Tavanı izliyordu.
Sarah birkaç dakika öylece tavana bakar halde yattı. Sonra da bileğindeki serumları çıkartıp yatağında doğrulmaya çalıştı. Tüm vücudunda hissettiği garip, hafif bir şişkinlik vardı. İlk kez böyle bir şey hissediyordu. Daha önce bu kadar ağır bir ameliyat geçirmemişti. Baygınken olanlar hakkında da bir fikri yoktu.
Bundan sonra ne olacaktı? Bunları iyi analiz etmesi lazımdı. Şu an sızlanamazdı. Kendine güvenmişleri ve yanında olması gerekenleri yarı yolda bırakamazdı. Bir ailesi vardı. Hükümet tanıdığı herkesin peşine düşebilirdi.
Ve... O çocukların yaşadığını ummak istiyordu.
Soğukkanlı olmaya çalıştı. Şu an bilinçsiz olduğu ana odaklanıp o arayı bir an önce kapatması gerekiyordu. Kendinden başka burada kim vardı? Neredeydi? Baygınken neler olmuştu? En önemlisi ne zamandan beridir bilinci kapalıydı?
Yüzünü ovuşturdu. Gözleri yanıyordu. Başını sol yanına doğru çevirdi. Hocasına bir kez daha baktı. Kollarıyla kendini itip ayaklarını aşağıya salmayı denedi. Ne yazık ki henüz kendi ağırlığını kaldırmaya yetecek gücü yoktu. Sargısı yeniydi ve yarası tazeydi.
Birkaç saniye daha bekledi. Ayaklarının uyuşmuşluğu şimdi ona daha fazla rahatsızlık veriyordu. Karıncalanma hissi sinir bozucuydu. Sonunda bacağını aşağı doğru sarkıtıp ayaklarının üzerinde dik şekilde durmaya kendini zorlayabildi.
Omzundaki ağrı ameliyatın üzerine hafiflemişti. Her şeye rağmen yine de bu alışması kolay bir sızı değildi.
Omuz kemiği tamamen değiştirilmiş olmalıydı, belki tendonları da aynı durumu paylaşıyordu ve hatta belki sinirleri de. Sonrasını hatırlamasa da en son ne kadar sert yaralandığını gayet net hatırlayabiliyordu. Mermi onu geriye doğru öyle hızlı itmişti ki o an ne olduğunu bile anlayamamıştı.
Belki de en önemlisi, bu olaydan öncesinde o gücü açığa çıkarırken kaslarına epey zarar vermesiydi. Özellikle belini saran kasları fena acıyordu.
Sağlam kolunu kullanarak hocasının oturduğu sandalyenin yanına tutunup kendisini kaldırdı ve bir denge noktası bulup dik durmaya başardığında tutunduğu bu yere iki defa elini yukarı aşağı yaparak vurdu.
Sonra da ardına bakmadan küçük adımlarla yürüyerek bu yeraltı sığınağında kendine bir yol çizmek için ilerledi.
Sarah ayaklanıp bulunduğu odanın kapısına kadar ilerlemişti. Bu sırada koridora yönelip eşiğinde bulunduğu kerpiçten kapıya yaslandı. Diğer şeylere de göz ucuyla bir baktı. Sonunda bununla yetinmeyip duvara yaslanır halde birkaç adım daha attı.
Bu yer 3 oda ve bir depodan oluşuyordu. İçeride elektrik ağı yok gibiydi. Bir oda haricinde tüm yapı topraktandı. Koridorlarda basit fenerler vardı ve yattığı oda da el kadar ufak bir kandil vardı.
Şimdi o kandili yanına aldığı halde depo benzeri bir yere kadar gelmişti.
Deponun olduğu bu bölüm kendi içinde sınıflara ayrılmıştı. Kumaş eşyalar, yiyecekler, elektrikli cihazlar... İhtiyacı olabilecek her şeye sahipti.
Büyük dolapların içini karıştırmaya başladı, birkaç giysi aldı. Bu haliyle üzerindeki giysi vücudunu örtmüyordu ve üşüyordu. O yüzden bu ameliyat önlüğünden kurtulması lazımdı. Giyinmeden önce kandili odanın köşesinde bulunan masanın üstündeki alet kutusunun üzerine koydu.
Hazır olduğunda, koridora ilk yöneldiği sırada gözüne çarpmış olan büyük odaya doğru adım atmak istedi. Tam odanın kapısından içeriye girmeden önce de diğer ufak odalara göz ucuyla bir daha baktı. Bu odalar aydınlıktı ve herhangi bir çıkış kapısı göze çarpmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döngü (Doğuş ve Sarah)
Science-Fiction"Sonsuz insan aklı kesinlikle bu evrene ait değildir. Akıl bu evrende sınırlı bedenlerimiz içinde varlığını sürdüren ve ruhumuz tarafından hapsettiğimiz bir tanrıdır. Ben insanlığı bu tanrıya ulaştırmaya gidiyorum." -Matt Walker- Instagram hesabımda...