20: lost

70 8 39
                                    

Tw: kan, Di

Yorumlarınızı bekliyorumm!!:)


Yaşam ve ölümü aynı anda beklemekti benim yaptığım.
Aslında ben, bir deliyim.
Ve aklımı kemiriyor düşüncelerim.


İnsan doğası gereği her zaman bir şeylere şahitlik eder. Temel yaşam biçimi, duygular, sezgiler, ilkler ve sonlar... Acımasız sonlar... Dehşet verici sonlar...

Buz tutmuş tenimden göz yaşı gibi akan kanı kavramam birkaç saniye zamanımı aldı. Leklenmesin diye önlük taktığım beyaz süviterim şimdi neredeyse tamamen kanla kaplanmıştı. Onlarca bakım yaptığım yüzüm birinin kanına boyanmıştı.

Beyaz kana boyandı...

Sadece bir saat önce annemle yaptığım konuşmadan sonra kapıyı çarparak evden çıkmıştım. Nereye gittiğini bilmediğim adımlarım sahil kenarında bulmuştu kendini. En çok korktuğu ama vazgeçemediği o yer.

O anki sinirle olduğu gibi evden çıkmış, telefonumu bile almamıştım. Sadece montum ve fark etmeden giydiğim Eunchae'nin koyu mavi spor ayakkabıları vardı üzerimde. Bana en rahatsız duyguları yaşatan yerdeydim şimdi, tıpkı bu duyguların yaşanmasını sağlayan insan gibi.

Ertesi gün hasta olacağımı bildiğim halde dakikalarca ayakta dikildim. Gece lambalarının izin verdiği kadar aydınlanan deniz, dalgalarıyla birlikte şarkı söylüyordu. O şarkıyı anlayamayacak kadar doluydu kafam. "Tüm bunlardan sonra ne olacaktı?" "Pembe dizilerdeki kızlar gibi olabilir miydim ben de?" En gereksiz sorular bile o an baş kaldırmıştı. Engel olamıyordum.

İliklerime kadar hissettiğim soğukla eve dönme kararı aldım, olacaklardan habersiz. Buraya yürüyerek gelmiş olmama rağmen dönebilecek gücü kendimde bulamıyordum. Yol kenarında taksi bulmak için tek başıma yürürken nereden belirdiğini görmediğim sarı arabayı hemen durdurdum. Dişlerimin birbirine çarpacağı kadar titriyordum. Evin adresini vermemle kafamı cama yasladım. Göz yaşlarını dökecek ve on dakikalık yolu yürüyemeyecek kadar bitkindim. Tükenmiştim ve bunu iliklerime kadar hissedebiliyordum artık.

Her şeyin biteceğini sanmıştım. Düğünden sonra dizilerdeki kızlar gibi sorunsuz bir hayat yaşayacağımı. Fakat yanıldığımı da biliyordum. Hiçbir şey sonsuz ve sorunsuz ilerlemezdi. Şükrettiğim tek şey Riki'le mutlu olmamızdı, evlilik aramızdaki bağı değiştirmemişti; aksine birbirimize daha da sıkı bağlanmıştık.

Ne olduğunu anlamadan ani frenle kafam önümdeki koltuğa çarptı. Saniyeler süren acıdan sonra açtığım göz kapaklarımla başımdan nelerin geçtiğini kavramaya çalıştım. Uzun ince, lambaların yok denecek kadar az aydınlattığı sokağa sürülmüştük. Arabaya bindiğimden beri ilk kez kafamı şoföre doğru çevirip dikiz aynasından gözlerine baktım. Taktığı gri şapkanın altında kalan koyu gözleri iyice kısıldı. Umutsuzca elimi kapıya doğru götürmem, beklediğim gibi hiçbir işe yaramadı.

Kafasını alayla olabildiğince yavaş sallamış, "Ncncnc, küçük hanım, bunu senden beklememiştim." dedi. Ağzımda atmaya başlayan kalbime içimden küfür ederek soğukkanlı durmaya çabalıyordum. "Kim yolladı seni?"

"Şimdi şöyle." kafasındaki şapkayı çıkararak yanındaki boş olan koltuğa fırlatmış, hafif geriye giderek gövdesini bana bakabilecek kadar çevirerek devam etti, "Birçok seçeneğimiz mevcut. Hangisini duymak istersin?"

"Aa öyle mi? O zaman sana bırakıyorum." incelttiğim sesimle kollarımı iç içe olacak şekilde geçirerek, kafamı sağa doğru yatırdım.

broken mirrors | nishimura rikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin