı ve kendisi zeminde sürünüyordu. “Hayır, üniversite okumadım. Ama lise mezunuyum.”
Adamın yüzüne baktığında bunu duymak onu zerre etkilememişti. O boş üstün bakışları kendisinde geziniyor bir çocuğa bakar gibi bakıyordu. İşe burada da alınmayacağının fermanı karşısındaki adamdı. Bir söze gerek yoktu. Onun bakışları kesinlikle her kelimeden daha açık ve net ifade ediyordu. Buraya kadar boşuna yürümüştü ve şimdi geri dönmek için tekrar kendini yoracaktı. “Liseli yeterince işçi var. O yüzden çıkabilirsiniz işçi aramıyoruz.”
Kulakları kızarırken yavaşça kalktı. Bu oluyordu. Böyle bir muamele gördüğünde utandığını geriye atsa bile kulakları onu ele veriyordu. Yavaşça fabrikadaki işçilerin arasında adımladı. Hepsi çok çalışıyordu. Mavi önlükleri kirli eldivenleri eskiydi. Yanlarından geçerken kendisinin gerçekten bir çocuk gibi kaldığını düşündü. Eşofmanı belinden kaymış penyesi kirlenmişti. Özensiz bir adamdı. Ama burada çalışanlar yaşları ne olursa olsun yorgunluktan yüzünü bile temizlemiyordu. Kendisi bu kadar çalışmaya kalmaz kovulurdu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet Mahalli
Mystery / Thriller"Bir gece önceden... Planlanır hep dizeler, İnsanlar öldürülmeden. Haber vererek tehdit eder..." Yıllar önce kapanan Baha Demir vakası on beş yıl sonra büyük bir delilin bulunması ile sarsılır. Delil polislerce yetersiz kabul edilir hatta bir kanıt...