21: footsteps of the past

67 9 38
                                    

Uyarı! Kan, *lüm

Arkadaşlar, üzgünüm ama siz yorum yazmayınca duvara yazıyormuş gibi hissediyorum. İyi veya kötü yorumlarınızı bekliyorum!


"Bağırıyor,
Ama kendi içinde,
Duyan yine kendisi."
-tutunamayanlar.

13 yıl önce

"Baba, ama Annemler burada yok." Kaşlarımı çatarak dudaklarını büzdü. Dün gece uyumadan önce bu gün için birkaç günlüğüne babaannesinin yanına gideceklerini söylemişti babası. Üstelik tüm aile birlikte olacaklardı. Çoğu zaman tek başına kalmalı olduğu gerçeği üzerine bu haber sevindiriciydi. Fakat Anne ve abisinin burada olmaması iyice moralini bozmuştu.

"Evet, ama gelecekler kızım, merak etme." Babanne saçını okşayarak sevmesi üzerine iyice ağlama isteği artmıştı. Yalan söylemişti babası, kötü bir özellik olduğunu söylemesine rağmen.

Babam yalan söyledi, demek ki her dediği doğru değil.

"Bak sana ne aldım." Neşeyle çıkan sesine doğru kaldırdığı kafasıyla elinde tuttuğu uzun zamandır televizyondan severek izlediği çizgi filmin CD'si görüş açısına girdi. Anında büzdüğü dudağı kıvrılmış, yaşla dolmaya yüz tutan gözleri sevinçle parlamaya başlamıştı.

Böylelikle birkaç gününü oyalayacak aktivitesi hazırdı. Onu birkaç gün sakin tutacak, anne ve abisinin hatta babasının dahi orada olmadığını fark etmeyecekti. Nihayetinde çocuktu.

O bir çocuktu lakin insandı da.

"Pek eğlenmiyor musun?" Televizyona kitlenen bakışlarının ardında yatan duyguyu yakalamıştı dedesi. Bağdaş kurarak bir saniye bile ayırmadığı gözlerini önce kapatmış, gelen acıyla ellerini gözlerine götürerek ovaladı birkaç saniye. Gözünün önündeki karartılar gittiğindeyse sağında koltukta oturan dedesine doğru kaldırdı kafasını. "Dede," konuşmamanın verdiği etkiyle kısık çıkan sesi. "Artık gelmeyeceklerini biliyorum."

"Gelecekler yavrum." Gözlüğünü çıkararak elinde tutmaya devam etti.

"Alıştım." Bağdaş kurduğu dizlerini kaldırarak göğsüne doğru çekti. Narin bir çocuktu. Yaşıtlarına rağmen cılız vücudu vardı. Hatta bir keresinde dayısı ona "seni poşette bile Amerika'ya götürebilirim" derdi. Abisiyle pek konuşmasalar bile en çok onu sever, hep onunlayken deli dolu davranırdı. Tek başınaysa sessiz, utangaç ve çekingendi.

"Neye?" Küçük olmasına rağmen bakışlarında ki duygu merakını uyandırmıştı büyük olanın.

"Her buraya geldiğimde başta ağlasam bile sonradan sakince beklememe rağmen gelmeyecek olmalarına." Şimdi yanağını kucakladığı dizlerine doğru koymuş, usluca akan göz yaşlarının dizlerinden süzülmesine izin vermişti. "Ne zaman isterse o zaman almaya geliyor babam. Ve ben hep vazgeçtiğim anda oluyor bu. Buraya alıştığım gitmek istemediğim anlarda."

Adeta olgun birinin kaygısını dinliyor gibi hissetti. Buruk gülümsemesini takınarak kollarını iki tarafa açmış gözleriyle davet ediyordu en küçük torununu.

"Kalbin çok yavaş atıyor dede." küçük kızın ağlamaklı sesi bunu ilginç bulduğunu belli ediyordu. "Büyükler yaşlandıkça kalbi yavaşlar." Kollarının altında sarılı olan beden hafif geriye giderek merakla "Neden?" diye sordu. İlgisini çekmişti bu konu.

"Çünkü böyüdükçe yaptığın hatalar kalbe yük olur da ondan."

"O zaman büyümek istemiyorum ben! Kalbim hep hızlı atsın istiyorum!" Sitemli haline karşı gülümsündü. Tekrar kollarının altına almadan önce kısık sesle "özür dilerim." dedi bu kez büyük olan.

broken mirrors | nishimura rikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin