Ding, ding, ding, ding...
Dinlenmiş bir beden ile gözlerini açtı. Yumuşak ve hafif bir tonda söylemişti. "Uyuya kalmışım."
"Aphe? Neredeyiz?"
Ekrana seslendi. "Aphe, Aphe? Neredesin?"
Sarah etrafına baktı. Sesli bir soru daha sordu. "Daha doğrusu ben neredeyim?"
"Günaydın Sarah. Buradayım."
"Aphe?"
"..."
"Ş-şey burası neresi?"
"Sen uyurken gemiyi biraz dolaşmak istedim. Bazı güncellemeler yaptım ve işe yarar bazı şeyler buldum. Bunun burada olduğunu biliyordum zaten, ama ulaşamazdım. Eşyaları koyduğun dolap var ya, onun içindeki gizli bir bölmedeydi bu beden. Tek sorun hiçbir zaman aktif olmamamdı. Zaman kaslarını sertleştirmiş olmalı. Sana eşsiz bir yapay zeka olduğumu söylemiştim. Dur bir dakika söylemiş miydim?" Oldukça sakin konuşuyordu.
"Peki..?"
"Bu da gizli olmamız gerektiğimizi söylediğin zaman aklıma gelen bir şey. Görünmemek için yaptığım bir numara. Epey uyudun. Bende geminin içini ve dışını dönüştürmeye çalıştım, ayrıca yaydığı tüm sinyalleri de gizledim."
"Peki mesajları iletmeyi başarabildin mi?"
"Hepsini hallettim."
"İyi."
"Nereye kadar gelebildik?"
"Neden kalkıp kendin bakmıyorsun?"
"İyi olur doğrusu."
"A şey, yeni formumu nasıl buldun?"
"Hoş görünüyor. Daha çok... Güçlü. Ve daha sakinsin."
"Duyularımı senin DNA'nı tarayarak yeniden şekillendirdim. Hala yapmak istediğim birçok yenilik var. Hayalini kurduğum binlerce özelliğim var. İstersen seninle beraber geliştirebiliriz. Bunun için çok heyecanlıyım."
"Güzel."
...
"Şuan Nexus'tayız değil mi? Ahh inanmıyorum! Şuraya bakar mısın? Hala bizi arıyorlar. Tüm bunlar benim yüzümden mi oluyor, tek bir insan için?"
Sarah durgun gözlerle camdan dışarıyı seyrederken Aphe'e seslendi. Sesi de aynı şekilde durgun bir tondaydı. "Aphe, Matt hakkında neler biliyorsun?"
"Matt Walker, EC şirketinin kurucu üyesi. Nexus başkanı. Beni kodlayan kişi."
"Seni kodlayan kişi?" Sarah bu noktayı unutmayacaktı. Çünkü sorması gereken yeni sorular doğacağını hissediyordu.
"Bunun dışında şahsen bildiğim başka bir şey yok. İstersen hafızamı yok..."
"Gerek yok, lütfen beni takip et." Sarah hafif bir nefes aldı.
...
Kollarına ağır gelmişti. "Ahh kusura bakma." Kapağı zorladı ve sonunda açabildi. "Ihıhhh! Oldu. Teni... Değişmeye başlamış."
Eliyle gösterdi. "Aphe! Bak, bu o."
Robotik gözleri bir kapanıp bir açıldı ve robotsu hareketleriyle beyaz parlak bedeni çömeldi. "O, Matt Walk?"
"Senin yaratıcın."
Aphe uzun süre sadece baktı. "Neden burada yatıyor?"
"O öldü Aphe."
"Öldü... mü?"
"Benim yüzümden."
Aphe ona baktı. "Ama belki..."
"O gitti... Gitti."
"..."
"Aphe bak. Ama düzeltebileceğim şeyler hala var. Yaşama şansı elime bir kez daha geçmişken hala umutlarım var. Ben kim olduğumu bilmiyorum ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu artık anlamıyorum. Umursadığım bile söylenemez. Onu kurtaramadım. Bir ailem var. Beni önemseyen çok az kişi... Onlar için savaşmaya devam etmek istiyorum. Ve çoktan seçmiş olduğum kişi olmak istiyorum. Kimseye zarar vermek istemiyorum. Dışarıda benim yüzümden kaç masumun canı yandı? Bunu durdurmalıyım. Onlar beni istemiyorlar. Ne istediklerini öğrenmem lazım."
"Dünya nasıl bir yer?"
"Haksız."
Aphe gözleri havada bir süre düşündü. "Hmm, hmm, ha! Hmm, anlamadım."
Sarah ayağa kalktı ve tabutu demir kola tutturarak yerleştirdi. Bu sırada Aphe'e cevap vermeyi unutmadı. "Birkaç zenginin oturduğu koltuğu süslemek için nesillerin kurban olduğu türden bir haksızlık. Her şeyin yok olduğu ölü, sessiz bir deniz gibi."
"Savaşı okumuştum."
"Maalesef savaş okuduğumuzdan fazlası Aphe. Göremediğimiz bir şekilde türümüz kendi kendini tüketiyor. Dip denen yerde ben bir çocuğun gözünde savaşı gördüm. Ama bunun da fazlası var. Hissediyorum. Bu dünyada çok fazla insan için yaşamanın bir anlamı yok. O dünyayı kurtaracak şey her neyse o benim avcumun içinde. Bunu net bir şekilde görebiliyorum artık." Yumruk yaptığı, sonra da serbest bıraktığı eline sessizce baktı. Anlamını bilmediği kızıl parıltıyı avcunun içinde bir anlığına yeniden gördü. Kaşlarını çattı ve dudaklarını büzdü. Açtığı avcunu kapattı, en sonunda da kolunu yanına yeniden saldı. "Matt bana bahsettiğinde fark edememişim. Elimde düşündüğümden daha fazla koz var. Yine de en kötüsü..." Sarah ciddi bir konu üzerinde önemli bir fikri yakalamış gibi parmağını alnına götürdü. Parmağını bastırdı. Biraz daha bastırdı. İşaret parmağı büküldü ve avcu yüzünü sarmaya başladı. Parmakları arasından açıkta kalan gözüyle de yere bakmaya devam ediyordu. Kalktığı yere tekrardan oturdu. Yere bakar halde konuşmasına devam etti. "Aphe benim için bir iyilik yapar mısın?"
"Tabi."
"Tamam."
5 dakika geçmişti. Sarah geminin arka kısmına geçti. Bu kısa sürede ne yapması gerektiğini Aphe'e anlatmıştı. Hazırlanmış bir şekilde yerini almıştı.
Aphe'e seslendi. "Aphe kapıyı aç."
"Kapı açılıyor."
Sarah başını çevirmiş vaziyette dururken uçuşan saçları yüzünün yarısı kadarını kapattığı haliyle Aphe'e seslendi. Eliyle saçını düzeltti. Sesi rüzgardan dolayı perdeli geliyordu. "Sarah."
Aphe'in kontrol ettiği robot kayıtsız kaldı. "Anlamadım."
"Benim adım Sarah. Sarah Morales."
Aphe robotunu bırakıp ekrandaki yansımasına döndü. Şimdi oirjinal gözlerini Sarah'a dikmiş bakıyordu. Yüzü hemen robotunun önünde saydam haliyle biranda belirmişti. Gülümsüyordu. "Tanıştığıma memnun oldum Sarah Morales."
Sarah'ta ona gülümseyerek eşlik etti. "Bende..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döngü (Doğuş ve Sarah)
Science Fiction"Sonsuz insan aklı kesinlikle bu evrene ait değildir. Akıl bu evrende sınırlı bedenlerimiz içinde varlığını sürdüren ve ruhumuz tarafından hapsettiğimiz bir tanrıdır. Ben insanlığı bu tanrıya ulaştırmaya gidiyorum." -Matt Walker- Instagram hesabımda...