Bölüm 21
Talimatın Yolundaki Zincirler
“Bir gece önceden…
Planlanır hep dizeler…
İnsanlar öldürülmeden
Haber vererek tehdit eder…Ne olduğu bilinmez bir oyun
Başka yol aramadan oyunda bulun.
Bir bavula sığar ceset
Bu bir cinayete alametSonunu görmeden, ömrünü tüketmeden
Kör gözlerinle yürü, dört yanındaki ölümle
Eğer dinlemeden, sen hareket eder isen
Kör kalır insan sana, donuk gözlerle bileÖlüm seni bulur
Ne ettiysen karşılığı budur
Eğer aptala yatarsan
Ölümle bir adım daha yakınlaşırsan…”Nefesler… Ve de… “Beğendin mi çocuk? Gittiğinde besteledim.” Şarkıya benzer bir ritimle sıralanan bu dizeler… Anlamına indikçe daha da suyun altına çekiliyordu. Bir oyun… Ölümle bitebilecek hareketler ve… Ölüm… Nefesleri kesiliyordu… Artık çok dipteydi ve kesinlikle boğuluyor olmalıydı. Başka bir şey bunu asla tanımlayamazdı. Ölüyordu… Kesinlikle burada ruhu büzüşüp çürüyor bedeni bir kabuk gibi kalakalıyordu. Bu bir şarkı değil eğlenceyle gönderilen bir tehditti. Ölecek olan kendisiydi.
“Hiç eğlence anlayışın yok desene. Umarım anlamışsındır.” Onunla iletişime geçme hatasını yapmamanı öneririm. Dengesinden emin olamıyordu. Düşüp düşmeyeceğinden bile emin değildi. Yavaşça kendini yatağa bırakırken karnına kuvvetli bir ağrı saplandı. Bu bir kramptı ama kendisine… Bir bıçak yarasından farksız geliyordu. O adamın açacağı her yaradan ve ardından konulacağı valizden… İkisi de bu yara ile bedenine sızıyor korkularına erişiyordu. Ölüm yavaş yavaş sızıyordu. Demek… Katil sahiden oydu… Hamit Karaman'dı!
“B-Ben… Anladım.” Sesi kısıktı ve hırıltılı çıkıyordu. Ne diyeceğinin farkında bile değildi. Ya da ne dediğinin… Bunu demesi gerektiğini hissediyordu. Korku düşünmenin önüne çoktan geçmişti. Korkunç hırıltılı şarkı dizelerinin yaktığı ateşler ruhunu dondururken bedenini aleve vermişti. Beyni işlemiyordu! Lanet olsun ki ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Sadece… Adam ne derse onu yapacaktı. Ömrünü biraz olsun uzatabilmek adına…
“Güzel. Gayet açık yazmıştım. Şimdi sende bir şarkı yaz. Bana Mahzen Demir'in günlüğünü özetle. Ve sonra seninle biraz oyun oynayalım. Ah sesin kötüyse lütfen düz yazı kullan. Kafamın şişmesine hiç gerek yok ufaklık.” Yutkunamıyordu. Şuan bedeninin kendisini dinlediğini sanmıyordu. Düşünemiyordu bile. Bununla beraber nefes alması da git gide güçleniyordu. Bu adam… Bir oyundan söz ediyordu. Her şeyin öğrenilmesinden sonra gelecek olan bir oyun… Başka yolu olmadan oyunda bulun…
“Düz yazı… Günlük kardeşinin yazımı ile başlamış. Sonra anneleri gelmiş ve Mahzen devralmış. Anneleri fazla içkiden ölmüş. Ve… Mahzen onu parçalayarak yakmış. Bu ateşi çok sevmiş ve… Baha'ya şunu sormuş. Benim için sonsuza kadar uyur muydun? Baha kabul etmeyince… Onu açlıktan ölmesi için odaya kilitlemiş. Baha bayılınca onu da parçalamış. Gerisi okumaya cesaret edemedim ve polise gittim.”
Adamın nefes seslerini duydukça kalbine bir darbe daha iniyordu. Kendisi nefes alabilmek adına direniyordu. Sadece nefes almak istiyordu ve bunun için bile canı çok yanıyordu. Ama o… Karşısındaki o herif… Karnına giren kramp artıyordu sanırsa. Çünkü daha da acıyordu. Belki bunun sebebi acı olabilirdi. Ya da… Sabah yediği acı da olabilirdi… Her ne ise… Bu batakta bir de bunun acısını çekiyordu.
“Ve Mahzen sana bulaşmadı öyle mi? O çocuk çocukken de acayipti. Adı Mahzen değildi ama onu öyle çok andım ondan gerçek adını unutmuşum. Kazan dairesinden çıkmayan pis bir veletti.” Derin nefesler alması gerekiyordu. Biraz olsun sakinleşebilmeyi denemesi gerekiyordu. Adamın sesi… Oldukça nefret doluydu. Mahzen Demir'den nefret ediyordu. Bu nefreti allayıp pulluyor her bir harfe ayrı ayrı pay ediyordu. Mahzen Demir kimdi? Ne halt yemişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet Mahalli
Mystery / Thriller"Bir gece önceden... Planlanır hep dizeler, İnsanlar öldürülmeden. Haber vererek tehdit eder..." Yıllar önce kapanan Baha Demir vakası on beş yıl sonra büyük bir delilin bulunması ile sarsılır. Delil polislerce yetersiz kabul edilir hatta bir kanıt...