Binanın etrafındaki doğanın canlı renkleriyle birleşen binalar, masmavi gökyüzü ve sapsarı güneş, güneşin ışıklarıyla parlayan cam pencereler, her dairesinden sızan sakin bir huzur atmosferi yaratıyordu. Her katta yaşayanlar, kendi pencerelerinden şehrin güzelliklerini gözlemliyor, doğanın enerjisini içlerine çekiyordu.
İlk katta Zeynep ve Enes, balkonlarında güneşi karşılayarak kahvaltı yapıyor, şehrin uyanışını seyrediyordu. İkinci katta Elif, yatağında kitap okurken penceresinden güneşin doğuşunu izliyordu. Üçüncü katta Ayşe ve Sena, puro içerken dışarıdaki manzaraya karşı sohbet ediyor, dördüncü katta Ikbal ve Yeşim, birbirlerine sarılarak huzurlu bir uykunun tadını çıkarıyordu. Beşinci katta ise Selin ve Kayra, birlikte oturup günün planını yapıyorlardı.
Binanın her bir katı, kendi içinde bir hikaye anlatıyor, farklı renkler ve duygularla dolu bir günün başlangıcını kutluyordu.
Ayşe, masanın etrafında toplanan gruba gülümsedi ve söze başladı, "Arkadaşlar, bu sabah bir araya gelmek gerçekten güzel. Birlikte olmak bize enerji veriyor. Her birinizle geçirdiğimiz macera dolu günlerden sonra burada bulunmak, gerçek bir aile gibi hissettiriyor. Elif, seni tekrar aramızda görmek harika. Sena ve Yeşim, enerjinizi seviyoruz. Kayra ve Enes, aranızdaki uyumu görmek inanılmaz. Zeynep ve İkbal, bizimle olduğunuz için minnettarız."
Elif, "Evet, gerçekten de bu grup birbirine çok yakışıyor. Bu kahvaltıda, birbirimize olan bağımızı daha da güçlendirelim. Hep birlikte nice güzel anılara, maceralara ve arkadaşlıkla geçecek günlerimize!"
Sena, "Evet, doğru söylüyorsunuz. Birbirimize destek olmak, birlikte gülmek ve hüzünleri paylaşmak, gerçek arkadaşlık bu. Umarım hep birlikte bu güzel anları yaşarız."
Yeşim, "Kardeşlik bağımızın daha da kuvvetlenmesi için birlikte olmaktan dolayı çok mutluyum. Hep birlikte daha nice kahvaltılara!"
Herkes birbirine gülümsedi, kahvaltılarını paylaşırken samimi bir sohbetin içine daldılar, dostluklarını daha da perçinlediler.
Saat 12.30'un ardından iki saat boyunca süren keyifli sohbet ve kahvaltının hemen sonrasında, binanın ana girişinden gelen kapı sesiyle birlikte herkes aniden ayağa kalktı. Belindeki tabancalarını çıkaran grup üyeleri, birbirine bakarak tedirgin bir atmosfer oluşturdu. Her birine bir tabanca verildi ve içeriye giren kişiye gerçek bir isim verilerek görüntüsü tasvir edildi.
Gizemli yabancı, kararlı bir duruş sergiliyordu. Uzun boylu, gri gözlü ve etrafındakilere karşı dikkatlice bakış atan biriydi. Grup, bu yeni gelenin amacını ve niyetini anlamak için tedbirli bir şekilde beklerken, teras kapısından merdivenlerle aşağıya inmeye başladılar. Binanın içindeki gizemli atmosferle birleşen, içeriye giren kişinin kimliği ve neden geldiği konusundaki merak, herkesin zihnini meşgul ediyordu.
Yeşim'in anlatımıyla gizemli kişinin bir erkek olduğu gruba aktarılmıştı. Terasdan bakıldığında sadece arkası görünen bu kişinin kimliği merak konusuydu. İkbal, Kayra ve Enes, hızla merdivenlerin ortasına giderek yabancıyı gördüler; ancak yanlarında Mert ve Merve de vardı, birlikte yürüyorlardı. Mert, Merve ve gizemli kişi, gruptaki erkekleri fark edince hemen yanlarına gitmek için koşmaya başlamışlardı.
Karşılaşmanın ardından herkesin tabancalarını çıkarıp ateş ettiği gerilim dolu anları yaşadılar. Mert, sakinleşmeye çalışarak, "Lütfen durun, sizinle sadece konuşmak istiyoruz" dedi. Ancak sorular havada uçuşmaya başladı. Ikbal, neden Ayşe'nin kızını öldürdüklerini sordu ve Kayra, Elif'in kaçırılmasını gündeme getirdi. Bu gerilimli anlarda Ayşe, merdivenlerin ortasından halat yardımıyla aşağı inerken, iki sis bombası attı. Bombaların patlamasıyla birlikte ortaya çıkan sessizlik, ayşenin etkileyici yürüyüşüne geçiş yaptı. Topuklu botlarıyla attığı büyük adımlar, kararlılığını yansıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Titreyen Yeraltı
AdventureTitreyen Yeraltı: Reactorun Gölgesindeki Zombi Salgını Gizli bir nükleer tesis, bir reaktör kazasının ardından sessizce zombi kıyametinin fitilini ateşler. Radyasyonun etkisiyle ölüler, yeniden hayata dönerken, tesisin çevresindeki şehirde panik ve...