Sarah gözlerini hızlıca açtı. İrkilerek uyanmıştı. Rüyası gitmişti. Öyle görünüyordu.
Ayağa kalktı ve etrafındaki insanlara baktı. Yüzü yaşadıklarının dağınık hisleriyle dolu olmalıydı ki şaşkın bakışlarına insanlar bir anlam verememiş gibi görünüyordu.
Ellerine baktı ve kutuyu gördü. "Ne?" Kaşları hafifçe çatılmıştı. Şaşkındı. Emin durmaya çalıştı. Yine de bu sadece aklında beliren bir soruydu. Dışardan birinin gördüğüyle ise tek söz etmeden öylece elindeki kutuya baka bir kadındı.
Bir hamleyle odadan çıktı. Koridorları hızla ve insanları ite kalka geçerek lavaboya doğru ilerledi. Arkasından seslenenler olduysa da kulak vermemişti.
Rüyasının geri kalanından daha sakin bir yerde ayılmayı planlıyordu. Şu an doğru soruları sıralamak cevapları bulmaktan daha zordu.
İçeri apar topar girdi ve etrafı dik bucak arayarak birilerinin olup olmadığına kontrol etti. Tuvaletlerin bulunduğu açıklığın sonuna kadar ilerledi. Kapıların kilit renklerine baktı. Yalnızca son tuvalet doluydu. Hızla geri dönüp lavaboya yanaştı. Suyu açtı. Kusma hissi geçinceye kadar akan suya bakmaya devam etti. Ellerini lavabo taşının iki yanına dayadı ve göz kapaklarını birden kapatıp kendini kastı. Dişlerini birbirine yapıştırmıştı. Vücudunu büyük bir güçle sıkıyordu.
Ağlayamıyordu. Bağıramıyordu. Sarah... Reddedemiyordu. Nasıl yapabilirdi ki? Yaşadığı her şey kabul edilemez derecede gerçekti. "Gerçekti."
Elleri renksiz bir hale gelip sızlamaya başlayana dek lavabonun taşını sıkmaya devam etti. Güçsüzdü. Enerjisi yerindeydi, fakat zihnen tamamen tükenmişti. Ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Gözlerini açtı. Aynanın karşısındaki kadının dağılmış yüzüne baktı.
Perişan haldeydi.
Kendini süzdüğü sırada serçe ve yüzük parmağının arasına sıkıştırdığı, hala tutmaya devam ettiği küçük kutuyu hatırladı. Ellerini tuttuğu lavabo taşından gevşetti ve nihayet kutuya odaklanarak onu incelemeye koyuldu.
...
Açıkçası üzerinde incelemeye değer pek bir şey yoktu. Sadece metal gövdesiyle birlikte tüm köşelerinde yumuşak, oval şeritler vardı. Gri bir kutuydu. Üzerinde başka tek bir desen dahi yoktu. Daha fazla bekleyemeden kapağını biraz açtı.
Biraz endişeli hissediyordu. Kollarındaki garip bir gerginlik dikkatini dağıtıyordu. Stresten kaynaklandığını düşünerek devam etti.
Biraz daha açtı ve sonra çok hızlı ilerlediği fikrine kapılarak hareketini durdurdu.
İçindekileri göremeden hemen kapağı geri kapattı. Kendince içten gelen konuşmalara başladı. "Bunlar din miydi? Hikâye hep aynı değil miydi nasıl olsa?" Durdu. "Hissettim." Hissetmişti. O lanet mekânı hissetmişti. Gördükleri gerçekti. Aklını da kaçırmamıştı. Çünkü şu anda her şey o anki kadar gerçekti. Bunu konuşmalı mıydı? "Tabi ki de hayır." En iyi senaryoda deli sanılırdı. Mars'ta olmazdı. Burada popüler üç ilahi dinin isimlerini bile bilmeyen insanlar vardı. Dünyaya gitmeliydi. Hasan ve Rabia ile buluşmalıydı. Durumunu en iyi anlayacak kişiler onlardı. "Annem..." güldü. "Hıh!" O bunları anlatacağı son kişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döngü (Doğuş ve Sarah)
Fiksi Ilmiah"Sonsuz insan aklı kesinlikle bu evrene ait değildir. Akıl bu evrende sınırlı bedenlerimiz içinde varlığını sürdüren ve ruhumuz tarafından hapsettiğimiz bir tanrıdır. Ben insanlığı bu tanrıya ulaştırmaya gidiyorum." -Matt Walker- Instagram hesabımda...