15: some facts

93 14 20
                                    

"Bence artık onlarla da konuşmalıyız." dedi Riki'nin sakin sesi, sadece nefes alış verişlerimizin duyulduğu odada yayılarak. Dün gece geç saatte bay Park'ın ayarladığı yeni eve gelmiş, doğrudan bana ve Chae'ye ayrılan odaya geçmiştim. Geldiğimden beri odadan çıkmıyor, gece konuşmaya çalışan Chae, Sunghoon ve Sunoo'ya da ağzımı açıp hiçbir şey söylememiştim. Durumumu anlamış olmalılar ki fazla üstelemeden rahat bırakmışlardı.

Hiçbir şey yemediğim için şimdi Riki'nin zorla içirmeye çalıştığı çorbayı hazmetmeye çalışırken, karşımdaki tekli koltukta oturan bedene yatakta doğrularak baktım. "Çoktan anlatırsın sanıyordum." dedim. Sattlerdir konuşmadığım için sesim çatlamıştı.

Kafasını sağa sola hareket ettirerek "Henüz değil. Seni bekliyorum. Bu konuyu açmaya tekrar hazır olmanı." dedi. Konuşurkenki sakinliği, kelimeleri tek tek seçerek aydın şekilde konuşması, onun en belirgin özelliğiydi. Sadece konuşma şekline bile aşık olunabilirdi.

"Teşekkür ederim." Kendimi o kadar çok mahcup hissediyordum ki bunu yansıtmamak için büyük çaba sarfediyordum. Ancak Riki'nin kartal gibi keskin olan bakışlarından kaçacağını da zannetmiyordum. "Daha fazla bekletmeyelim." diyerek ayağa kalktım ve üzerimdeki pijamayı değiştirmeden Riki'yi takip ettim.

Geldiğim gibi odaya çıktığım için burası hala bana yabancıydı. İlk kata inerek sağa sardık ve her iki tarafı da camla kaplı, fazlasıyla ışıklı olan salona giriş yaptık. Bizden başka herkes buradaydı.

"Sonunda gelebildiniz." Sunoo elindeki telefonunu kapatıp yerinde dikleşti ve tüm odağını bize verdi. Diğerleri de geldiğimizi fark ederek bize doğru dönmüştü. Uzun zaman sonra aniden bu kadar çok göz hapsinde olmak berbat hissettirmişti. Henüz olayların gerçekliğini bilmeseler de, şimdiden kendimi onların gözünde 'bir annenin ölüm sebebi' olan suçlu gibi görmekten alıkoyamıyordum.

Riki uzanıp elimi tutarak hafifçe sıkmış, destek verdiğini belli etmişti. Onu hak edecek hiçbir şey yapmazken hala yanımda olması anlamlıydı. "Dün, tüm gerçekleri öğrendik." diyerek hala ikimiz de ayakta salonun ortasında duruyorduk. "Nasıl?" Sunghoon kaşlarını çatarak sordu. O da biliyordu ki bunu tek seferde öğrenmem mümkün değildi. "Eve hesaplaşmaya gitmişti ancak planladığı gibi gitmedi. Sonrasında konuşmalarına kulak kesildik. Ve..."

"Ve?" Jungwon ve Eunchae aynı anda meraklarını gizlemeden Riki'nin lafını tamamlamasına izin vermeden sordu.

"Tüm bu olanların nedeni dedemin zamanında birini masum yere öldürmesi sonucu, onun en değerlisi gibi gördükleri birinden yani benden intikam almak istemeleri. Kısaca kan davası. Ve ailemde beni onlardan korumak için kendi akıllarınca çaba sarf ediyorlar." Bir çırpıda söyleyiverdim, ancak daha konuşmam bitmemişti. "Ve Riki'nin..."

"Bunu söylemeyebilirsin." kulağıma doğru eğilerek kısık sesle lafımı yarıda keserek söyledi. Hala beni düşünüyordu. "Hayır, herkesin gerçekleri bilmesi gerek." ailemin nasıl bir suça battığını, Riki'nin neden başka bir ailede büyümek zorunda bırakıldığını ve benim yüzümden neden bu duruma düştüklerini hepsini bilmelilerdi.

Gözümden akan yaşa aldırmadan devam ettim. "On üç yıl önce, beni korumakla görevlendirilen özel polisler vardı." Jay, anında olayı anlamış olmalı ki bakışları değişti ve huzursuzca kıpırdandı. "Riki'nin ailesiydi. Bayan Nishimura," zorla yutkundum. "Bayan Nishimura beni korurken..." Gözyaşlarım hızını arttırdı, görüş açım tamamen bulanıklaştı. "Sakin ol, tamam mı Ji? Sorun yok." Riki beni tekrar kendine çekerek göğsüne bastırdı.

Hepsi çoktan ne demek istediğimi anlamış olmalıydılar. Görmesem bile, kenardan benim gibi ağlayan ve içini çeken biri vardı. Muhtemelen bu kişi Chae ya da Sunoo'du.

broken mirrors | nishimura rikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin