8: umbrella thief

156 12 132
                                    

Eğer aşk ateşe bürünseydi
ilk yanan ben olurdum


Üç gündür derse gitmiyordum. Gelen aramalara ve mesajlara hiçbir cevap vermiyordum. O gün yemeğimi yedikten sonra tek eşyam olan telefonumu aldıktan sonra evden çıkacaktım ki, kapıyı açtığım anda zile basmaya hazırlanan Eunchae ile karşılaştım. Elinde tuttuğu siyah kutuyla genişçe gülümseyerek, "Ben de tam zile basıyordum," dedi. Sonra, ben bir şey söylemeden içeri girdi ve neşeli sesiyle tekrar konuşmaya başladı. Bu kızın bitmek bilmeyen neşesinin kaynağını merak ediyordum. "Taksiden inerken gördüm, biri kapıya bırakıp motoruyla gitti," dedi. Elindeki kutuyu uzattı ve alıp kapının yanındaki boş yere koydum.

"Çıkıyordum ben de. Riki'yi arıyorsan, evde değil. Nerede olduğu hakkında da bir fikrim yok."

"Hayır, hayır, senin için geldim ben," dedi mutfağa doğru ilerlerken. "Benim için mi?" Benimle ne işi olabilirdi ki?

"Evet, aradım ama cevap vermedin. Ben de yerini öğrendim ve geldim."

"Bir şey mi oldu?"

"Benimle kalır mısın diye soracaktım. Heeseung'la ikimiz yalnız yaşıyoruz, ailemiz şehir dışında ve şimdi Heeseung da uzun bir süre dans için başka bir şehire gittiği için o koca evde yalnız olacağım ve ben yalnızlıktan nefret ederim, Ji," dedi. Bir nefeste hızlı hızlı konuşup, masum bir bebek gibi göründüğü o bakışlarını attı. Evde yalnız olmak bir lütufken nasıl olur da bundan nefret edebiliyordu?

"Peki neden ben?"

"Başka arkadaşım yok," dedi. Beni arkadaşı olarak görebiliyor muydu gerçekten de? "Aslında var ama yok gibiler. Sadece eğlence olduğu zamanlar ortaya çıkıveriyorlar, anladın bence ne demek istediğimi." Anlamıştım, maalesef ki.

Bu durumu düşündüm ve kabul etmemin yararlı olacağını düşündüm. Fakat bu geçici bir süreydi, sonrasında neler olacağını bilmiyordum. "Tamam, olur."

"Güzel!" Ellerini birbirine vurarak yerinde zıpladı, sonra hızla yanıma geldi ve sarıldı. İlk birkaç saniye şaşkınlıkla dondum, sonra yavaşça ben de sarıldım. Galiba uzun bir süre oldu birine sarılmayalı. Hem bu kadar sevinecek bir durum olduğunu düşünmemiştim, açıkçası ben benimle aynı evde yaşamayı kabul etmezdim. Bir daha Bahiyyih'e hayran kaldım, onu çok özlemiştim.

Şimdi üç gündür Eunchae'le evdeydik. Hala tam olarak iyileşmemiş olsam da diğer günlerden daha iyiydim, en azından ateşim daha yoktu. Eunchae'den duyduğum kadarıyla derslere gidiyordu, bazen ikimiz de yalnız hissetmemek için Jay, Jungwon, Sunoo, Soobin ve şu iki hala sevgili olduklarına inanmadığım Taehyun ve Beomgyu geliyordu. Bu üç günde zorla da olsa burada kalmaya alışmıştım. Sunoo'ya olanları anlattığımda yarım saat boyunca kendine gelmeye çalıştı, en sonunda evi basmaya karar verse de zorla durdurdum. Aldığım kararla beni destekledi ve buradan sonra onda kalmam için zorla ona söz vermemi sağladı.

Elime aldığım telefonla gelen aramaların en az yirmisi Sunghoon'a aittiğini gördüm, bu şaşırtıcıydı. Daha aşağıya doğru inerken üç kez annem, yedi kez de babam aramıştı. Geri kalan aramalar Sunoo, Bahiyyih ve Eunchae'den gelmişti. Mesajlara girdiğimde ise birkaç banka ve indirim mesajı arasında üç gün önce yazdığı "Neredesin?" mesajını gördüm. Şimdiye kadar nerede olduğumu çoktan bilmeliydi.

Eunchae'nin zorla bana giydirdiği ve "Bana güvenir misin artık!" diye isyan ettikten sonra yaptığı makyajla birkaç gün sonra üniversiteye giriş yapmıştım. Neyse ki Chae araba kullanmayı biliyordu, sayesinde hem geç kalmış hem de zamanında yetişebilmiştik. Onunla kaldığım bu üç günde enerjisinin bir dakika bile bitmediği bir an denk gelmemişti. Resmen bu hayata güneşle yarışmaya gelmişti, her zaman parlıyordu. Elimde olmadan bazen kıskanıyordum. Her zaman etrafa gülümseyerek mutlu enerji yayıyordu, tabii içinde herkes gibi fırtınaları olduğunu biliyordum ama bunu belli etmiyordu. Keşke onun gibi mutlu ve enerjik gözükebilseydim.

broken mirrors | nishimura rikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin