Ormanda yürüyen İkbal, Kemal ve Mert, uzun bir yolculuğun ardından Ayşe'nin bulunduğu kasabaya ulaştılar. Ancak kasabaya adım attıklarında, zombilerin etrafı sardığını fark ettiler. Kararlı bir şekilde zombileri görünmeden geçmeye çalıştılar. Sonunda, senaların kurtulduğu binaya sığınmayı başardılar. Binaya girdiklerinde, sessizlik hüküm sürüyordu ve herhangi bir canlıya rastlamadılar.
Binanın dört katını da kontrol ettikten sonra en üst kata çıktılar. Birden, Ayşe'nin tabanca doğrulttuğunu, Sena'nın bıçak çıkardığını ve Yeşim'in demir sopayla hazır beklediğini fark ettiler. İkbal ve Kemal şaşkınlık içindeydi. Sena, Kemal'e doğru koşarak bıçağı uzattı ve onu öptü. İkbal hızlı adımlarla sevgilisi Yeşim'e sarıldı. Ayşe gülümseyerek, " Allaha şükür, hayattasınız!" dedi, arkadaşça bir kucaklama yaparak onları selamladı.
İkbal şaşkınlıkla sordu, "Nasıl oldu da hayatta kaldınız?" Sena, "Bilmiyorum, biz çatıdaydık. Peki ya siz?" diye karşılık verdi. Mert, "Biraz Mehmet'le boğuşuyorduk, ancak Mehmet ölmedi. Bizler ölmediysek, o da ölmemiştir." şeklinde açıkladı.
Diğer tarafta ise Kayra, Elif ve Zeynep bir markete girdiler. Yerde buldukları 5 şişe suyu içtikten sonra, dükkanla deniz arasındaki boşluktan üç kişinin sesini duydular. Hemen silahlarını çektiler ve dikkatlice baktıklarında, karşılarında Selin, Merve ve Enes'i gördüler. Sevinçle birbirlerine sarıldılar ve uzun bir sohbete başladılar. Zeynep, "Biliyordum, hayattasınız. Zeynep, biraz bekleyin. Siz hayatta kaldıysanız, diğerleri de hayatta kalmış olmalı" dedi.
Bu beklenmedik buluşmalar, grupların arasındaki bağları yeniden güçlendirdi ve onlara umut verdi.
Ahmet, Semih ve Berk ormanda ilerlerken, Ayşe'nin bulduğu kasaba ile Kayra'nın olduğu şehir merkezinin tam ortasındaydılar. Kayra'nın olduğu şehir merkezine inerek, gördükleri grubun arkadaşlarına koşarak sarıldılar.
Semih, "Şu kasabaya gidelim mi? Orada insan sesleri duydum, belki bizimkiler oradadır" dedi. Ahmet ve Berk, "Bir ihtimal olabilir, hadi gidelim" diye yanıtladılar.
Kasabaya vardıklarında, sesin geldiği binaya girdiler ve koşarak yukarı çıktılar. Herkes birbirini buldu ve sevinçle sarıldılar.
Bu beklenmedik buluşma, grup arasındaki bağları güçlendirdi ve onlara umut verdi. Artık yeniden bir aradaydılar ve birlikte güçlü bir şekilde ilerlemeye kararlılardı.
Sena ve Kemal, yeni evlerinde balkonda yemek yerken huzurlu bir atmosferin tadını çıkarıyorlardı. Sena, Kemal'e dolabından konserve yiyecekler ve birkaç şişe şarap getirdi. Balkonda oturarak, şarapları bardaklara doldurup sohbet etmeye başladılar. Karşı binadaki Merve ve Ahmet'in el sallamasıyla selamlaşarak gülümsediler ve sohbetlerine devam ettiler.
Kemal, bir anda ciddileşerek Sena'ya döndü ve onunla konuşmak istediğini belirtti. Sena, merakla beklerken Kemal, dünyada hala geçerli olan kuralların ve değerlerin ne olduğunu sorguladığını ifade etti. Ardından, heyecanla, "Sena, benimle evlenir misin?" dedi. Cebinden çıkardığı çiçekli, elmaslı bir yüzüğü Sena'ya uzattı.
Sena, duygulu bir şekilde elini uzatarak yüzüğü parmağına taktı. Gözlerindeki sevinç ve minnet ifadesiyle Kemal'e sarıldı ve teşekkür etti. Kemal, "Ne demek, Sena. Ben de teşekkür ederim" dedi ve ona sarıldı. Sarılırken, Kemal, Sena'yı daha sıkı kavradı ve yavaşça ona yaklaştı. Elleriyle yüzünü okşayarak öpüşmeye başladılar.
Şarabın etkisiyle rahatlayan ve duygularını daha da derinleştiren ikili, odalarına doğru ilerlediler. Öpüşerek ve birbirlerine sarılarak, odalarında geçirecekleri keyifli ve unutulmaz bir geceye adım attılar. Yeni hayatlarına başlarken, birbirlerine olan sevgileriyle dolup taşıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Titreyen Yeraltı
AbenteuerTitreyen Yeraltı: Reactorun Gölgesindeki Zombi Salgını Gizli bir nükleer tesis, bir reaktör kazasının ardından sessizce zombi kıyametinin fitilini ateşler. Radyasyonun etkisiyle ölüler, yeniden hayata dönerken, tesisin çevresindeki şehirde panik ve...