Yeşim’in hamile olduğunu öğrenmesinden bu yana üç hafta geçmişti. Bu süreçte Yeşim, Sena ve Ayşe ile birlikte yaşamayı öğrenmiş ve iyi şartlarda hayatını sürdürmüştü. İkbal ise bir baba olmanın heyecanı ve sorumluluğuyla elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Bu sabah, grup önemli bir karar vermek üzere toplandı.
İkbal, "Arkadaşlar, üç kişi polis merkezine silah almaya gidecek. Kimler gönüllü?" diye sordu. Bir anlık sessizlikten sonra Kayra ve Sena aynı anda, "Ben varım," dediler. Kemal, sena’yı gitmemesi için ikna etmeye çalıştı, "sena, gerçekten gitmek zorunda mısın? Tehlikeli olabilir," dedi.
Sena kararlılıkla, "Evet, Kemal. Bu silahlar hepimizin güvenliği için gerekli. Gitmek zorundayız," diye yanıt verdi. İkbal, sena’nın kararlılığını takdir ederek, "Tamam, Kemal. Bırak gitsin. Hepimizin güvenliği için bu gerekli," dedi.
Saat 15.00’te yola çıktılar. Polis merkezine vardıklarında, iki mat siyah araba gördüler. Arabaların yanında altı kişi vardı ve bunlar zırh giymiş polislerdi. Zırhlar kumaştandı ama sağlam ve koruyucuydu, zombilerin ısırıklarına karşı etkiliydi. Dışarıdaki altı kişi silahlarını çekti ve biri telsizle konuştu, "Patron, buraya gelin," dedi. İçeriden altı kişi daha çıktı; bunlardan dört kişi siyah kumaştan giymişti, kalan iki kişi ise normal kıyafetler içindeydi.
Bu iki kişiden biri kadın, biri erkekti. Kadın olanın adı Aslı'ydı ve İkbal onu hemen tanıdı. Aslı, EFBİYAY, polis teşkilatı, polis ihbar hattı ve yunopolde Interpol’de çalışan bir yönetici birimindendi. İkbal, onun yeteneklerini bildiği için fazla konuşmadı. Erkek olan da EFBİYAY'dan bir çalışandı.
Aslı, İkbal’e doğru yürüyerek, "Siz kimsiniz?" diye sordu.
İkbal, "Bunlar Kayra ve Sena, ben de İkbal. Polisim," dedi.
Aslı, "Baksana meslektaşız, ben de EFBİYAY, polis teşkilatı, polis ihbar hattı ve yunopolde Interpol’de çalıştım. Sizler peki?" dedi.
Kayra, "Ben bir askerim," dedi.
Sena da hemen ekledi, "Ben de bir doktorum."
Aslı, grubu dikkatle süzdü ve "Peki, buraya neden geldiniz?" diye sordu.
İkbal, "Silah ve mühimmat almak için geldik. Grup olarak hayatta kalmak için bu malzemelere ihtiyacımız var," dedi.
Aslı, "Anladım. Buradaki silahlar bizim kontrolümüzde, ama ihtiyaçlarınızı karşılamak için bir anlaşma yapabiliriz," dedi.
İkbal, "Hangi şartlar altında?" diye sordu.
Aslı, "Bizimle işbirliği yaparsanız ve belirli görevlerde yardım ederseniz, size gereken silahları verebiliriz," dedi.
İkbal, Kayra ve Sena kısa bir süre sessizce düşündüler. Sonunda, İkbal, "Anlaştık. Ne yapmamız gerekiyor?" diye sordu.
Aslı, gülümseyerek, "Şimdi size bazı talimatlar vereceğim. İşbirliği içinde olursak, hepimiz hayatta kalabiliriz," dedi. İkbal ve ekibi, yeni müttefikleriyle birlikte hareket etmek üzere hazırlandı.
Bu yeni müttefiklik, onların gelecekte karşılaşacakları tehlikelere karşı daha güçlü olmalarını sağlayacaktı. Her iki grup da birbirine güvenmeye ve birlikte hayatta kalmaya çalışacaktı.
Aslı, antlaşmanın şartlarını belirlerken soğukkanlılığını koruyarak konuştu. "Ben size silah vereceğim, karşılığında siz de her iki haftada bir bana erzak ve eşyalar getireceksiniz. Bu malzemeler, benim büyük halkıma ve kasabama gidecek," dedi. İkbal şaşkınlıkla ve biraz da korkuyla, "Biz o kadar şeyi nasıl bulacağız? Kendimize zor bakıyoruz," diye itiraz etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Titreyen Yeraltı
AventuraTitreyen Yeraltı: Reactorun Gölgesindeki Zombi Salgını Gizli bir nükleer tesis, bir reaktör kazasının ardından sessizce zombi kıyametinin fitilini ateşler. Radyasyonun etkisiyle ölüler, yeniden hayata dönerken, tesisin çevresindeki şehirde panik ve...