bölüm 21

117 14 2
                                    

Hayat insanın karşısına o kadar acımasız şeyler çıkarıyordu ki.O yüzden insan her haline şükür etmeliydi.
Öğrendiğim gerçekler beni sarsıtıyordu.Annemin tecavüze uğradığına mı üzüleyim,bebeği için terk edilen bana mı üzüleyim bilmiyorum.Ancak bildiğim bir şey  var. Bilinmezliğin insanı daha çok yorduğunu biliyorum.Annem gözünü bir yere sabitleyip dalıp gitti.Bence o da geçmişin tozlu sayfalarını inceliyor,yaşadıkları göz önüne geliyordu.Dikkatli bakışlarla annemi izliyordum.Azer soğukkanlı bir şekilde hem annemi dinliyor,hem bir şeyler düşünüyordu.Bence o da anlatılanların doğruluk payını ölçüyordu.Kapının çalmasıyla annem irkildi.Benim yüzüme yine baktı,gerçekten burada olduğumu anlamak istercesine.Yavaşça yerinden kalkıp kapıyı açmaya gitti.Yüzümü Azere çevirdim.Bakışlarında şevkat ve güven vardı.Bir bakışıyla,varoluşuyla bile beni sakinleştiriyordu.Kafamda her şey kendiliğinden analiz olunuyordu.Bir yerde okumuştum"İnsan bir yanlış gördüğü zaman bildiği doğruları bile sorgulamaya başlıyor".Benim durumumu tamda açıklıyordu.
Salonun kapısı açıldı.Azerde olan bakışlarım kapıya çevrildi.Annem ve arkasında genç sayıla bilecek birisi girdi odaya.Azer oturuşunu dikleştirdi.Geçip karşımıza oturdular.Merak hissiyle bakışlarımı yüzüne çıkardım.Gördüğüm görüntü beni dumura uğrattı.O adamın gözleriyle  aynı renk olan gözler bizi inceliyordu.Babamdan farklı olarak bu gözler nefretle bakmıyordu.Bu gözlerde tedirginlik,korku,heyecan vardı.Annem yeniden konuşmaya hazırlanıyordu.
-Sonra buraya geldim dedim ya.Ben çalışmaya başladım.Yavaş-yavaş toparlamaya başladım.Yine geldim senin yanına ama bir az evvel dediğim gibi babanın geldiğimden haberi oldu.Ona zarar verir diye ben bir daha o mahalleye gelemedim.Ama canımın yarısını orada bıraktım.Senin hasretin hiç dinmedi.Hep dualarımda,rüyalarımda,aklımda,fikrimdeydin.Vicdan azabım hiç dinmedi,bazen rüyalarıma girip benden hesap sorardın.Küçücüktün,ama her şeyi anlıyordun.Ben seni orada bırakmakla bir evlat değil,bir dost ,bir dert ortağı da kaybetdim.Benim  hayata karşı olan en büyük yenilgim bu.
Sesi titrek,boğuk çıkmaya başlamıştı.Yanında oturan adamında gözleri dolmuştu.Merak ediyordum,ama susmayı tercih ettim.
-Ben 22 yıl önce bir erkek evlat dünyaya getirdim.Senin hasretini onunla dindirmeye çalıştım,olmadı,yapamadım.Hep seni hatırlatdı.Ona yemek yedirirken,acaba Hafsa yemek yedi mi diye düşünürdüm.Seni bu gün burada görene kadar da bu böyleydi.Özel günlerinde kendimi çok garip hiss ederdim.O okula giderken hep düşünürdüm acaba Hafsa da okula gidiyor mu diye.Yanımdaki senin kardeşin Halil.
Biraz duraksadı.
-Benim isteğim sizin bir-birinize düşman olmamanız.İkinizinde hiç bir günahı yok.Kardeşler arasında darılmaca,gücenmece olmaz.Dünya fani her an her şey ola bilir.Ölüm her an misafir ola bilir.Ben bu dünyadan göçerken arkamda iki tane bir -birinin yüzüne bile bakmayan evlatlar bırakmak istemiyorum.
Çocukken hep kardeşim olmasını isterdim.Diğerlerini kıskanırdım.Hatta çocuk aklıyla ben kardeş istiyorum diye babamada ikazda bulunmuştum.Tabi sonu hüsranla bitmişti.
Halili de kaldırıp yanıma oturdu.İkimizinde ellerini tutdu ve birleştirdi.Ansızın gözlerimiz kesişti.Yoğun duygularla bakıyordu bana.Onunda hiç bir günahı yoktu ki.Ona  da benim gibi seçim hakkı vermemişlerdi.Eğer isterse onunla gerçekten abla-kardeş olurduk.Buna hayır demezdim.Halil ayağa kalktı.Ellerimi bırakmadan beni de ayağa kaldırdı.Sıkı-sıkı sarıldı bana.Tepkisiz kalamadım.Ellerimi beline doladım.
-Annem gibi kokuyorsun.
Geri çekilip gözünün yaşını sildi.Fereh huysuzlaşmaya başlamıştı.
-Bu arada sizde hoş geldiniz.Tanıştığımada memnun oldum.Anın verdiği gerginlikle sizinle tanışamadım.
-Hiç bir problem yok.Ben sizi anlıyorum.Tanıştığıma memnun oldum.
Neyse ki kendimi toparladım ve konuşmaya başladım.
-Azer Ferehi bana ver.Altını değişmem lazım.Çantası arabada kalmış.Onu getirirmisin?
-Olar.Sən tut Fərəhi.Mən gətirib gəlim.
-Şimdi ben dayımı oluyorum?
-Evet dayı oluyorsun ya.-Neşeyle cevap verdi annem.
Yüzümde küçük bir gülümseme oluştu.Halil anın verdiği coşkuyla bir daha bana sarıldı.Fereh kıskançlıkla bağırdı.
-Kıskandı galiba.
Azer elindeki çantayla içeri girdi.Fereh onu gördüğü an gülmeye başladı.
-Bize gelince bağırsın.Babasını görünce gülüyor.Oh ne ala memleket.-Halilin tatlı isyanı bizi güldürdü.
Ferehin bezini pratik bir şekilde değiştirdim.Banyonun yerini sorup ellerimi yıkadım.
-Biraz konuşalım mı?-Halilin ciddi sorusuyla onu  başımla onayladım.
-Senin varlığını öğrendiğimde 8-ci sınıfa gidiyordum.Annemin yastığının altında şans eseri bir fotoraf bulmuştum.Küçük bir kız fotorafı.Gidip kim olduğunu sorduğumdaysa senden bahs etmişti.O zamandan bu yana seni tanımasam bile içimde sana karşı bir sevgi besledim ben.Hala da kalbimde o sevgi var.Burada ikimiziz,rahat konuşa biliyorum.Annem seni hiç unutmadı.Poğaça yapayordusa senin payını ayırıyordu.Bana kiyafet aldığı zaman bir tane de kız çocuğu için kiyafet alırdı.O da kendini böyle teselli ediyordu anlayacağın.Benim demem o ki,annem sana geç kalmış.Ama ben sana geç kalmak istemiyorum.
Benim ablam olurmusun?
Çok masumca sormuştu son soruyu.Yavru kedi bakışlarıyla bana bakıyordu.
-Senin bir günahın yok.Seninle bir derdimde yok.Bu bakıma için rahat olsun.Soruna gelicek olursakta,ben abla olmayı bilmiyorum ki? Her şey için zaman lazım,tamam mı?
-Tamam.Nasıl istiyorsan.
Birlikte onların yanına geçtik.Fereh çipil-çipil gözleriyle etrafı inceliyordu.Azer koltukta oturmuş halıyı inceliyordu.Benim geldiğimi hiss etmiş gibi bakışlarını bana çevirip kalite,kontröl yaptı.Her şeyin iyi olduğunu belirtmek istercesine gülümsedim.Aynı şekilde karşılık verdi.
-Hadi sofra hazır.Geçin oturun.
Halil kolunu omzuma atıp beni masaya ilerletti.Azerde kalkıp yanımıza geldi.Sofraya oturup yemeğe başladık.Annemin yemeklerini çok özlediğimi mercimek çorbasından bir kaşık alırken bir daha fark ettim.Genzim sızladı,gözlerim doldu.Göz yaşım akmasın diye gözlerimi kırpıştırdım.
-E abla siz ne zamandır evlisiniz?
-4 ay oluyor.
-Nasıl oluyor o?Fereh var ama.
-Oralar bir az karışık ve uzun konu.Bir ara konuşuruz.
-Abla bir az kendinizden bahsetsenize.Merak ediyorum yani.
-Neyden bahs ediceğimi bilemedim ki,şimdi.25 yaşındayım,doktorum böyle yani.Çok bir şey yok.
-Abi sen?
-Ben askerim.Zaten Hafsada bizim karargahta çalışıyor.30 yaşındayım.Şimdi şöyle sorunca insan kendi hakkında ne söyleyeceğini bilmiyor.
-Senin ailen nasıl oğlum?
Annem Azeri hemen benimsemişti.
-Benimde ailem iyi.
Ferehin Azerin kucağına gitmek istemesiyle tüm odağımız onlara yöneldi.Fereh ellerini Azerin yüzüne koydu.
-Qızım noldu?Bax dişləyərəm səni ha.Mənə elə şirin-şirin baxma.
Yüzünü bana çevirmesiyle elimdeki biberona baktı.
-Sən ver mən yedizdirim.Sən yeməyini ye.
Azer yemeğini yemişti.Biberonu ona verdim.
-Abi ikidir sormayayım diyorum ama,sormazsamda merakımdan çatlıyıcam.Sən nerelisin?Bizimle türkçe konuşuyosun.Ablam ve Ferehle farklı dilde konuşuyorsun.Bir az türkçeye benziyor ama değil.
-Ben Azerbaycanlıyım.Hafsa ve Ferehle o dilde konuşuyorum.Buraya iş için gelmiştik.Ben ve timim.Bir buçuk yıldırda burdayız.O yüzden buradakilerle türkçe konuşuyorum.
-Abla o zaman sende konuşuyorsumdur dimi?
-Ben daha çok anlıyorum.Bazen konuşuyorum.Sen de kendinden bahsetsene.
-Ben 22 yaşındayım.Bilgisayar mühendisiyim.Bir şirkette çalışıyorum.Öyle yani.
Muhabbet muhabbeti açtı.Saatin nasıl gittiğini bile anlamadık.Annem ve Halil yoğun ısrarla onlarda kalmamızı istedi.Bende kıramadım.Sorum şuydu ki,biz Azerle bir odada uyuyacaktık.

Fələyin oyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin