19.BÖLÜM(oniki yıl öncesi)

30 7 5
                                    

Şifreler tek tek çözülüyor :)

Liseyi bitiren Delal ve Gökhan, yaz tatilinin başlamasıyla birlikte kendilerini bir macera arayışı içinde buldular. Canları sıkıldıkça, gündelik rutinlerinden sıyrılmak ve yeni deneyimler yaşamak istiyorlardı. Bir gün, spontane bir kararla, "Haydi, bir macera yaşayalım!" diyerek en yakın otobüs durağına yöneldiler. Otobüse atladıklarında nereye gideceklerini bilmiyorlardı. Şehrin keşfedilmemiş semtlerinden birine gitmeye karar verdiler. Otobüs, onları bilmedikleri bir semtte bıraktı. Etraflarına bakındıklarında, eski ve büyük bir fabrika dikkatlerini çekti. "Neden burada iş başvurusu yapmayalım?" diye teklif etti Delal, maceraperest bir gülümsemeyle. İkili, tereddüt etmeden fabrikanın kapısını çaldı. İçeri girdiklerinde, çalışkan insanların arasında kendilerini buldular. Fabrikanın insan kaynakları departmanına yönlendirildiler. İş görüşmesi yapmak için hiçbir hazırlıkları yoktu, ancak cesaretleri ve gençliklerinin verdiği enerjiyle, görüşmeyi kabul ettiler. Görüşme sırasında, Delal ve Gökhan kendilerini doğal bir şekilde ifade ettiler. Fabrikada hangi pozisyonlar için işe alım yapıldığını sordular ve kendilerini denemek istediklerini belirttiler. Görüşmeyi yapan yetkili, bu genç ve hevesli adaylardan etkilendi ve onlara işçi olarak fabrikada çalışma fırsatı sundu. Delal ve Gökhan, bu teklifi heyecanla kabul ettiler. Böylece, yaz tatilinin başında aradıkları macerayı bulmuş oldular. Ertesi gün işe başladıklarında, fabrikanın yoğun ve dinamik ortamına hızla uyum sağladılar. Çalışma arkadaşları arasında yeni dostluklar kurarak, fabrikanın bir parçası haline geldiler. Bu deneyim, Delal ve Gökhan için sadece bir iş fırsatı değil, aynı zamanda kendilerini keşfetme ve yeni beceriler kazanma şansıydı. Macera arayışları, onları beklenmedik bir yolculuğa çıkardı ve hayatlarına yeni bir boyut kazandırdı. Yazın sonunda, bu maceranın onlara kattığı deneyimler ve anılarla, kendilerini daha da geliştirmiş ve olgunlaşmış hissedeceklerdi. Bu, sadece bir yaz macerası değil, aynı zamanda hayatlarının önemli bir dönüm noktasıydı.
Fabrika, hammadde üretimi yapan büyük bir tesisti. Fabrikanın sahibi, arada bir iş yerini ziyaret eden göbekli, kır saçlı ve kısa boylu bir adamdı. Her geldiğinde çalışanlara selam verir, kısa bir süre onlarla sohbet ettikten sonra işlerine geri dönerdi. Çalışanlar onu seviyor ve saygı duyuyorlardı. Delal ve Gökhan, macera arayışları sonucunda bu fabrikada işe başlamışlardı. İlk hafta, her ikisi de yeni ortama ve işin zorluklarına alışmaya çalıştı. Ancak bir haftanın sonunda, Gökhan işin fiziksel zorluklarına ve monotonluğuna dayanamayıp işten ayrılmak istediğini açıkladı. "Bu iş benim için değil, daha fazla dayanamam," dedi, yorgun ve bezgin bir ifadeyle. Delal ise bu durumdan oldukça memnundu. "Ben burada çalışmaktan keyif alıyorum ve devam etmek istiyorum," dedi, işine olan bağlılığını ve motivasyonunu ifade ederek. Delal için fabrikada çalışmak, sadece bir macera değil, aynı zamanda kişisel gelişim ve öğrenme fırsatıydı. Gökhan, bir hafta sonra işe gelmedi ve Delal'a veda etti. Delal, Gökhan'ın ayrılmasından sonra işine daha da odaklandı ve fabrikadaki görevlerini daha büyük bir ciddiyetle yerine getirmeye başladı. Gökhan'ın ayrılması, Delal'in işine daha fazla zaman ayırmasına ve sorumluluklarını artırmasına olanak tanıdı. Delal, fabrikada çalışmaya devam ederken, üretim süreçlerini daha iyi anlamaya ve iş arkadaşlarıyla daha yakın ilişkiler kurmaya başladı. Fabrikanın sahibi de Delal'in çalışkanlığını ve azmini fark etti ve ona daha fazla sorumluluk vermeye başladı. Delal için bu deneyim, sadece bir yaz macerasından çok daha fazlası haline geldi; kendini keşfetme, öğrenme ve büyüme yolculuğuydu. Bu süreç, Delal'in hayatında önemli bir dönüm noktası oldu ve gelecekteki kariyerine yön verdi.
Delal, fabrikada bir ay çalıştıktan sonra, fabrikanın sahibi olan patron, her gün onun yanına gelmeye ve onunla konuşmaya başladı. Delal, yaşça kendinden büyük olan bu adamla konuşurken hiçbir rahatsızlık duymuyordu. Aksine, onun ilgisi ve soruları Delal'i motive ediyor ve işine daha da bağlı hissetmesini sağlıyordu. Patron, Delal'in çalışkanlığından ve azminden oldukça etkilenmişti. Her fırsatta onun yanına gelerek, işle ilgili sorular soruyor, onun görüşlerini ve fikirlerini alıyordu. "Delal, bugün üretimde herhangi bir sorun yaşadın mı?" ya da "Bu işlemi nasıl daha verimli hale getirebiliriz, senin bir fikrin var mı?" gibi sorularla Delal'in düşüncelerine değer verdiğini gösteriyordu. Delal, patronunun bu ilgisini ve desteğini takdir ediyordu. Onun sorularına içtenlikle yanıt veriyor ve işle ilgili kendi önerilerini sunuyordu. Bu süreç, Delal'in kendine olan güvenini artırdı ve işinde daha da başarılı olmasını sağladı. Patronun sürekli yanında olması ve sorular sorması, Delal'in fabrikadaki rolünün önemini vurguluyordu. Bu durum, Delal'in işine olan bağlılığını pekiştirirken, aynı zamanda fabrikadaki diğer çalışanlar arasında da onun değerini artırıyordu. Delal, bu ilgi ve takdir sayesinde, fabrikada kendine sağlam bir yer edinmiş ve iş hayatında önemli bir adım atmış oldu.
Patron, Delal'i tam olarak tanımıyordu ve onu sadece bir işçi, alt tabakadan biri olarak görüyordu. Bir gün, Delal'i ofisine çağırdı ve işle ilgili konuşmak istediğini söyledi. Delal, patronunun çağrısına uyarak, onun odasına gitti. Odaya girdiğinde, patron onu oturması için işaret etti ve konuşmaya başladı. Ancak konuşması, Delal'i rahatsız edecek şekildeydi. "Delal, sen burada iyi çalışıyorsun ama unutma ki sen sadece bir işçisin. Senin gibi insanlar, bu fabrikanın alt tabakasını oluşturuyor," dedi patron, küçümseyici bir tavırla. Bu sözler, Delal'in kendini değersiz ve rahatsız hissetmesine neden oldu. Patron, konuşmasına devam ederek, "Senin gibi işçilerin burada kalıcı bir yeri yok. Yeriniz belli, asla yukarı çıkamazsınız," diyerek Delal'in konumunu ve sınırlarını belirginleştirdi. Bu sözler, Delal'in içinde bir öfke ve üzüntü uyandırdı. Delal, patronunun bu küçümseyici ve aşağılayıcı tavırlarına karşı sessiz kalmayı tercih etti.
Patron, işle ilgili konuşmanın ardından, Delal'e kişisel ve rahatsız edici sorular sormaya başladı. "Delal, senin bir sevgilin var mı?" diye sordu, meraklı bir ifadeyle. Delal bu soruya şaşırdı ve rahatsız oldu, ancak patronunun karşısında olduğu için cevap veremedi. Patron, sorularına devam ederek daha da ileri gitti. "Peki, daha önce hiç biriyle öpüştün mü? Bir erkekle en fazla ne yaptın?" gibi sorularla Delal'in özel hayatına dair merakını dile getirdi. Bu sorular, Delal'i derinden rahatsız etti. Yüzünde bir rahatsızlık ifadesi belirdi, ancak hâlâ patronuna karşı bir cevap vermekten çekiniyordu. Delal, bu durumda ne yapacağını bilemez haldeydi. Patronunun bu soruları sorma hakkı olmadığını biliyordu, ancak aynı zamanda işini kaybetme korkusuyla da karşı karşıyaydı. İçinde bir çatışma yaşarken, "Ben... Bu tür soruları yanıtlamak istemiyorum," diyebildi yalnızca, sesinde titrek bir ifadeyle. Patron, Delal'in rahatsızlığını görmezden gelerek, "Haydi, bana anlat. Merak etme, aramızda kalır," dedi, ısrarcı bir tavırla. Bu, Delal için kabul edilemez bir durumdu. Kendini köşeye sıkışmış hissediyordu ve bu konuşmadan bir an önce kurtulmak istiyordu. Bu olay, Delal için büyük bir sınavdı. Patronunun bu davranışları karşısında kendini korumak ve sınırlarını belirlemek zorundaydı. Bu, sadece bir iş meselesi değil, aynı zamanda kişisel değerler ve saygınlık meselesiydi. Delal, bu zorlu durumdan çıkmanın bir yolunu bulmak zorundaydı, çünkü bu tür rahatsız edici ve uygunsuz sorulara maruz kalmak, hiçbir işçinin kabul etmemesi gereken bir durumdu. Bu olay, Delal'in iş hayatındaki ve kişisel gelişimindeki önemli bir dönüm noktası oldu ve ona, kendi değerini korumanın ve sınırlarını belirlemenin önemini öğretti.
Hafta sonu geldiğinde, Gökhan ve Delal bir araya geldiler. Gökhan, Delal'in tavırlarında bir farklılık olduğunu hemen fark etti. Arkadaşının yüzünde bir huzursuzluk, gözlerinde bir endişe vardı. "İş nasıl gidiyor?" diye sordu Gökhan, samimi bir merakla. Delal, bu soruya "İyi, her şey yolunda," diye cevap verdi, ancak sesindeki titreklik ve kaçamak bakışları, gerçekte durumun pek de öyle olmadığını gösteriyordu. Gökhan, Delal'in bu şekilde konuşmasından, arkadaşının bir şeyleri sakladığını anladı. Gökhan, Delal'in durumunu daha iyi anlamak için ısrarcı davrandı. "Delal, bana gerçekten ne olduğunu anlat. Seni böyle görmek beni üzüyor," dedi, endişeli bir ifadeyle. Ancak Delal, bu ısrarcı tavıra sinirlendi. Kendini köşeye sıkışmış hissediyordu ve Gökhan'ın soruları onu daha da rahatsız ediyordu. Sonunda, Delal dayanamayıp, "Lütfen bırak bu konuyu, konuşmak istemiyorum!" diyerek Gökhan'ın yanından ayrıldı. Gökhan, arkadaşının bu ani tepkisi karşısında şaşkına döndü. Delal'in bu davranışı, onun gerçekten ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu gösteriyordu. Bu olay, Gökhan'ın Delal'e olan endişesini daha da artırdı. Delal'in neden bu kadar rahatsız olduğunu ve ona nasıl yardımcı olabileceğini düşünmeye başladı. Bu durum, iki arkadaş arasındaki ilişkide bir gerilime neden oldu ve Gökhan'ı, Delal'in sorunlarının üstesinden gelmesine nasıl yardımcı olabileceğini düşünmeye itti.
Hafta başında işe döndüklerinde, patron Delal'i tekrar odasına çağırdı. Bu durum, çalışanların dikkatini çekti ve merak uyandırdı. Delal, isteksiz bir şekilde patronun odasına gitti. Odaya girdiğinde, patron perdeleri kapattı ve dolaptan viski çıkardı. İki kadeh doldurdu ve birini Delal'e ikram etti. Delal, içmek istemediğini belirtti. Bunun üzerine patron sinirlendi ve Delal'e kendine itaat etmesi gerektiğini, patron olduğunu ve tüm çalışanların ona itaat etmek zorunda olduğunu söyledi. Bu durum, Delal'i korkuttu ve rahatsız etti. Patronun bu baskıcı ve otoriter tutumu, Delal'in kendini güvende hissetmemesine neden oldu. Delal, bu zor durumda ne yapacağını düşünürken, içgüdüsel olarak kendini korumaya çalıştı ve patronun isteklerine direnmeye çalıştı. Bu olay, Delal için iş yerindeki atmosferin ne kadar baskıcı ve zorlayıcı olabileceğini gözler önüne serdi. Patronun bu tavrı aslında onda ''İstediğinde parasıyla insanları satın alabileceğini sanıyor. İnsanlar burada çalışıyor diye sanki mecbur, muhtaç gibi düşünüyor, insanları küçük görüyor, onları istediği gibi kullanabileceği sanıyor, özellikle genç kızları parasıyla etkileyip, istediklerini yaptırabileceğini sanıyor, belki yapan vardır ama ben onlardan değilim'' diye düşündü. En son adam alkolün etkisiyle kıza dokunmaya çalışacakken,  kız odadan kaçıp kurtuldu ve fabrikadan hemen ayrıldı. Giderken kendine büyük bir söz verdi. ''Bir gün bu şirkete geleceğim, ama o zaman ben sana değil sen bana itaat edeceksin, çalışanlarına saygısı olmayan bir patron olmaktansa hiç olma daha iyi, insanlar burada çalışıp ev geçindirmeye çalışırken bu iğrenç adamsa onlardan faydalanmaya çalışıyor. Geri döndüğüm zaman benden af dileyeceksin'' dedi. Ve bir daha dönmemek üzere Edinburgh'a gitti.

Sizce kim av kim avcı? Yorumlarda konuşalım mı?

AV MISIN AVCI MIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin