Aradan yedi ay geçmişti ve her ne kadar grup üyeleri kaybettikleri sevdiklerini hala hatırlasa da, hayatın sunduğu küçük mutlulukların tadını çıkarmaya başlamışlardı. Sena'nın bebeği nihayet doğmuştu ve ona Mete adını vermişlerdi. Bu yeni yaşam, umut ve huzur doluydu. Artık şehir merkezindeki beş katlı, eski ve yıpranmış bir apartmanda yaşıyorlardı. Her katında dört daire, her dairede ise iki kişi vardı. Bu apartman, distopik bir dünyada ayakta kalmış son sığınaklardan biriydi.Bina, dışarıdan bakıldığında yıkılmak üzere gibi görünüyordu. Duvarlarında çatlaklar, pencerelerinde kırık camlar ve paslanmış demir parmaklıklar vardı. Giriş kapısı ağır, demir bir kapıydı ve her giriş çıkışta gıcırdayarak açılıp kapanıyordu. Zamanın ve savaşın izleri her köşesinde belirgindi; binanın dış cephesini kaplayan grafitiler ve eski çatışmaların kurşun delikleri burada geçen sert günlerin hatıralarını taşıyordu.
İçerisi ise dışarıdan beklenmeyecek kadar organize ve düzenliydi. Her katta dört daire bulunuyordu ve dairelerin her biri, eski dünya lükslerinden yoksun olsa da, sıcak ve davetkar bir yaşam alanı sunuyordu. Daireler, insanların birlikte yaşamalarını kolaylaştıracak şekilde düzenlenmişti; bir tarafta mutfak ve oturma alanı, diğer tarafta ise yatak odaları ve küçük bir banyo bulunuyordu.
Dairelerde yaşayan insanlar, hayatta kalmanın getirdiği zorlukları omuz omuza vererek aşmışlardı. Her bir daire, küçük ama sıcak bir yuva olmuştu. Gece olduğunda, binanın koridorlarında yankılanan bebek ağlamaları ve sakin konuşmalar, binaya bir tür yaşanmışlık ve samimiyet katıyordu.
Mete'nin doğumu, bu apartmanda yaşayan herkes için yeni bir umut ışığı olmuştu. Onun varlığı, insanların yüzünde gülümsemeler yaratmış, kalplerindeki acıyı bir nebze olsun hafifletmişti. Sena, bebeğini kucağında taşırken gözlerinde sevgi ve umut dolu bir parıltı vardı. Diğer grup üyeleri de Sena'yı ve Mete'yi korumak için ellerinden geleni yapıyordu. Onlar için bu küçük bebek, yeni bir başlangıcın ve daha iyi bir geleceğin simgesiydi.
Binanın çevresi ise distopik dünyanın karanlık ve kaotik doğasını yansıtıyordu. Sokaklar, eski arabaların enkazları ve terk edilmiş binalarla doluydu. Her köşe başında, savaşın ve kaosun izleri görünüyordu; yanmış araçlar, yıkılmış binalar ve unutulmuş eşya yığınları. Ancak, apartmanın içindeki hayat, bu karanlık dış dünyanın tam tersi bir huzur ve umut barındırıyordu.
Her gün, grup üyeleri apartmanın etrafındaki tehlikelere karşı nöbet tutarken, içerideki yaşamı devam ettirmek için birlikte çalışıyorlardı. Bina onların sığınağı, yeni hayatlarının merkezi olmuştu. Dışarıdaki dünya ne kadar tehlikeli ve belirsiz olursa olsun, bu beş katlı apartman onların yeni bir başlangıç yapabildiği, kaybettiklerini hatırlayıp yine de mutlu olabildikleri bir yerdi. Bu yeni düzen, onların dayanışma ve umut dolu geleceğine doğru atılan küçük ama kararlı bir adımı temsil ediyordu.
Öğleden sonra saat 13.45'te, güneş ışıkları yavaş yavaş batıya doğru eğilmeye başlamışken, Elif, Kayra ve Yeşim, şehrin terk edilmiş sokaklarında erzak aramaya çıkmaya karar verdiler. Uzun zamandır sığınak olarak kullandıkları binanın içinde sessiz bir hazırlık vardı. Elif, ince uzun bir kadın, kararlı ve dikkatli bakışlarıyla etrafı süzdü ve sakin bir ses tonuyla, "Kayra, Yeşim, hazır mısınız?" diye sordu.
Yeşim, Elif'in yanında, hızlı bir şekilde sırt çantasını kontrol ediyordu. Kısa sarı saçları ve keskin mavi gözleri, ona her zaman dikkatli ve tetikte bir görünüm verirdi. Yeşim, çantasının fermuarını çekip doğrulurken, "Evet, hazırım," dedi.
Kayra, biraz endişeli bir ifadeyle etrafa bakındı. Orta boylu, kaslı yapısı ve koyu sarı saçlarıyla, her zaman güçlü ve güvenilir bir hava sergilerdi. Ancak bu sefer, yüzünde bir tedirginlik vardı. "Tabancamı bulamıyorum," dedi çaresizce. Elif, Kayra'nın endişesini fark etti ve sakinleştirici bir tonla, "Yeşim, silah kasasından almanı söylemişti, hatırladın mı?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Titreyen Yeraltı
AventuraTitreyen Yeraltı: Reactorun Gölgesindeki Zombi Salgını Gizli bir nükleer tesis, bir reaktör kazasının ardından sessizce zombi kıyametinin fitilini ateşler. Radyasyonun etkisiyle ölüler, yeniden hayata dönerken, tesisin çevresindeki şehirde panik ve...