17🎡Gözyaşları Kaçınılmazdı

1K 133 22
                                    

sabah cok uykum vardı bi de ise de gidince bölüm atmaya zamanım olmadı
yorum istiyom ama

17| Gözyaşları Kaçınılmazdı

"Güray? Nereden geliyorsun?" dedi Karan meraklı bakışlarıyla. Üzerimdeki beşiktaş yazılı atkıya ve başımdaki bereye bakıyordu.

"Maçtan." dedim gülerek "Beşiktaşın maçı vardı bugün. Lazları Karadeniz'e geri postaladık."

Yatağından kalkıp yanıma doğru geldi. "O ne demek?" Odasındaki geniş koltukta oturuyordum.

O yanıma otururken bende üzerimdeki montu çıkardım. "Biz kazandık, onlar yenildi demek."

"Siz kimsiniz peki?" dedi bu seferde. Kocaman gözleriyle bana bakması o kadar tatlıydı ki.

Gülümseyerek yanaklarını sıktım. "Beşiktaşlılar yani. Hepimiz biriz."

"Ama ben beşiktaşlı değilim. Ankaralıyım." Üzülerek dediği şeyle dayanamamış kahkaha patlatmıştım. Ben saçlarını karıştırırken o mızmızlanıp açıklama yapmamı istiyordu. Onu gıcık etmek o kadar eğlenceliydi ki. Çocuğu ısırasım komple yiyesim geliyordu.

"Bende Ankaralıyım ama isteyince beşiktaşlı olabiliyorum."

"Yaaa..." deyip hevesle konuştu "...bende olabilir miyim beşiktaşlı?"

"Olabilirsin tabii, neden olmayasın? Ankaralı olmak sıkıcı zaten. Beşiktaş çok daha güzel." dedim dalga geçerek. Büyüyüp bu anları hatırlarsa, gülümsesin istiyordum. Baş belası hastalığı çabucak bitsin gitsin, bu günleri eğlenceli günler olarak hatırlasın istiyordum.

"Tamam kiminle konuşmam gerek beşiktaşlı olmak için?" dedi gülümseyerek.

Elimi karnına atıp gıdıklamaya başladım. "Benimle. Konuş bakayım."

"Ya ama Güray!" dedi kahkaha atarken "Konuşamam böyle, git yaaa."

.

Mezar taşına sırtımı yaslamış bacaklarımı da kendime doğru çekmiş oturuyordum. Az önce yandaki mezara gelen teyzeyle amca beni bu şekilde görünce önce şaşırmış sonra da ayıplayan bakışlar atmışlardı. Ama yine de pozisyonumu bozmamıştım. Buraya kafa dinlemeye, sessizlik içinde düşünmeye gelmiştim.

Düşün düşün işin içinden çıkamıyordum. Milyonlarca soru diken gibi batıyordu sanki. O kadar sinirim bozulmuştu ki. Daha fazla tutamayıp dolan gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım. Neyin içine düşmüştüm ben? Dün gece duşa girmiş, düşünmeye dalmış ve bir saat boyunca çıkmamıştım. Evdekiler uyarmasa geçen zamanın farkına bile varamazdım. Sabaha kadar da uyuyamamıştım. Gözaltlarım mosmor olmuştu. Düşünmek istemiyordum ama her nefes alışımda aklımda başka bir soru canlanıyordu.

Nefes alamıyormuş gibi hissediyordum.

Keşke önceki hayatımdaki anılarımı hatırlamasaydım, her şey daha kolay olurdu benim için.

Yanaklarımdan tek tek süzülen gözyaşlarım bile sakince akıp gidiyordu. Ama zihnim niye böyleydi? Niye böyle büyük bir karmaşanın içinde kalmıştım ben? Bu niye sadece benim başıma geliyordu?

"Ee Güray Çelik? Her şeyi bilen sen, her soruna çözüm bulan sen... şimdi neden bu kadar sessizsin?" cümlem biter bitmez yüzüm buruşmuş, göz yaşlarım artmıştı. Niye ağladığımı bile bilmeden ağlıyordum.

Çıldıracak gibiydim. Unutmak istiyordum Güray'ı.

"Eser?"

Gelen sesle irkildim yine. Taylan değildi bu sefer, Karan'dı. "Karan?" Seneler önce ölen doktorunu hala ziyaret mi ediyordu? Bu düşünceyle göz yaşlarım daha da arttı. O küçük çocuğa kendimi bu kadar sevdirebilmiş miydim?

"S-sen..." deyip sustu. O kadar şaşkın görünüyordu ki. Neden burada olduğumu sormadan "Ağlama, iyi misin? Neden ağlıyorsun?" diyerek yanıma geldi. Elindeki çiçekleri mezarlığın kenarına bıraktı.

Yanıma gelir gelmez kollarımı boynuna doladım. Boynundan burnuma dolan kokusu, belime sardığı elleri derken daha çok ağlamaya başladım. İçim çıkana kadar dakikalarca ona sarılıp ağladım. Beni unutmamıştı ya, beni. 8 yaşındayken kendisiyle ilgilenen doktorunu 18 yıldır nasıl unutmamıştı ya? Ne kadar güzel bir kalbi vardı bu adamın? Delireceğim güzelliğinden, tatlılığından, kalbinin iyiliğinden.

Gözyaşlarım yerini iç çekişlere bıraktığında başımı omzuna yasladım izin istemeden. O kadar ihtiyacım vardı ki bana sıkı sıkı sarılmasına.

Şaka maka ben aşık oluyordum bu adama.

Elini yavaşça saçlarımın arasına daldırdı. "Daha iyi misin?" Sessizce başımı salladım. Omuzlarımdan tutup beni kendinden uzaklaştırdı. Endişeli gözlerini yüzümde gezdirdi. "Nasıl kızarmışsın ağlamaktan. Yanaklara buruna bak, kıyamam."

Elini bir yanağıma yerleştirdi gözyaşlarımı silmek için. Ama izin vermeden yüzümü yanağına yaslayıp gözlerimi kapattım. "Böyle kalalım mı?"

Diğer eliyle yüzümü kapatan saçlarımı ittirdi okşayarak. "Kalalım yavrum. Yeter ki ağlama."

Birkaç dakika ellerinin arasında soluklandım. Nerede olduğumu bile unutturacak kadar huzur veriyordu kokusu, sıcaklığı. Biraz daha iyi hissetmeye başlamıştım. Bir anda gözlerimi açıp "Yavrun muyum gerçekten." deyip akan burnumu çektim.

Yüzümü izlerken yakalandığı için boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı. "Evet, küçüksün, çocuksun."

"İyi ki varsın Karan." dedim içimden geldiği için. "Eğer sen gelmeseydin belki toparlanamazdım. Zihnim boşalmazdı, kendime gelemezdim."

"Sende iyi ki varsın." dedi beklemeden. Bende başımı elinden kaldırdım. "Kim üzdü seni bu kadar?"

Başımı iki yana sallayıp "Kimse." dedim. "Ağlayasım gelmişti işte."

İnanmasa bile üstelemek istememiş gibiydi. Bakışlarını kaçırıp birkaç saniye bekledi. "Neden bu mezarlıktasın?"

"Şey..." derken ayağa kalktım "...aile yakınımızdı. Sahile gelmişken uğradım." diye bir şeyler uydurdum.

Kaşlarını kaldırıp başını salladı. "Anladım." deyip o da ayağa kalktı. "Seni bırakayım mı?"

Onunla dönmeyi çok isterdim ama nedense utanmıştım. Ve biraz daha burada kalmak istiyordum. "Gerek yok, birkaç yere daha uğrayacağım ben zaten. Sağ ol yine de." dedim uzatmadan.

O da ısrar etmeden gitmişti.

Gidişiyle beraber üşümüştüm. Olduğum yerde titremiştim. Keşke gitmeseydi.

.

bu cocuklar mezardan cıkamadı bi

Recreation | bxb | reenkarnasyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin