bölümler gec geliyo ama valla halledicem
42| İkinci Bir Şok Kaçınılmazdı
1 Hafta. 7 Gün. Salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi, pazar, pazartesi ve yine salı. Karan'ın benimle konuşmadığı süre bu kadar uzundu işte.
İlk birkaç gün evden çıkmak istememiş, sürekli telefonuma gelen bildirimleri kontrol ederken bulmuştum kendimi. Sonraki birkaç gün Karan'a düşünmesi için yeterince zaman tanıdığıma emin olmuş, dışarı çıkmaya başlamıştım. Sürekli mahallede dolaşıyor, okul çıkışlarından sonra eve girmek bilmiyordum ama yine de onu görememiştim hiç. Ve sonraki birkaç gün ise Karan'ın beni ne zaman görse yolunu değiştirmesiyle ve benimle konuşmamak için sürekli kendini meşgul etmesiyle geçmişti. Kalbimi kıran nokta bu olmuştu.
Düşünmüştüm aslında. Çok çok düşünmüştüm. Hata mı yapıyorum? Karan'ın dediği gibi geçmişten kalan düşüncelerimle mi hareket ediyorum? Hislerim tamamen gerçek mi? Onu nasıl inandıracağım? Nasıl ikna olacak? Benden yine de hoşlanmaya devam edecek mi? Onun hisleri değişti mi? Hakkımda ne düşünüyor? Soru işaretleri var mı, varsa neden konuşmaktan kaçıyor? Geçmiş yaşamımı hatırlamam bu kadar kötü bir şey mi? Hep bu şekilde beni görmezden mi gelecek? Sonumuz ne olacak? Ona babaannesini anlatabilecek miyim? Türkan'ı bir de ondan dinleyebilecek miyim? Karan'ı unutabilir miyim ki? O beni bu kadar kolay silebilir mi?
Zaten her daim karman çorman olan zihnim daha da büyük bir kara deliğin içine çekilmişti bu vesileyle.
Ya da belki de hiç batmayacağını sandığım güneş turunculara karışıp yok olmaya başlamıştı.
Bilmiyordum. Hiçbir şey. Hiçbir şey bilmiyordum. Sadece unutmak istiyordum. Daha fazla Güray veya Nazife olmak istemiyordum. Ben Eser'dim. Eser olarak doğmuştum, Eser olarak bir hayat sürmüştüm. Ben ne Güray kadar girişken, ne de Nazife kadar çekingendim. Ben tamamen bendim, Eser'dim. Ama bunu insanlara kanıtlamanın bu kadar zor olacağını hiçbir zaman düşünememiştim. Aptallık. Aptallık etmiş, düşünmeden davranmıştım. Sonuna kadar saklamalıydım bu sırrı. Belki içimde kaldıkça unuturdum?
Yapamazdım. Karan'la önünde sonunda bu konuyu konuşmak zorunda kalacaktım. Ona itiraf etmem gerekiyordu. Ondan sakladığım bir şeyler olduğunu sezdiği için benimle bir ilişkiye girmek istememişti, bekliyordu o sadece. Benim gelip onunla güzelce konuşmamı, derdimi anlatmamı bekliyordu.
Zaten anlatacaktım ki. İlla ki söylemem gerekecekti. Ama doğru zaman o gün, o an değildi. O anki heyecanla doğru düzgün kendimi açıklayamamıştım, ağlamaktan konuşamamıştım bile.
Elini dahi tutamamıştım.
Karan'a tanıdığım zamanı kendime de tanıdım. Evde olduğum her anımı geleceği düşünerek yaşadım. Nasıl konuşacağımı, ne yapacağımı... Nasıl kendimi ifade edeceğimi düşündüm. Onun vereceği tepkileri düşündüm. Hangi tepkide ne diyeceğimin ihtimallerine kadar düşündüm.
Oldum olası tek yaptığım şey düşünmekti.
Eser Karaca düşünmekten başka hiçbir şey yapamayan bir adamdı.
Bütün bu yüklerin altında ezilirken ekmek almaya çıkmış ve pazardan dönen Güleser teyzenin fenalaşma anına denk gelmiştim.
Mahallelinin etrafına doluşan kadının yanına elimdeki ekmek poşetini telaşla bırakıp koştum. Hemen yanına dizlerimin üzerine çöktüğümde Haydar amcanın "Heh, Eser ilk yardım biliyordu, çok şükür o geldi şimdi halleder." dediğini duymuştum.
Güleser teyze bir çeşit kriz geçiriyordu. Tüm bedeni titrerken gözlerini sımsıkı kapatmıştı. "Anne!"
Uzaktan gelen sesle bakışlarım bir anlığına kalabalığın arasındaki Karan'a döndü. Tabii ya, Güleser teyze Karan'ın annesiydi, tamamen unutmuştum. Derin bir nefes alıp yanıma çömelen Karan'ı umursamamaya çalışarak kadına döndüm tekrar. Yanaklarına hafif hafif vurdum "Güleser teyze beni duyuyor musun?"
"Annem ne olur aç gözlerini, Eser bir şey yap." yanıma gelen Karan'ın dolu gözlerle koluma tutunması dengemi altüst ediyordu.
Cebimden telefonumu çıkartırken "Yanımdan kalk, dikkatimi dağıtıyorsun. İnsanları uzaklaştırıp ambulans çağır." dedim tüm soğukkanlılığımla. O benden yeterince uzaklaşmıştı, bende istediği gibi yapmalıydım.
Burnunu çekip dediğimi yaparak ayağa kalktı. Bunca olayın üzerine onu görmek bana hiç iyi gelmemişti ama önce hastamla ilgilenmeliydim. Ben Taylan'ı ararken Karan etraftakileri dağıtıyordu. "Eser önemli bir şey yoksa kapatmam lazım, muayeneye giriyorum." diyerek açıldı telefon.
Güleser teyzenin göz reflekslerini kontrol ediyordum bir yandan da. "Acil bir durum var Taylan. 60 küsür yaşlarında kadın, nöbet geçiriyor şu anda."
"Yine mi?" dedi şok içinde telefonun diğer ucundaki adam. "Bir hastalığı olabilir, tanıyor musun?"
Üzerimdeki hırkayı çıkartıp Güleser teyzenin başının altına yastık yaptım. Başımı kaldırıp endişe dolu gözlerle beni izleyen Karan'a baktım. "Annenin bir hastalığı var mıydı?"
"Şeker hastası." dedi bir süre düşündükten sonra "Ama ilaç kullanıyor, dikkatli besleniyor. Neden böyle oldu anlamadım."
"Diyabet." dedim Taylan'a. "Bilinci açık ama göz kapaklarını oynatamıyor." Telefonu hoparlöre alıp flaş ışığını açtım. Gözlerini tekrar kontrol ettikten sonra elimi ağıza doğru yerleştirip nefesini dinledim. "Işık refleksi var. Solunum ve nabız normal görünüyor."
"Ambulans çağırdın mı?"
Yeniden Karan'a dönüp "Ambulans?" diye sordum. Başını hızla salladı. "Çağırıldı." Sırtından destek alarak kadını yan yatırdıktan sonra bacaklarını dik açıda kıvırdım.
"Koma pozisyonu?" diye sordu Taylan bu seferde.
"Hallettim." derken Karan yeniden gelmiş "Ne koması Eser, ne oluyor anneme?" diye sormuştu.
Hoparlörde kalan telefonumdan "Karan mı o?" diye bir ses yükselince telefonu hızla kulağıma almıştım.
"Pozisyonun adı o. Komaya falan girmedi annen, kriz sadece." dedim gözlerine bakmamaya çalışarak. "Başka ne yapmam gerek bilmiyorum Taylan elim ayağıma dolaştı."
"Tamam..." dedi Taylan sakinleştirici sesiyle "...yapabileceğin başka bir şey yok. Ambulans gelene kadar nabzı kontrol etmen yeter. Elinden geleni yapmışsın zaten."
Yutkunup görmeyeceğini bilmeme rağmen başımı salladım. Uzaktan gelen ambulans sesiyle volta atmaya başlamış Karan'a baktım göz ucuyla. "Ambulans geliyor, kapatıyorum."
"Eser ambulans!" dedi Karan heyecanla.
Kadının ambulansa taşınmasıyla Karan'la beraber bende binmiştim. Ne onu ne de annesini bu halde bırakamazdım.
.
bölüme daha devam edicektim ama sizi bekletmemek istediğim icin burda kestim :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Recreation | bxb | reenkarnasyon
Romance[TAMAMLANDI] Acımasız bir cinayete kurban gitmiştim. Ama şimdi ikinci bir şansım vardı, yeniden doğmuştum. - 0542: allahın selamını almicak mısın gardas sen Eser: siz kimsiniz 0542: hesap mı soruyosun birader sen bana Eser: e yazmayın o zaman 0542:...