20. Bölüm

17 4 10
                                    

Bölüm 20
Çağrı, Çağrılar, Batışlar
Yorucu günlerin ardından her daim kötü hissederdi. Sebebini bilmiyordu… Yoruldukça enerjisi sömürülüyor ve tüm neşesi bu enerji ile kayboluyordu. Aslına bakılırsa insanın bazen enerjiye ihtiyacı oluyordu eğlenebilmek için… Neşe için bile bu ihtiyaç oluveriyordu… Şuan hiç sahip değildi. Enerjisini o hapishaneden geri dönerken aklında kemirip durmuştu. Şuan… Geriye kalan tek şey yorgunluktu.

Soğuk su omuzlarına aktıkça gerçekten çökmüş olduğunu bir kere daha anlıyordu. Omuzları düşmüştü ve omurgası dik durmak istemediğini çok belli ediyordu. Çenesini kaldırmak için bile çok yorgun hissediyordu. Bu buz gibi su bile bedeninden aktıkça sadece titremesine yol açıyor kendisine herhangi bir zindelik katmıyordu. Oysa herkes böyle derdi. Soğuk duş zinde hissettirirdi. İnsana en azından biraz olsun daha iyi hissettirirdi.

Yavaşça eli soğuk musluğun kulpunu kavrarken aşağı indirerek suyu kapattı. Son damlalar saçlarına akarken bedeni suyun eksikliğinde bile soğuktan titriyordu. En azından… İşe yaramadığını görmüştü ve daha fazla üşümek istemiyordu. Hasta olmaya ihtiyacı yoktu. İhtiyacı olan bu olamazdı. Derin bir nefes vererek duşa kabinin kapılarını açtı. Soğuk bedenine çarparken titreyerek bıraktığı havluya sarındı. Kurulanmak için hızlıca bedenini silerken titreyen bacakları resmen iflas etmeyi bekliyordu.

Altına eşofman giydiğinde yavaşça penyesini üzerine geçirdi. Saçları penyeyi ıslatırken titreyerek havluyla saçlarını kuruladı. Ne kadar başarabildiğinden emin değildi ama yapmıştı işte. En azından ensesine doğru su akmayacaktı. Havludan başını kaldırdığında aynada bir gencin yüzüne tanık oldu. Kendine… O bakışlardan sonra… İnsan gibi bakabildiğini gördü. Bunca şeyden sonra buna ihtiyacı sahiden vardı…

Banyonun kapısını açtığında evin kahve kokusu ile dolduğunu fark etti. Tamamen kahve kokuyordu ve bu koku… Yavaşça adımlarını koridordan ilerleterek mutfağa doğru yöneldi. Kim kahve yapıyorsa bir bardak kendisi de rica edebilirdi. Bu sayede odasında biraz kahve içer sıcak yatağında telefonu ile ilgilenebilirdi. En son görüşmelerinde ikizlerin numaralarını almıştı. Çalışmıyorlarsa onlarla da görüşebilirdi.

Mutfağın kapısında durduğunda yaşlı adamın iki bardağa kahve hazırladığını gördü. Yaşlı elleri oldukça dikkatli ve yavaştı. Kahve iyice dökülene kadar bekliyordu. Bu… Normalde asla kahveleri o yapmazdı ve şuan yapması oldukça tuhafına gitmişti. Yine de yavaşça mutfağa bir adım atarak dudaklarını araladı. Yorgunluktan ölse bile biraz olsun midesini yatıştırmak istiyordu. O acıdan sonra gece mide ağrısı çekmeden nasıl uyuyacağından emin bile değildi üstelik.

“Kahve varsa bana da koyar mısın baba?” Sesindeki bitkin adamı tanıyordu. Bu seste gezinen o genç… Her zamankinden bitkin hissediyordu. Onca karmaşık olay ve duygu ardı ardına sıralandıkça daha da beter oluyordu. Bunalıma girebilmiş olduğunu düşünmeden edemiyordu. Her şey tepetaklak oluyordu ve artık gerçekten ne yaşadığını anlayamıyordu. Git gide ne hâlde olduğunu öğrenemeden daha da derine batıyordu.

“Zaten biri sana. Konuşacağımızı demiştin. Bende zaman ayırırsın diye ikimize hazırladım.” Doğru ya… Tamamen unuttuğunu yeni fark ediyordu. Babası ile konuşacağını söylemişti ama onca şey yaşamıştı ki buna bir türlü zaman bulamamıştı. Şuan bile zamanı olduğunu düşünmüyordu ama başka çaresi yoktu. Yaşlı adam kendisi ve oğlu için kahve hazırlamış üstelik heyecanla kendisine bakar olmuştu.

Yavaşça sandalyeye otururken babasının karşısına koyduğu buharı tüten kahveyi kendine çekerek sıcağını elleri ile tanıştı. Ensesine doğru bir damla akarken huylanarak hızla elini ensesine götürdü. Babası oğlunun ıslak, kirpi dikeni gibi havaya dikilmiş saçlarına bakarken gülümseyerek sandalyesine oturdu. Belini tutarken kahvesi önünde tütüyordu. Artık iyice yaşlanmıştı ve annesi bel ağrısı çektiğinden söz ediyordu.

Cinayet MahalliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin