13. Bölüm

20 4 15
                                    

Bölüm 13
Sonsuzluk Ninnisi

Ufak masa lambası aydınlık bir izlenim bırakıyor tahta masanın üzerindeki deftere vuruyordu. Işık çocuğun güzel yazısını aydınlatıyordu. Işığın parıltısı ile yazı daha da korkunç görünüyor, her harf anlatacağı dehşet verici olayları anlatmak için mürekkebini sayfaya daha da batırıyordu. Yıllardır bu yazılar hiç silinmemişti. Yıllar bile bunu saklamıştı. Bu yazıları korumuş bir gün açığa çıkacağı zaman olacaklar adına bir beklentide durmuştu.

Şimdi bu yazıları açmıştı. Hepsini okumamıştı. Araştırma yapmakla uğraşıyordu. Fazla bir bilgiye ulaşamamıştı. Baha Demir ve Gülay Demir'in H.K denilen biri tarafından öldürüldüğü yazılıyordu. Ufak çocuğun geçtiği tek yer babası ile kalmaya başladığının yazdığı o kısımdı. M. Demir... O çocuğun yazdıkları doğruysa bu şeytan bir şekilde tüm suçu başkasına yüklemişti. Bu olanaksız duruyordu. Satırı satırına kadını nasıl parçaladığını anlatmıştı. Onu yakan kendisi iken araya nasıl H.K giriyordu?

Kapının usulca açıldığını duyduğunda hızla arkasını döndü. Babasının yaşlı yüzünü görmek beklentilerinde olmasa da hızlanan kalbine kendisi bile şaşırıyordu. Aslında... Bunları araştırdıkça daha da korkak hissediyordu. Her an bir yerden kendisine birinin atılabileceğini ya da kemiğini keserken baltanın çıkarabileceği o sesi... Bunlar aniden aklında canlanıyordu. Ani bir ses ya da harekette bir saniyeliğine günlükte yazan her korkunç olay adeta aklında şekilleniyordu. O kadın gibi parçalara ayrılıyor sonra ateşin korlarında odun ile harap oluyordu.

Yavaşça defter kapatırken bakışlarını babasından çekmemişti. Sabahtan beri hiç görüşememişlerdi. Müzayedeye gitmeden önce aralarında geçen affediliş sadece sözlerden ibaret olduğunu belli edercesine arasına bir set çekiyorken nasıl bir daha eskisi gibi olabilirlerdi ki? İkisinin de bildiği bazı şeyler olmalıydı. O kavgadan sonra değişimler olmuştu. Çok şey değişmişti. Kendisinin çabası bir bülbül misali aşk doluyken bir anda dikenlerin gazabında aşkını kaybetmişti. Ve bülbülün aşkı olmadan gül de değersiz kalırdı. Bunun ikisi de farkındaydı. Konuşulacak çok şeyleri varken kelimeleri tükenmişti.

"Ayakkabılarını gördüm. Geldin demek. Müzayede nasıldı?" Bana bu lanet defteri vermeden bir rüya gibiydi. Ama kâbuslar da rüyadır. Yaşlı adamın sesinde bir şefkatin yanında neşe okunuyordu. Neşeli görünmek için enerjisini tüketiyor oğluna bakarken gülümsemezse suçlu gibi hissetmekten korktuğunu belli ediyordu. Bir anlığına... Onu affedemediğini anlamış mıydı? O yüzden mi böyle bir girişimdeydi? Eğer anladıysa...

Yavaşça derin bir nefes vererek bakışlarını babasının yorgun gözlerine dikti. Koyu gözleri şefkatin sularında kalmış, çorak topraklar kadar yalnız ve acılı görünüyordu. Kendisine karşı bu kavgadan sonra bu kadar pişman bakmasına dayanamazdı. Onu affettiğini hissetmiyordu. O söyledikleri... Hâlâ unutmuş değildi. Hepsi aklındaydı ve can yakmaya devam ediyordu. Bir zehir gibi aklına işliyordu. Ama... Deftere odaklanması gerekiyordu.

"İyiydi birkaç orijinal parça satın alabildim." Babası gülümserken kapıya yaslandı. Gülümsemesi oldukça samimi gözüküyor, pişman kalbi biraz olsun düzelmişçesine rahatlamış görünüyordu. Kendisinin onunla konuştuğunu görmek onu rahatlattıkça delikanlıyı daha da geriyordu. Bu korkunç defterde her ne yazıyorsa... Gerisinde neler olduğundan haberdar kalması gerekiyordu. Baha Demir'e ne olduğunu öğrenme şansı belki de burada yazıyordu.

"Gayet güzel. Aç mısın annen yemek hazırlıyor?" Aç hissetse dahi şuan olmazdı. Meraktan ve kaygıdan delirmek üzereydi. Defterdeki insanlar gerçekti. Baha Demir sahiden gerçekti. Annesi ile beraber öldüğü gösteriliyordu. Annesi ile öldüyse... Abisi bir şekilde bunları yazmış olabilirdi. H.K kimse ondan da söz ediyor olabilirdi. Bu günlük çok şeyi açığa çıkarabilirdi ve şuan elleri altında durması onu deli ediyordu. Aklı sadece bu yazılara basıyordu. Sakat bir çocuk ve psikopat bir manyak...

Cinayet MahalliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin