Kasabada herkesin huzurla çalıştığı günlerin yerini, Can'ın zalim yönetimiyle korkunun hâkim olduğu günler aldı. Can, kontrolü ele geçirdiğinde, grubun üyelerini acımasızca kaçırıp işkence etmeye başladı. Onları küçük odalarda zincire vuruyor, yiyecek ve su vermeyerek açlıkla terbiye ediyordu. Aslı'nın haberi yoktu; Can, her şeyi ondan gizli yapıyordu.
Bir akşam, Aslı durumun farkına vardı ve Can'la yüzleşmeye karar verdi. Kasabanın merkezine yürürken, insanların ona endişeyle baktığını gördü. Toplantı salonuna girdiğinde, Can'ı kendi adamlarıyla birlikte buldu. Gözlerinde öfke ve kararlılıkla içeri girdi ve "Can, ne yapıyorsun? Bu insanların sana ne zararı var?" diye sordu.
Can soğukkanlı bir şekilde gülümsedi ve "Onlar itaatsizdi, Aslı. Kasabanın iyiliği için bu gerekli," dedi. Aslı bu cevaba sinirlenerek "Bu, zulüm! Sen kasabayı değil, kendi egonu tatmin ediyorsun!" diye bağırdı.
Can, Aslı'nın bu çıkışına sinirlenerek elindeki tabancayı masaya vurdu. "Bu kasaba artık benim yönetimimde, Aslı. Senin zayıf liderliğin sona erdi," dedi. Aslı'nın gözleri doldu, ama geri adım atmadı. "Bu insanlar benim korumam altında, seni durdurmak için ne gerekiyorsa yapacağım," dedi.
Can, kasabanın merkezine topladığı halka dönerek Aslı'yı işaret etti. "Sevgili kasaba halkı, Aslı'nın zayıf yönetimi yüzünden bu hale geldik. Onun hatalarını düzeltmek için onu kasabadan atıyorum," dedi. Halk, Can'ın etkisi altında korkuyla başlarını salladı.
Aslı, gözyaşları içinde kasabanın dışına çıkarıldı. Halk, onun gitmesine gözyaşları içinde tanık oldu ama kimse bir şey yapmaya cesaret edemedi. Aslı uzaklaşırken Can, halkına dönerek "Artık yeni bir dönem başlıyor. Herkes yağmalama ekiplerine katılacak ve kasaba için çalışacak," dedi. Kasabanın üzerinden karanlık bir bulut geçiyordu; Can'ın zalim yönetimiyle herkesin hayatı daha da zorlaşacaktı.
Günlerdir kimse adam akıllı uyuyamamış, yemek yiyememişti. Açlık ve yorgunlukla boğuşan insanlar, Can’ın zulmünden kaçmanın yollarını arıyorlardı. Can, gaddar bir yönetici olarak kasabayı demir bir yumrukla yönetiyordu ve bu, halkın üzerindeki baskıyı her geçen gün artırıyordu. Ancak bir gün, Can ortaya bir plan attı. Karşı kasabayı ele geçireceklerini ve bundan sonra kendi halkına zarar vermeyeceğini, işkenceye son vereceğini söyledi. Bu, uzun süredir zor koşullarda yaşayan kasaba halkı için bir umut ışığı oldu. Sevinçle bu haberi karşıladılar, çünkü bu vaad, onların bitmek bilmeyen acılarının son bulacağı anlamına geliyordu.
Can’ın planı basitti, fakat acımasızdı. Karşı kasabaya saldıracaklar, oradaki insanları yağmalayacaklar ve tüm kaynakları kendi kasabalarına getireceklerdi. Halk, bu planın kendi acılarını dindireceğine inanarak Can’a destek verdi. Ancak, herkesin içinde bir tereddüt vardı. Çünkü karşı kasaba da bu zorlu hayat mücadelesinde onlar kadar acı çekiyordu. Bir yandan kurtuluşlarını kutlarken, diğer yandan karşı kasaba sakinlerine verecekleri zararın vicdan azabını taşıyorlardı.
Kasabanın dar sokaklarında, evlerin karanlık köşelerinde bu plan konuşuluyor, tartışılıyordu. Kimisi Can’ın zulmünden kurtulmanın heyecanını yaşarken, kimisi de karşı kasabadaki masum insanlara zarar vermenin vicdan azabını hissediyordu. Can’ın vaatleri onları bir an olsun rahatlatmıştı, ancak bu rahatlık, derin bir iç hesaplaşmanın gölgesinde kalıyordu.
Kasaba halkı, Can’ın acımasız planını kabul ederek hayatta kalmaya çalışıyor, kendi canlarını kurtarmak için başka insanların hayatlarını feda etmeye hazırlanıyordu. Bu ikilem içinde, bir yandan kurtuluşu kutlarken diğer yandan vicdanlarının sesini bastırmaya çalışıyorlardı. Can’ın planı, kasaba halkının üzerindeki baskıyı bir nebze olsun hafifletmiş gibi görünse de, onların yüreklerinde derin bir yara bırakıyordu.
Kasaba, bu yeni umut ışığı altında yeniden bir araya gelmişti, ancak içlerinde hep bir kuşku ve pişmanlık vardı. Can’ın acımasız yönetimi altında yaşamaya devam ederken, karşı kasabayı ele geçirmenin ne kadar doğru olduğunu sorguluyorlardı. Zorunlu bir seçim yapmışlardı; hayatta kalmak için başka hayatları mahvetmeyi göze almışlardı. Bu, onların en büyük sınavıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Titreyen Yeraltı
PertualanganTitreyen Yeraltı: Reactorun Gölgesindeki Zombi Salgını Gizli bir nükleer tesis, bir reaktör kazasının ardından sessizce zombi kıyametinin fitilini ateşler. Radyasyonun etkisiyle ölüler, yeniden hayata dönerken, tesisin çevresindeki şehirde panik ve...