26: carpe diem

49 7 54
                                    


Her dünya sınırlıdır ve böylece kış sonunda yerini bahara bırakır.
Yaydan çıkmış ok gibi zamanın sonuna doğru amansızca koşuyoruz.
Uçup giden anıların ortasında nihayet hayatın güzelliğini fark ediyoruz.

-Enhypen, Mortal

Bilincim yerine yavaş yavaş gelirken, uyuşmuş kafamı hareket ettiremedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bilincim yerine yavaş yavaş gelirken, uyuşmuş kafamı hareket ettiremedim. Doğrulmaya çalıştığımda el ve ayak bileklerime dolanan zincirlerin ağırlığıyla kıpırdayamadım. "Uyuyan prenses uyandı sonunda." Yabancı ses az da olsa yankılanırken gözlerimi açtım. Filmlerdeki soğuk depoların aksine, duvarları tamamen mavi boyanmış, hiçbir eşyanın olmadığı odanın tam ortasında sandalyeye oturtulmuştum. Nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. "Sen kimsin?" çatlayan sesimle karşımda deri koltuğuyla oturan yetmiş belki de seksenlerinde olan bu yaşlı adam soğuk bakışlarıyla dudağının kenarını kıvırdı. "Kim olduğumu bildiğine eminim."

Boğazım ilacın etkisiyle normalin aksine fazla kuruduğu için konuşmakta zorluk çekerek "Katil." öksürerek söyledim. Kıvırdığı dudağı anında düşmüş, gözlerindeki bakışı nefret aldı. "Su ver." Sağında maskeli halde duran rusa benzeyen, göz rengi ve saçlarından belli olan adamlarından biri onaylayarak bir bardak su getirdi.

"İstemem." diyerek kafamı diğer tarafa çevirdim. "Katil olan su getirtmez." Bozuk Korecesiyle konuşuyordu. "Yılan da su içerken bekler." dedim alayla. Kendini masum sanıyordu. "Sırf isminin hatrına sana iyilik yaptım ancak senin gibiler hak etmez." diyerek kafasıyla komut verdi. Buz gibi su başımdan aşağı dökülürken titredim. Tek isteğim kıyafetime taktığımız GPS'in zarar görmemesiydi. Kulaklıklarım ben bayılırken kaybolmuş olmalıydı ki, şimdi konuşulanları duymuyor ne yaptıklarını bilmiyordum.

"Benden ne istiyorsun?" Cevabını bildiğim bir diğer sorulardan birisiydi bu da lakin onun ağzından duymak istiyordum. Hiç tereddüt etmeden, "Ölmeni." dedi. "Tıpkı, biraz sonra biricik ailene olacağı gibi."

Eşyasız sandığım odanın duvarlarına yansıyan görüntüler, kaskatı kesilmemi sağladı. Tam karşımdaki duvarda gri fonda ağzı kapatılmış annemin ağlamaktan kızarmış gözleri ve akan rimeliyle berbat halde kameraya bakması. Kafamı sola çevirdiğimde, babamın yine her zamanki soğuk bakışlarıyla kapatılmış bantla öylece durması, sağ tarafımdaki duvarda Sunghoon'un sinirli olduğu belli olan hali, ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş Sunoo ve Bahiyyih; herkesin aksine gözlerinden hiçbir duyguyu okuyamıyordum. "Kocan şanslı çıktı, seninle birlikte ölecek." Kapının açılmasıyla yüzü gözü kan içinde olan Riki her iki tarafından tutularak ayaklarıma doğru itildi. Dengesini koruyamayıp yere düşerken, dudaklarından dökülen acı verici inilti kalbimi sızlattı.

"ŞEREFSİZ!" Tüm gücümle yüzüne doğru bağırdım. "Adi şerefsizin tekisin sen! Derdin neyse bir tek benimle çözmen gerek!" Kahkahası iyice sinirlerime dokunuyor, öfkem daha çok memnun olmasını sağlıyordu. Bastonuna ağırlığını vererek ayağa kalkıp karşımda durdu. "Benim çektiğim acıyı çekmeden ölmene asla izin vermem. Yaptığınız çocukça planları anlamayacağımızı mı sandınız, sizi salaklar. Yıllardır seni sıkı sıkıya korurlarken bir gece öylesine olaylar bu kadar ateşlenmişken tek başına dışarı çıkacağına inanmamızı beklemiyordun, herhalde." Gözlerimi bir an olsun ayırmadan nefret dolu bakışlarımı yaşlı mavi gözlere diktim. "Hiç değişmemişsin Yeon, hala o velet halindekiyle aynı bakıyorsun; korkusuz. Birazdan sevdiklerin ölürken de böyle mi bakacaksın?" Tekrar o iğrenç kahkahasını attı. "Sorunun cevabını duymak ister misin? Yaklaş." Merakına yenik düşerek benimle aynı hizaya geldi. Nefretimi kusarcasına yüzüne tükürdüm.

broken mirrors | nishimura rikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin