Bölüm 17
Ruh Kılıfı İçin ValizlerCam vitrine uzanan güneş belli belirsiz camı okşuyor, ziyaretçilerin gözlerinde harika bir bütünlük oluşturuyordu. Her bir esere doğru uzanan bu ışığın kendine has güzelliğinde parlayan antikalar sokağa kendini takdim ediyordu. Hepsi bu dükkânda geçmiş, yaşlı adamın yıllardır ona hizmet eden ellerinin ustalığı ve tecrübesi ile tekrar hayat bulmuştu. Eski bir kuytu köşeden alınıp eski parçaları itina ile yenilenerek bu vitrinde olmaya hak sunulmuştu. Bunca eşyanın arasında yılların güzelliği vitrinde silik bir çiçeğin güzelliğinde kalmıştı.
Fakat bu ışığın erişemediği daha iç kısımlarda… Bir fırtınanın korkutucu rüzgârları esiyor, bulabildiği her rafı her eşyayı yerle bir ediyordu. Hepsi o rüzgârın karmaşık hortumlarında boğuluyor tek tek parçalarına yaşam şansı sunuyordu. Her şey darmaduman oluyordu. Fırtınanın durmak bilmez kızgınlığı yanına yoldaş kattığı korkuya dayanabilecek tek bir şey bile yoktu. Antika dükkânı içten içe yıkılıyor parçalarını yerlerin o eşsiz harabelerinde gömülmesi için döküyorlardı. Onca harabenin altında da boğulmamak adına direnen bir çocuk…
Kalbi atmıyor bile sanabilirdi ama ritmini duyuyordu. Kulaklarına kadar gelen bu ritim artık rahatsız edici tırmalayıcı bir desene dönüyordu. Beyninde sürekli çizilen aynı boyanın ve aynı ressamın getirdiği bir resim gibi yankılanıyordu. Sürekli aynı ritim geliyor bu bıktırıcı olayda bazen bir değişiklik oluyor kalbi tekliyordu. Aniden ise sıkışıyordu. Resmen göğüs kafesi kendisine dar kalıyor, kemiklerin koruyucu desteğinde iyice büzüşüyordu. Fakat beyin meşguldü.
Bunu düşünemeyecek kadar şey yaşıyordu ki… Düşünceleri birbirini kovalayamıyor, yarıda kesilen bin bir düşünce geriye bakıldığında bile yok oluyordu. Duyguların bu sert çıkışından dolayı oluşan karmaşaydı. Akıl bir düşünceye bile yetemezken kapıya dayanan sorular boğazını sıkmak istercesine atılıyor, ölümden ellerini uzatıyorlardı. Düşünmesi gereken onca fikir arasında duramamaktan rahatsızdı. Hiçbir düşünceyi yakalayamadan korkunç bir hızda sürükleniyordu. Fırtına…
Yavaşça bedenini sandalyeye atabildi. Ama hâlâ ayakta gibi hissediyor oturan bedeni dışında ruhunu o kadar yabancı görüyordu ki… Oturmadan önce aldığı komut bacaklarının iflas etmek üzere olduğunu beynine vurmuş adeta sarsılarak sandalyeye çökebilmişti. O kadar çok şey yaşıyordu ki… Bu komutun nereden geldiğinden ve nasıl hemen kendini buraya bıraktığından hiç emin değildi. Ne düşüneceğini bilemez hâlde sürükleniyor, fırtınanın karmaşasından kulaklarını kapatarak kaçmamak için zor duruyordu.
Görsel hafızasında da fırtınanın korkunç rüzgârları dönüyor durmaktan habersiz bir hâlde ulaşabildiği her hücresine ulaşmaya çalışıyordu. Durmadan damarlarında akıyordu. Kan oluyordu yavaşça sızıyordu. Bir düşünceymişçesine önemli bir vurguda beynine ulaşıyor hızlıca hareket ediyordu. Rüzgârın bedenindeki dolanışı resmen her zerresini çökertiyor ruhunu git gide sıkıştırıyordu. Ama… Gözleri kararıyordu. O kadar çok kararıyordu ki karşısındaki yüzü seçemez olmuştu. O gri gözlerin varlığından haberdar hissetmese… Belki fırtına ona o adamı dahi unutturabilirdi.
Aniden bambaşka bir el uzandı kendisine. Kulaklarına dalga dalga ulaşan bir ses yavaşça bedenine sokulurken beynine yol alıyordu. Kapalı olan tüm algıları yabancı sesin bedenine girişi ile şaşkınlığın hızı ile açılmış kulak kesilmişti. Bu sesi hayatı boyunca hiç duymamıştı. Eğer duysa tanıyacağı tonda erkeksi olan sese hayran kalmamak elde değildi. Sert ve kalın bir tonda kendisine ulaşan bu ses tınıda öyle iyi görünüyordu ki bir soruyu kırk kere sorsa kırkı asla aynı olmaz gibiydi. “İyi misiniz?”
Fırtınanın kenarda bırakarak ezdiği kalbine doğru hızla bir iğne saplandı. Korkuyla göğsünü tutarken giren krampın acısı ile yüzü buruştu. Amansız bir acı adamın sesinin ardından kendisine ulaşmış en derin duygularına uzanmıştı. Kalbinin saklandığı o köşeye kadar sürünmüş bedeninin harabesinde zevkle yürümüştü. Ve en sonunda kemiklerin arasında ufacık duran o ruha uzanan kapıya kalbe atılmıştı. Bu iğne… Seste kulağa gelen amansız anlayıştı…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet Mahalli
Mystery / Thriller"Bir gece önceden... Planlanır hep dizeler, İnsanlar öldürülmeden. Haber vererek tehdit eder..." Yıllar önce kapanan Baha Demir vakası on beş yıl sonra büyük bir delilin bulunması ile sarsılır. Delil polislerce yetersiz kabul edilir hatta bir kanıt...